Zindan

43 5 0
                                    

Yavaşça gözlermi açtım ve nerede olduğumu bilmiyordum. Burası zifiri karanlıktı, göz gözü görmüyordu. Bir tabutun içine kapatılmış gibi hissediyordum. ''Öldüm mü acaba?'' diye kendi kendime mırıldanırken yavaşça yerindem kalktım. Ellerim ve ayaklarım kelepçeliydi. Aynı kesilecek hayvan gibi bir karanlık odaya hapsedilmiştim.

''İmdat! Yardım edin!''

Korkudan sesim ve ellerim titriyordu. Etrafa dokunuyor, nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum ama bulamıyordum.

''Kimse var mı?''

Delirmişçesine etrafıma bakındım ama bu karanlıkta görmek imkânsızdı. Korkuyla daha çok bağırmaya başladım. ''Öldüm mü ben? Biri bir şey söylesin.''

''Öldüğünü sanmıyorum.''

Biri konuştu. Tanıdık gelen sesin geldiği tarafa bakıyor ama bir şey göremiyordum.

''Şeref sen misin?''

Ses gelmiyordu. Yine bağırdım. ''Cevap versene!'' Korkudan alnımdan elmacık kemiklerime doğru ter akıyordu.

Bulunduğum yerde ki koku burun deliklerimden her girdiğinde midemi alt üst ediyordu ve kusmamak için kendimi zor tutuyordum.

''Sesimi duyan var mı? Kim getirdi beni buraya?''

Çığlıklarım, ses tellerimi zorluyor ama o ses bana cevap vermiyordu. Korkudan avuçlarımın içi terlemeye başladı. Çığlık atmaya devam ettim.

''Hey kime diyorum. Bak beni bırak seni çok fena yaparım.''

O an bir gülme sesi ve ardından gelen alaycı sözcükleri duydum.

''Nasıl yapacaksın onu? Çok merak ettim.''

Bakışlarımı sese doğru çevirdiğimde, kendi kendime 'kesin rüya görüyorum' dedim.

Bir anda etraf aydınlandı. Gözüme vuran ışık kör edercesine sızlatıyor ve kapanmalarına sebep oluyordu. Bir süre sonra bakmayı başarabildim ve göz ucuyla etrafı taradım. Serkan ve Zeynep yerde baygın bir halde yatıyordu. Onlarda aynı şekilde kelepçeliydi... Karşımda ise Mert ve Şeref duruyordu. Silkelendim ve bağırmaya başladım.

''Bizi kim kaçırdı? Şeref senin yapacağın plana kardeşim. Sana gelince Mert bu kadar alay ettiğine göre bizi sen kaçırdın herhalde?''
Demir zırhlı kötü prens yine gülümsedi. ''Evet, ben kaçırdım. Deliyim ben. Önce seni kaçırdım ellerini ve ayaklarını demirlerle bağladım. Sonra da arkadaşlarımı... Yetmez biraz daha eğlence olsun dedim kendimi de bağladım. Nasıl eğlenceli değil mi?''

Bakışlarımı demir zırhlı Mert'in üzerinde gezdirirken rahat oluşuna hala anlam veremedim. ''Şu durumda bile benimle alay ediyorsun. Aynı zamanda güzel hobi... Oldukça başarılı evet... Sonunda delirdim. Sen de delirdin. Hepimiz delirdik. Harika...'' dediğimde demir zırhlı gülmeye devam etti.
''Selam deli. Ben de Mert.''
''Kod adımız bu mu? Tamam. Selam deli Mert ben de Pelin." Mert kaşlarını çatmış, dik dik yüzüme bakarken, Şeref araya girdi.

"Tamam abi bir disişmeyi, bırakın! Hepimiz burada kelepçeliyiz. Alay edecek, kavga edecek zaman değil!"
"Aynen öyle," dedim Mert'e tek kaşımı kaldırmış şekilde bakarken, yeniden bakışlarımı Şeref'e yönelttim.

"Peki, bizi kim kaçırdı? Niye kaçırdı? Nasıl kaçırdı? Ve... En önemlisi biz buradan nasıl çıkacağız?''

Mert omuzlarını silkti. Başını iki yana sallayarak; ''Ben de bilmiyorum,'' karşılığını verdi. O da ne kadar soğukkanlı görünse de korkuyordu. Demirlerden kurtulmaya çalışıyor ama başaramıyorduk. En sonunda pes ederek yere oturdum ve o an Serkan'ın sesini duydum.
''Neler oluyor? Neredeyiz böyle?''
Bakışlarını onlara yönelttiğinde, Serkan ve Zeynep'in uyanmış olduklarını gördüm. İkisi de çığlık çığlığa bağırmaya başladı.
''Neredeyiz?''
''Hey! Yardım edin! Kimse var mı?''

Öteki ZindanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin