5. Bölüm

918 48 8
                                    

Aku:
Yaklaşık 5 dakika önce ne olmuştu? Ben yanımdaki veletin saçlarını yıkayıp tatlı sözler mi söylemiştim? Gerçi ağlatmıştım da... Bir saniye, bana ne oluyordu böyle? Ne zamandan beri böyle olmuştum? Ben hep soğuktum, ruhsuzdum ve kabaydım. Şimdi ne değişmişti de ben kullanacağım birine iyi davranmıştım? Tamam daha önceden başkalarıyla duşa girmiştim, kabul ama ciddi anlamda hiç birisini yıkamamıştım. Hatta yıkamayı boşver, bu kadar kibarlık bile yapmamıştım. Ah lanet olsun kafamda neler dönüyor böyle? Belkide şu çocuktan biran önce kurtulmalıyım. Beni değiştiriyor, iyi Aku yapıyor. Fakat şöyle bir gerçek var ki ben iyi olmadım ve olamam, kendimi bildim bileli böyleydim ben. Elimde olmayan bir şey, şeytanlar kötüdür tamam mı? Yaratılış gereği... Lanet olsun, harika! Şimdi de kendi kendimle konuşuyordum. Ne kadar da boktan bir durumdu bu böyle.

"Aku! Kıyafetlerimi benden aldın, ne giyeceğim şimdi ben?" Ha? Ne? Düşünürken yine dalmıştım ve ne kadar harika! Cidden kıyafetlerini almıştım, şimdi ona kıyafet vermem, kirli olanları yıkamam ve ütülemem gerekecek. Bu ufaklık kesinlikle burdan gitmeli! Bildiğin anneye dönüşüyorum, bir yemek yedirmediğim kaldı onu da yakında yaparım herhalde. Ahhh tamamen boka batmış durumdayım. Bir zamanlar herkes benden korkardı, şimdi olanlara bak. Annelik yapıyorum resmen! En kısa sürede şununla yatıp kıçına tekmeyi basmalıyım... "Dolaptan istediğin bir şeyi seçip giyebilirsin." Soğuk bir ses tonuyla söylemiştim fakat bu velet yine her zamanki neşesiyle kıkırdayıp dolabın başına gitti. Cidden, bunu bu kadar mutlu yapan neydi? Tecavüz etsem ona bile gülüp geçecek.

"Bu olur mu? Yani şey... Bütün pantolonlar bana büyük geliyor, o yüzden ben de sadece bunu seçtim. Zaten bu da büyük gelecektir! Her neyse, giyebilir miyim? Ve birde bana iç çamaşırı da lazım..." Ne kadar da çok konuşuyordu, sanırım ağlayan hali daha iyiydi. Ama ben her zaman inleyeni tercih ederim. "Tabii, şu çekmeceden bulabilirisin." Lanet olsun, söylerken gülümsedim! Yine oluyor, beni değiştiriyor! Yine gülümsedim, yani tamam gülümsemek normal bir şey ama bilerek olmadı! Reflekslerim de kontrolünü kaybediyor işte, hepsi bu ufaklığın suçu!

"Tamamdır, teşekkür ederim aldım! Şey, bunları nerde giyebilirim acaba?" Pekâlâ, şimdi biraz eğlenmek istiyorum, hesaplaşmamız gerek bu veletle. "Burada giyebilirsin." "B-Burda mı?! Hayır olmaz! Yapmam!" "Neden? Bakire bir genç kız gibi davranmayı kesip biraz büyü artık. Biz iki erkeğiz ve bunda utanılacak bir şey yok." "B-Bakire ne demek?" Şaka mı yapıyordu bu? Lütfen birisi bana kötü rüya felan gördüğümü söylesin! Gerçi öyle bir şey imkansız çünkü ben rüya bile göremiyorum... "Dediğimi unut tamam mı? Ben kapıda bekliyorum sen de biran önce giyin ve bana haber ver." Dışarı çıktığımda resmen öfkeden kuduruyordum. Bu neydi böyle? Neydi? Evime atma amaçlı getirdiğim melek daha "bekaret" kelimesinin anlamını bile bilmiyordu! Ah... Kapıyı aniden açmak ve şuna "seks" kelimesinin anlamını uygulamalı olarak göstermek istiyordum. Fakat ben daha hiçbir şey yapamadan kapı içeriden açıldı.

"Ben hazırım Aku, kıyafetler için tekrar teşekkürler!" Siktir... Siktir... Siktir... Konuşamıyordum, dilim dolanmıştı resmen... Velet, üzerine bol gelen -ve bana ait olan- siyah bir gömlek giymişti. Gömleğin yakası açıktaydı ve bolluğundan dolayı olması gerekenden fazla dekoltesi vardı. Süt beyaz teniyle birlikte köprücük kemiklerini rahatça seçebiliyordunuz. Yanakları kızarmıştı, bir yandan kıpkırmızı olan alt dudağını ısırıyor, bir yandan da gözlerini kırpıştırıyordu. Ve sanırım çilek kokuyordu. Ah duş jeli, doğru ya... "Aaa peki... Ben burda bekliyorum. Sen de gidip üstünü değiştir istersen." Ben hâlâ yaşadığım şoku atlatamazken o tekrar konuşmuştu. "Evet... Doğru ya, ben de giyinmeliyim..." İçeriye sallana sallana girdim ve kapıyı kapattım. Ne olmuştu bana yine? O çocuğun üzerimde böyle bir etki bırakmasına izin veremezdim, bu saçmaydı. Daha önce neler neler görmüştüm, bu yanlarında hiç kalırdı. Peki o zaman neden böyle oldu? Tahrik felan mı oldum yoksa? Ah hayır sanmıyorum, bu ufaklık seksi felan değildi. Sadece biraz saf ve sevimliydi. Saflık ve sevimlilik düşüncelerimi ele geçirmesini sağlamaz değil mi? Umarım... Herneyse! Ne saçmalıyordum ben böyle, kendime gelmeliydim. Hemen üzerimi değiştirdim, parfüm sıktım ve saçlarımı havluyla kuruladım. Şimdi dışarıya çıkıp sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmalıydım.

Hikaru:
Aku neden bana öyle bakmıştı? Acaba suratımda bir şey mi vardı? Off, umarım yoktur. Tanrım, bu gerçekten çok utanç verici...

Aku sonunda çıkmıştı. Üzerine az önceki gibi siyah bir kot pantolon ve gri bir tişört giymişti. Saçları hâlâ nemli gözüküyordu. Odadan çıkmasıyla birlikte yoğun bir erkek parfümü burnuma geldi. Bu şeytanın yanında kendimi kadın gibi hissediyorum. Baksanıza altımda bir şey bile yok!

"Sevimli görünüyorsun." Aku bana doğru yürüdü ve sırıtarak yanağımdan makas aldı. Tanrım bu neler söylüyor ve yapıyordu böyle? "T-Teşekkür ederim..." Suratım yanıyordu, bunu hissedebiliyordum. "Ben ciddiyim, sadece çilek gibi kokmuyorsun, çilek gibi görünüyorsun da. Seni yemek isterdim." Utanç verici konuşmasını bitirdikten sonra bana göz kırptı. Derdi neydi bunun? Beni utançtan öldürmek mi? Eğer amacı buysa çok yaklaşmıştı.

Hiçbir şey diyemedim ve suratımı ellerimle kapatıp derin nefesler almaya çalıştım. Neden bu kadar utangaç olmak zorundaydım ki? Çilek dedi ve iltifat etti diye utanmaya ne gerek vardı ki? Ah Tanrım, bana yardım et.

Aku:
İşte ödeşiyorduk sonunda! Bu çocuğu utandırmaktan çok zevk alıyordum. Gerçi yalan da değil, cidden çilek gibi. "İyi misin sen?" Kıkırdadım ve yanına gittim. Başını "evet" anlamında salladı. Ahhh biliyordum ki değildi. "Ne kadar da üzücü, yalan mı söylüyorsun? Melekler yalan söyleyebiliyor muydu? Ben söyleyemediklerini sanıyordum." Sırıttım. "S-Sadece suratıma bakmanı istemiyorum. Sorun bu, başka bir şey yok!" "İyi de neden? Bence bir bakmama izin ver..." Kıkırdadım ve bileklerini kavradım. "A-Aku yapma! Sakın! Dokunmak da yok, bırak bileklerimi!" Kaçmaya çalıştı fakat doğal olarak benden kurtulamadı. "Şşşşş sakin ol, sadece bakacağım..." Yavaşça ellerini suratından çektim ve onları aşağıya indirdim. Suratı gerçekten de utançtan kıpkırmızıydı. "Ç-Çok kötüsün..." Sözlerinin ardından gözleri doldu ve ağlamaya başladı. Ah harika, yine başlıyoruz. "Hey, ağlamayı kes hadi, ağlamanı gerektirecek bir şey yok." Cevap vermiyordu. Sadece parke zeminin üzerinde kollarını vücuduna dolamış bir şekilde oturarak ağlıyordu. "Hadi ama! Bunda bu kadar abartacak ne var? Alt tarafı bileklerine dokundum ve suratına baktım." "S-Sorun bana dokunman değil, *burun çekme* suratıma bakman. Sana utandığımı söylüyorum ama *burun çekme* sen yine de yapıyorsun..." Bu ne dediğini duyuyor muydu? Binlerce yıllık hayatımda ilk defa böyle saçma bir olay yüzünden ağlayan birini görüyordum. Ağlamayı kesmesini istiyordum fakat özür de dileyemezdim. Ben hiç özür dilemezdim ki! "Bir daha yapmam... Herneyse... Sarılmak ister misin?" Gerçekten yapabileceğim tek şey buydu sanırım. Saçmaydı ama belki işe yarardı. Cevap vermedi, sadece burnunu çekti ve kollarını ona sarılmam için açtı.

Böyle aptalca şeylere meleklerin hayır diyemeyeceklerini biliyordum. İç çektim ve ona sarıldım.

Herkese merhaba! Bir bölüm daha bitmiş oldu. Değinmek istediğim ve fikrinizi almak istediğim birkaç şey var, lütfen yorumlarda düşüncelerinizi belirtin. İlk olarak farkındayım, hikayenin anlatımıyla çok oynuyorum ama nasıl desem kontrol edemiyorum yani ben buraya beynimden, hayal gücümden ne çıkmışsa onu yazıyorum ve bunlar çıkıyor işte .s İkisinin de sahibi dengesiz olunca ürün de dengesiz oluyor işte... İkinci olarak bu bölümde düşüncelere biraz daha odaklandım, yani en azından yapmaya çalıştığım oydu. Siz hangisini tercih edersiniz? Daha çok düşünce mi yoksa eylem ve diyalog mu? Üçüncü olarak biliyorum çok fazla klasik yaoi olayı var farkındayım ;-; Ve son olarak sizce Aku'nun resmi de konulmalı mı? Evet soracaklarım bu kadardı +_+ Lütfen vote ve yorum yapın (Vote yapmak...? Oylayın işte .s) Sorularımı da cevapsız bırakmayın lütfen -.- (sorunuz varsa siz de sorabilirsiniz) Okuduğunuz için teşekkürler!

ImpureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin