Aku:
Uzun bir süre boyunca bu şekilde kaldık. "Hâlâ aç mısın?" Kafasını salladı ve onayladı. "Pizza söyleyelim mi?" Kollarını geri çekti, kıkırdadı ve yanağıma bir öpücük kondurdu. Bu sefer utanan bendim.
- - -
Yıldızlara bakıyorduk, ne kadar da parlaktılar. Her biri inci gibi gökyüzünde diziliydiler. Milyonlarcası tepemizde parıldayarak bizleri izliyorlardı. Gökyüzünden gözlerimi ayırdım ve en az bir yıldız kadar parlak olan Hikaru'nun gözlerinin içine baktım. İri, pembe gözleri gözlerime ürkekçe bakıyordu. Dudakları her zaman olduğu gibi kıpkırmızıydı. Elimi yanağına götürdüm ve baş parmağımı dudaklarının üzerinde gezdirdim. Yanağı sıcacık, dudakları yumuşacıktı. Şimdi mi? Şimdi mi öpmeliydim? Soru sormayı kestim, ona doğru eğildim ve sertçe dudaklarımı dudaklarına bastırdım...
Aniden gözlerimi açtım ve etrafa baktım, odamdaydım. Soluk alışlarım hızlı ve kesik kesikti. Az önce olanlar neydi? Sadece bir rüyadan mı ibaretti? Sabah Yıldızı adına, evet hepsi bir rüyaydı. Bütün gece boyunca bu lanetli rüya yüzünden uyuyamamıştım. Defalarca kez uyumaya çalışmış, her uyuduğumda aynı kâbusu görüp geri uyanmıştım. Tüm gece boyunca yaptığım tek şey bu ve paketlerce sigara içmekti.
Yatağımdan kalktım, aynaya doğru yürüdüm ve yansımama baktım. Kömür kadar siyah saçlarım birbirine karışmıştı. Normalde koyu mavi olan gözlerim bugün buz mavisiydi. Göz bebeklerimse olabilecek en küçük boyuta gelmişti. Elimi gözlerime götürdüm, şişmişti ve gözlerimin altı da mosmordu. Bu neydi böyle? Soluk beyaz tenimi de hesaba katınca hayalete benziyordum. Ah, ufaklık korkar mıydı acaba? Kol saatime baktım, saat henüz 04:42. Bu saatlerde uyuyor olmalıydı. İç çektim ve yeni bir sigara yaktım.
Neden ufaklık rüyalarıma giriyordu? Bunun anlamı neydi? Birine değer veriyor, önemsiyor ve hatta seviyor olabilir miydim? Ah, ne diyordum ben böyle? O rüyalar sadece bilinçaltımın bana oynadığı bir oyundan ibaretti. Büyütecek veya telaşlanılacak bir durum yoktu.
Yatağıma uzandım, bir elimde şarap şişesi bir diğerinde sigara. Beyaz, çıplak duvarları izlemeye başladım. Boş boş, hiçbir şey düşünmeden duvarlara bakıyordum ama birkaç dakika sonra üstümün olmadığını farkettim. Yine dün gece ne yapmıştım ben? Ah, hiçbir şey hatırlamıyorum. Tek hatırladığım ufaklığın yanağıma bir öpücük kondurması ve sonrasında pizza söylememiz. Sahiden, sonra ne olmuştu? Hadi ama, hafızamı zorlamalıydım. Pizzacıyı aradık, siparişimiz eve geldi, yedik ve sonra? Hiçbir şey. Uyumuştuk sanırım. Alt tarafı tişörtümü çıkarmıştım, ne zamandan beri bu kadar basit bir şeye neden arıyordum? Yoksa bir beklentim mi vardı? Pekâlâ, dün gece seks yapmış olamazdık. Üzgünüm içimdeki sapık, merakın boşaydı. Hiçbir şey yapmadık. Zaten karışmış olan saçlarımı bir kez daha ellerimle karıştırdım ve sırıttım. Son zamanlarda ne kadar da saçma şeyler düşünüyordum böyle.
Şarap şişesini yere koydum, ayağa kalktım ve sigaramı söndürdüm. İçerisi soğuktu, fakat ben her zamanki gibi sıcacıktım. Esnedim ve salona, Hikaru'nun yattığı odaya doğru yürümeye başladım. Ufaklık büyük koltukta kollarını kendine dolamış titreyerek uyuyordu. Ölümsüz olduğu için ölmezdi, fakat hastalanabilirdi. İç çektim, ufaklığın battaniyesini araladım ve yanına uzandım. Bu çocuk gerçektende donuyordu. Kollarımı küçük bedene doladım ve sıkıca sardım. Hafifçe kıpırdandı, sanırım uyanmıştı. "A-Aku-chan?" Evet, uyanmıştı. "Şşşşş... Evet, benim. Sen uyumaya devam et." Kafasını nazikçe öptüm, saçları her zamanki gibi çilek kokuyordu ve ipek kadar yumuşaktı.
Onaylar gibi cılız bir mırıldanma duydum, ve sonra ufaklık tekrar uyumaya devam etti. Vücut ısısı yavaş yavaş yükseliyordu, bunu hissedebiliyordum. Sanırım sarılmam işe yaramıştı, gülümsedim ve bir daha kafasını öpüp kendine has kokusunu içime çektim.
Artık titremeyi tamamen kesmişti ve endişelenecek bir durum kalmamıştı. Son bir kez daha -ama bu sefer zafer kazanmış edasıyla- gülümsedim. Ufak bedeni arkadan daha da sıkı sarmaladım, kendime çektim ve alnımı kafasına dayadım. Neden bilmiyorum fakat çok huzurlu hissediyordum, uzun zamandır hissetmediğim bir histi bu. O kadar yabancılaşmıştımki bu hisse, sanki bana ait değilmiş gibiydi.
Gözlerimi kapattım, gerçekten çok yorgundum. Kâbus görmeden uyabilecek miydim acaba?
Daha bir dakika geçmeden çilek kokulu bir uykuya dalmıştım bile.
Merhaba! Normalde bu bölüm bu kadar kısa olmayacaktı, fakat uzun zamandır bir şeyler yayınlamadığım için bugün yayınlamak istedim. Kısa oldu kusura bakmayın, saçma olduysa da üzgünüm :c Yorumları ve oyları bekliyorum ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Impure
RomanceHikayem iki erkeğin aşkını (yaoi/BL) ve smut sahneler içerir. Çiftler ise genelde şeytan ve melek veya başka paranormal yaratıklar, biraz klişe... Fakat yine de yazıyorum işte.