thousand miles

86 8 129
                                    

Even when we're not together
Will you stay with me?

***

Güneş ışıklarının, yağmur bulutlarının arasından çıkarak yeni yeni aydınlatmaya başladığı asfalt yol turuncumsu bir renge bürünmüştü ve yalpalayarak yürüyen dağınık kızın gölgesini önünde taşıyordu. Aklında çok fazla şey vardı, düne dair ne olduğunu hatırlamak istiyordu fakat zihni sadece ilk sayfaları karalanmış bir günlük kadar boştu.  Yaşadığı şoktan da çıkmamamıştı hâlâ. Kendisinden çok sevdiği adamın yerde kanlar içinde yattığını hafızasından silemiyordu. Beyni öylesine uyuşmuştu ki attığı adımlar bile senkronizasyonunu kaybetmişti. 

Hayatını adamak istediği adamla birlikte Las Vegas temalı bir otele gittiğini hatırlıyordu. Yorucu bir haftanın ardından doyasıya eğleneceklerdi, plan buydu fakat içtiği üçüncü bardaktan sonrasını hatırlamıyordu kız. Normalde üç bardakla devrilecek bir insan da değildi ya, ilk defa böyle bir duruma düşmüştü. İnanamıyordu. Hiçbir şeye inanamıyordu. Nasıl olur da canından çok sevdiği adamı kendi elleriyle öldürürdü? Nasıl olur da bu zamana kadar çok büyük bir kavga yaşanmamış olmasına rağmen onu öldürecek sebebi kendinde bulurdu? Ona oynanan bir oyun vardı besbelli, fakat onu düşünecek kadar ayık değildi.

Binlerce kilometre yürümüş gibi hissediyordu Angel,  oysa ki yalnızca bir saattir yürüyordu ve bu sayede Anna'nın gitmesini söylediği kafeye fazlasıyla yaklaşmıştı. İda Cafe... Dört sene öncesine kadar her günün sonunda burada toplanıp kahve içerler, o gün yaşanan olayların kritiğini yaparlardı. Yedi kişinin yedisi de orada olur, okulda estirdikleri kasırgaları konuşurlardı. Başlarının beladan çıkmamasına şaşırmamak gerekiyordu, sırf eğlenmek uğruna kuralları ezdikçe eziyorlardı ve bununla övünüyorlardı.

---

''Hey, yana kay.'' 

Fazladan sandalyenin olmadığı masayı kullanabilmek için Myra'yı iterek yanına sıkışan Devon, kızın önündeki kahveyi kendine doğru çekmiş, büyük bir yudum almıştı. Fakat Devon'ın bu hareketi Myra'yı rahatsız etmemişti çünkü bunu yapmasına o kadar alışıktı ki, hiçbir şekilde şikayet belirtmedi ve Devon'ın sevdiği bir kahveden daha sipariş etti.

''Neler kaçırdım bilmek istiyorum fakat neden geç geldiğimi de merak ediyorsunuzdur.'' diyerek göz kırptı Devon masadaki arkadaşlarına. Anna gülümseyerek göz devirdi ona çünkü onun bu kaotik yanına alışmıştı. Diğer kızlar ise kendi aralarında sürdükleri muhabbete son vermiş, yeni bir şey duymayacaklarına emin oldukları için beklentisiz bir şekilde Devon'ı takibe almışlardı.

''Yine hangi oğlanın canını yaktın?'' dedi Stormi milkshake'inden bir yudum alırken. Bunun üstüne Devon sadece derin bir iç çekti. Duymak istemediği bir soru olduğu hâl ve hareketlerinden de anlaşılıyordu, bunu fark eden Myra lafa daldı; ''Mutlaka bir oğlan mı olması gerekiyor? Haddini bildirmek istediği bir ton kaltak da var okulda.''

''Evet, işte duymak istediğim düşünce tarzı!'' diye Myra'ya arka çıktı Devon. ''Bizim şu inek Jane'in sınav kağıdını bir şekilde hocanın masasından almayı başardım ve sınıftan çıkarken Miles'a verdim. Ya tüm sınıf kopyadan dolayı düşük alacak ya da sadece Jane'e yıkacaklar bu durumu.''

Devon'ın anlattıklarını hiç bölmeden dinleyen kız arkadaşları oldukça şaşırmış görünüyordu çünkü üniversitede sınavdan bu şekilde kopya çekmek neredeyse imkansız sayılırdı fakat Devon bunu başarmıştı. Ambrosia elindeki plastik kabı masaya bıraktı ve hiçbir şey söylemeden arkasına yaslandı. Myra ise bu duruma olumsuz yaklaşmamış, kahkaha atarak kolunu arkadaşının omzuna atmıştı. Anna da oldukça eğleniyordu, Elle ile Angel ne hissettiklerini bilemedikleri için sessiz kalmaya karar vermişlerdi. Akademik kariyeri oldukça başarılı olan birinin itibarını yerle bir edecek böylesine büyük bir kötülüğü neden yaptığını kimse sormak istemiyordu Devon'a. Ne de olsa bu yaptığı diğer yaptıklarının yanında neredeyse bir hiçti, hem diğer kızlar da Devon'dan çok farklı sayılmazlardı. Hepsi öyle ya da böyle ona benziyordu. Kimisi uyuşturucu ticareti yapıyor, kimisi popülerliği için öğretmeniyle yatıyor, kimisi de okulun en kötü çocuğunun gözüne girebilmek için elinden geldiğince yaramazlık yapıyordu. Hiçbiri ailelerinin örnek gösterebilecekleri çocuklar değildi. Bu durumun farkında oldukları için de birbirlerini desteklemek zorundalardı. Hatta zorunluluktan ziyade, istekten kaynaklanıyordu desteklemeleri. Kötü olmayı istiyorlardı, kendi mutsuzlukları yüzünden başka insanların mutlu olmasını engellemekten zevk alıyorlardı.

case closed | groupchatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin