Hikaru:
Ona tekrar baktım. Gerçektende çok yakışıklıydı... Aman Tanrım, neler diyordum ben böyle?! Suratımın yandığını hissettim. Aptal beyaz ten rengi... Her seferinde böyle oluyordu. Her şeye kızarıyordum. Gözlerimiz buluştu ve sırıttığını fark ettim. Daha da utandım...
Utançtan ne yapacağımı şarşırmıştım. Sinir bozucu sessizlik ve tuhaf bakışmamız dışında hiçbir şey gerçekleşmiyordu. Sanki zaman durmuş gibiydi, kimse hareket etmiyor, veya konuşmuyordu. Mavi-lacivert gözleri ve bakışları benim üzerimde sabitlenmişti, sanki bir şey düşünüyordu... Giderek bu durumdan rahatsız olmaya başladım ve ağzımı konuşmak için açtım. "Ş-Şey... Ben biraz yorgunum... Uyumamızın bir sakıncası var mı...?" Gözlerini gözlerimden ayırmadan cevapladı, "Hayır, bir sakıncası yok." Bana sonsuzluk gibi gelen bir beklemenin ardından bakışları benim üzerimden uzaklaştı. Salona doğru yürüyordu. Salon da dekore edilirken evin diğer gördüğüm kısımları gibi koyu mobilyalar tercih edilmişti. Duvarda yine koyu renk ağırlıklı tablolar ve objeler bulunuyordu. Odanın en uç noktasında bulunan, geniş ve yerden tavana kadar uzanan pencereler odanın basıklığını bozmuş, modern ve ferah bir hava katmıştı...
Aku büyük ve koyu renk koltuğun hemen önünde durdu. Sanırım burası yatacağım yerdi. "İyi geceler Aku, ve beni evine aldığın için teşekkürler." Gülümsedim. "Ah bekle, içerisi sıcak ama yine de sana üzerini örtecek bir şeyler vereyim." Sözlerini bitirmesiyle odadan kaybolması bir oldu. Koltuğun üstüne oturdum ve beklemeye başladım. Koltuk rahat ve içerisi sıcaktı. Sanırım uykum geliyordu, gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu... "İşte geldim!" Aniden duyduğum sesle irkildim ve ayağa kalktım. Karşımda elinde battaniyelerle Aku dikiliyordu. "S-Sağ ol..." Esnedim ve elindekileri ondan geri aldım. "Ah dur, sana yardım edeyim." Aku eşyaları yerleştirirken ben sadece aptal aptal izliyordum. Belkide gerçekten iyi biri olabilirdi. "Tamamdır, oldu işte. Şimdi yatabilirsin." Gülümsedi ve odadan dışarıya doğru yürümeye başladı. "A-Aku?" Tiz sesim onu durdurmayı başarmıştı. "Ha?" Bütün bu yaptıkları için ona teşekkür borçlu olduğumu hissettim. "Teşekkür ederim." Neden yaptığını, ne kadar süre boyunca devam edeceğini ya da karşılığında ne istediğini bilmiyordum fakat yine de teşekkürü hak ediyordu.
Aku:
Durumu gerçekten acınacak haldeydi. Benim onun hakkında çok farklı planlarım varken o sadece iyilik yapmaya çalıştığımı düşünüyordu herhalde. Eğer bu planlarımı bozmayacak olsaydı yerlere yatıp çatlayana kadar gülebilirdim. "Ah Hikaru, ne demek." Sırıttım ve odama doğru yürüdüm. Üzerimdekileri çıkarttım, dolaba yerleştirdim ve altıma rahat bir şey giydim. Keşke şimdi o küçük melek yanımda olsaydı, ne kadarda çok eğlenirdik... Yatağıma uzandım ve saate baktım. Daha saat uyumak için çok erkendi. Yatağımdan geri kalkıp içki dolabına gittim...
Hikaru:
Esnedim ve yattığım yerden doğruldum, sabah olmuştu. Aku sanırım hala uyuyordu. Onu uyandırmanın iyi bir fikir olup olmadığı konusunda emin değildim. Belkide ona yiyecek bir şeyler hazırlayarak süpriz hazırlamalıydım. Bu pek iyi bir fikir değildi aslında, çünkü sonuçta burası onun eviydi ve ondan habersiz bir şeyler yapmak kötü olurdu. Ayağa kalktım, battaniyeleri toparladım ve Aku'nun odasına doğru yürümeye başladım. Onu uyandırmak sanırım yapılabilecek en iyi şeydi. Hatta isterse ona yemek bile hazırlayabilirdim. Evet evet, ona bunu soracaktım...
"A-Aku?" Odaya girmeden hemen önce ona seslenmiştim, fakat cevap gelmedi. Hâlâ uyuyor olmalıydı. İçeri girdim ve gördüğüm manzara karşısında hareketsiz kaldım... Bütün battaniyeler yatağın öbür ucundaydı ve Aku'nun göğüsünü hiçbir şey örtmüyordu. Aku'nun kaslı göğsünü... Tanrım! Neler diyordum yine ben?! "A-Aku?!" Hâlâ uyumaya devam ediyordu... Ben henüz gözlerimi çıplak bedenden ayıramamışken burnumdan bir sıvı aktığını hissettim. Yoksa hasta oluyor ve burnum mu akıyordu? Elimi burnuma götürmem ve çığlık atmam bir oldu. Burnumdan akan şey kandı. Benim kanım. Hiç durmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Impure
RomansHikayem iki erkeğin aşkını (yaoi/BL) ve smut sahneler içerir. Çiftler ise genelde şeytan ve melek veya başka paranormal yaratıklar, biraz klişe... Fakat yine de yazıyorum işte.