Sesimi duyuramadığım bir kuyu dibinde çığlık çığlığa

35 8 0
                                    

Miraç Leyla'yı bulmuşken kaybedemezdi, uzun uzadıya hasret giderdikten sonra, bağ evine gitmeyi teklif etti Miraç...
Leyla Miraç'ın ısrarına dayanamayıp kabul etti ve aldırış etmeden sarmaş dolaş ayrıldılar kafeden.
Miraç arabaya binince telefonuna bir göz attı her şeyi garantiye alması lazımdı. Kaç gündür cevapsız bıraktığı annesinin çağrısına dönüş yapınca hayal kırıklığına uğradı. Ailesinin bağ evinde olduğunu söyleyince Leyla da zaten gönülsüz kabul ettiği için sorun etmedi.
Miraç sıkı sıkıya sarılarak ayrıldı Leyla'dan.
Kendi de evin yolunu tuttu.

Eslem bağ evine giderken telefonda Efruze'ye talimat veriyor ve uygulaması için ikna ediyordu. Efruze nihayet ikna olmuş ve Eslem'in dediklerini yerine getirmişti.

Mis gibi yemeklerle mükemmel bir masa hazırlamıştı. Birkaç mum yakmış özenli bir kıyafet giymiş saçlarını da açmıştı. Biraz utanıp Mirac'dan korkarak her şeyi toparlıyor sonra belki ilişkimiz düzelir diye yeniden hazırlıyordu. Yine kararsız her şeyi toparlayacaken nihayet Miraç geldi.

Efruze heyecandan ölecek gibi oldu. Miraç karanlıkları bir bir aydınlatıyorken Efruze'yi gördü. Kolları açıkta kalan siyah bir elbise giymiş up uzun dalgalı saçlarını serbest bırakmış haliyle şaşırttı Miraç'ı. Gözlerini kaçırıyordu utancından Efruze.
Miraç birkaç dakika bakıp çekti gözlerini odasına çıkıyorken Efruze cesaretini toplayıp;
Efruze:
-Yemek hazır otursana.
Miraç:
-Tokum ben.
Efruze:
-Bir şeyler içseydin?
Miraç:
-Sen iç.
Efruze:
-Eşlik etseydin bana.
Miraç dişlerini sıkıp:
-Üsteleme sus!

Efruze masasının bir köşesine oturdu. Bu cevap üzerine tekrardan cesaretini toplayıp Eslem'in aldığı hediyeleri alıp odalarına çıktı. Miraç her zamankinden sakin görünüyordu. Hatta tebessüm bile ediyordu. Efruze ise buna dayanamayıp cesaretlenerek Miraç'a yanaştı. Ellerindekileri uzatıp masumca;
Efruze:
-Bunlar senin. Umarım beğenirsin. Miraç görmezden geldiği Efruze ile konuşmaya mecbur kaldı;
Miraç:
-Ne bunlar?
Efruze:
-Hediye aldım sana.

Miraç bir anda öfkeyle alnını ovdu, sabredemedi ve Efruze'nin ellerinde tuttuğu kutuları fırlattı rastgele ve dikildi karşısına bağırıyordu;
Miraç:
-Senden hediye isteyen mi var? Senden beklentisi olan mı var? Uzak dur benden! İki dakika rahat ver! Şu haline bak sirk maymunu gibisin. Gurursuz! Hiç mi gururun yok? Seni istemeyen birine ne bu tavırlar?

Miraç öfke ile eline ne geldiyse fırlatıp kırıp döktü, hakaretler yağdırıyordu, kontrolden çıkmıştı. Efruze sinir zafiyeti geçiriyor olduğu yerde titriyordu. Efruze'yi omuzlarından tuttu Miraç bağırdı, sesi tüm evi inletti;
Miraç:
Sen asla benim sevdiğim kadın olmayacaksın! Efruze bunun üstüne dayanamadı gözünü karartmıştı artık, omuzunu sıkan elleri iteledi o da bağırıyordu;
Efruze:
-Yeter artık yeter! Çek ellerini üstümden, bırak beni! Benimde bir canım var! Canıma tak etti artık!

Bir hışımla hemen baş ucunda durduğu konsolun üzerindekileri ortalığı atmaya başladı;
Efruze:
-Kahretsin..! Lanet olsun..!
Miraç şaşkına dönmüştü Efruze'den beklenmeyen bir hırstı bu. Ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette Efruze'nin ortalığı birbirine katan ellerini bileklerinden kavradı;
Miraç:
-Sakin ol..! Sakin ol diyorum.
Efruze:
-Bırak beni! Dokunma bana!
Miraç:
-Sana sakin ol dedim!

Efruze kendini yere attı. Narin bedeni, naif duyguları kaldıramamıştı bu öfkeyi. Yerde titriyordu tüm bedeni. Kanadı kırık uçamayan bir kuşdan farksızdı. Acısını bu kez bastıramadı, bağıra bağıra ağlıyordu;
Efruze:
-Ne suçum vardı benim..?
Miraç tutulmuş konuşamıyor onun da elleri titriyordu. Eziyet ettiği günahsız kanadı kırık bir kuştu Efruze, çaresiz kimsesiz iyi niyetli kendi halinde bu kıza etmediği hakaret yapmadığı kötülük kalmamıştı.
Bir an ona sarılıp, sakinleştirmek, özür dilemek istese de Efruze izin vermezdi, biliyordu. Yere yığılmış kendinden geçmiş Efruze bir anda karşısında banyo kapısını kestirdi gözüne, ve bir anda fırladı yerinden koşarak girdi banyoya ve kilitledi kapıyı. Miraç onun bu ani hareketine engel olamadı, kapıya birkaç yumruk attı;
Miraç:
-Ne yaptığını sanıyorsun sen?
Efruze:
-!!!
Miraç:
-Aç kapıyı! Kapıyı aç!
Ses yok, cevap yok. Miraç'ı bir endişe sardı;
Miraç:
-Aç kapıyı! Aç aç diyorum. Aç kapıyı!
Efruze:
-???
Miraç:
-Aç kapıyı, çık içeriden.
Efruze konuşmamaya yeminli sanki, cevap vermedi. Kendisini itip kakan bu adamın merak etmesinden hoşnut olmadı. Suyu açıp oturdu altına. Miraç su sesinin gelmesiyle biraz olsun rahatladı;
Miraç:
-Bekliyorum burada çabucak çık.
Efruze:
-??????

Ayaklarını pufa uzatmış, oturduğu koltuğa devirmiş başını, kollarını kenetlenmiş vaziyette uyuyakalmış Miraç. Başını yerleştirdiği yerden hafifçe düşmesiyle irkildi. Etrafına bir bakındı, gözleri Efruze'yi aradı ama yok, sabaha karşı saatlerdi. Bir iç çekerek banyoya yöneldi, kapıya vurdu;
Miraç:
-Orada mısın?
Kapı kulpunu zorlamaya uzattığı elini ki kapının kilitli olmadığını ve ışığının yanmadığını fark etti. İsmini zikretmeden Efruze'ye sesleniyordu;
Miraç:
-Neredesin?
Odada olmadığını anlamış, koridordan alt kata inerken mutfağın aydınlık olduğunu görünce oraya yöneldi;
Miraç:
-Neden cevap vermiyorsun?
diyerek mutfağa girince Efruze ile göz göze geldiklerinde Efruze'nin yüzünün ve gözlerinin şiş olduğunu gördü, tam bir şeyler diyecekti ki kapının aralanmasından dolayı göremediği Poyraz'ı şu an fark etti. Efruze battaniyeye sarılmış ikisinin elinde de kahve, ciddi bir şeyler konuştukları belli. Miraç biraz rahatsız oldu bu tablodan, ama ses etmdi. Poyraz gayet sakin bir vaziyette;
Poyraz:
-Nasılsın abi? Bence gayet iyisin. Eve döner dönmez problem çıkardın demek.
Miraç kendisine kahve yaparken fincanı tezgaha sertçe vurdu;
Miraç:
-Sus Poyraz, işine bak.
Poyraz:
-Abi şu kızın haline bak. Yazık günah be!
Miraç:
-Seni ilgilendirmez.
Poyraz:
-Ne demek ilgilendirmez? Korkmuş kızcağız beni aradı. Ne hakkın var ona böyle davranmaya? Artık bitti abi yengeme kötü davranmana izin vermeyeceğim!
Miraç:
-Çok konuşma Poyraz.
Efruze'ye bir kafa hareketi yaptı;
Miraç:
-Kalk odana git sende.
Efruze oralı olmadı kahvesini yudumluyordu. Miraç daha fazla dayanamadı bir sandalye çekti;
Miraç:
-Hayırdır derdiniz ne sizin?
Poyraz:
-Abi asıl senin derdin ne? Yazık ediyorsun ikinize de!
Miraç:
-İkimiz diye bir şey yok Poyraz!
Poyraz emin bir tavır aldı;
Poyraz:
-Peki öyleyse, artık yengemle muhatap olma, bulunduğu ortamda bulunma, onu huzursuz etme.
Miraç alaya alırcasına;
Miraç:
-Yediğin yumruğun acısı geçmiş galiba Poyraz?
Poyraz hiç oralı olmadı. Efruze ile saatlerce konuşmuşlardı ve ona yardım edeceğine söz verdi. Sözünden ve kararlarından dönmeyeceği için ciddiyetini bozmadı. Miraç yine bir hareketle Efruze'ye;
Miraç:
-Odana gitmeni söylemiştim!
Poyraz:
-Gitmeyecek bir yere. İstediği yerde duracak!
Miraç:
-Poyraz sabrım taşıyor!
Poyraz:
-Benim hiç kalmadı abi!
Miraç:
- İkile öyleyse...
Poyraz:
-Bence de hadi kalk Efruze bağ evine götüreceğim seni.
Miraç:
-Ne dedin sen? Miraç yerinden doğruldu,
-Yenge diyecektin herhalde.

İkisi de aldırmadı. Çıkış kapısına doğru ilerlediler. Miraç bu tavırlar karşısında deli oldu ama ses edemedi. Kendisi getirmişti bu duruma. Kapıdan çıkarken battaniyeyi üstünden atan Efruze'nin üşüdüğünü fark edince kapı yanındaki vestiyerde asılı ceketlerden birini bıraktı onun omuzlarına Miraç. Efruze'yle bir an göz göze geldiler. Anlamak çözmek zordu Miraç'ı. Seviyor muydu? Yoksa nefret mi ediyordu? Değer verip sahipleniyor muydu? Yoksa hiç istemiyor muydu?
Efruze acınası güldü Miraç'a. Gözlerini irileştirerek;
Efruze:
-Sen ruh hastasısın!

MektumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin