"Dıt dıt dıt dıt." Başımda öten alarm sesiyle kendime geldim. Hiiiii! Bugün yeni okulumda ilk günüm ve bu alarm hâlâ niye ötüyor yaa... İyi de ben dün gece alarm kurmadım ki. Bir dakika yaa... Gözlerimi açtığımda tepemde alarm gibi öten Toprak'ı gördüm. "Ulan Toprak! Seni öldürüp toprağa görmezsem bana da Yaprak demesinler lannn!" diye bağırarak Toprak'ın peşine verdim. Daha doğrusu vermeye çalıştım. Çünkü bu girişimim ayağımın yerdeki bir şeylere takılıp benim yere yapışmamla son buldu. Ergen velet peşine vereceğimi tahmin ettiği için yere bilye dökmüştü. " Ulan bu sefer yakalayacağım lan seni!" diye bağırdım ama beni duyup duymadığından emin değildim. Kesin korkudan çoktan annemin yanına kaçmıştı velet. Yerden dikkatli bir şekilde kalktım ve bilyelere dikkat ederek odamın kapısına doğru ilerledim. Tam kapıyı açacaktım ki 'TAK" diye bir ses duyuldu. Bu ses nereden mi gelmişti? Alnımın ortasına yapışan kapıdan tabiî ki. "Abla babam seni kahvaltıya çağırıyor." diyen Toprak'ın sesini duydum ama ben o sırada elim alnımda acıyla inleyerek yerde bir seksen yatıyordum. Bir dakika yaa... Benim boyum bir altmış. Nasıl bir seksen yerde yatabilirim ki? Sınıftaki en kısa öğrenciydim. (Eski sınıfımdaki.) O Toprak ergeni bile bir elli beş lan. Şu anda arka fonda 'Zalım Dünya' çalıyordu. Bu düşüncelerden sıyrıldım ve aklıma zavallı alnım geldi. "Ulan velet bu sefer yakalayacağım lan seni!" diye bağırdım ama Toprak çoktan kahkaha atarak kaçmaya başlamıştı bile. O an için alnımın acısını boşvererek Toprak'ın peşinden koşmaya başladım. Salona inen merdivenleri tam bitirmek üzereydim ki ayağım son basamağa takıldı ve ben yine yere yapıştım. Ama yeter yaaa... Sabah sabah ne derdi var bu yerin benimle? "İSYAAAANNN!" diye bağırarak 'İsyan' şarkısını söylemeye başladım. Şarkının yarısına gelmiştim ki "Kızım iyi misin?" diyen babamın endişeli sesini duydum. Tam şarkıyı kesip cevap verecektim ki bu seferde "Hangi kızın bey?" diyen annemin meraklı sesini duydum. Annem öyle söylemişti. Çünkü annem Toprak'tan hamileyken doktorlar bebeğin cinsiyetinin kız olduğunu söylemişlerdi ve annemlerde bebeğin tüm kıyafetlerini kızlara göre almışlardı. Toprak'ın cinsiyetinin erkek olduğu ancak doğduktan sonra anlaşıldı. Hatta annemle babam sırf adımla uyumlu olsun diye Toprak'ın adını 'Yeşim' koymayı düşünüyorlardı. Toprak doğduğunda cinsiyetinin erkek olduğu anlaşılınca ismmini 'Toprak' olarak değiştirmek zorunda kalmışlardı. Toprak'ın giydiği ilk kıyafetler pembe renkli kız elbiseleriydi. Toprak'ın kız elbiseleriyle çekilmiş bebeklik fotoğraflarını saklıyordum. İlerde Toprak'a şantaj yapmak için kullanacaktım. Annem için o kadar büyük bir hayal kırıklığıydım ki annem bazen Toprak'ı 'Canım kızım' diye seviyordu. Tabiî ki Toprak buna deli oluyordu. Şerefsiz velet okulun en çalışkan öğrencisiydi. Üstelik çok da yakışıklıydı. Eeee ablasına çekmiş. 'Sen kızsın gerizekalı. Nasıl yakışıklı olabilirsin? ' diyen iç sesimin haklılığıyla bu düşüncemden hemem kurtuldum. Ama yine de çok yakışıklıydı şerefsiz velet. Kızların çoğu peşinden koşuyordu. Beni sorarsınız sevgilim yok. Şu ana kadar da olmadı. Benim gibi bir belayı kim başına alırdı ki zaten? Üstelik sınavların hepsini kopya çekerek geçerim. Neyse. Acıyla inleyerek düştüğüm yerden kalktım ve babama "Baba senin o ergen oğlun nerede? Sabah sabah başıma gelemeyen kalmadı onun yüzünden. " dedim. "Toprak okula gitti Yaprak." diyen annemin sesini duyduğumda sinirle ayağımı yere vurdum. "Ay ay ay ay off!" diye inledim çünkü üç defa yerle bir olduğum için (gerçek anlamda) bütün vücudum sızlıyordu. Şerefsiz velet. Ama o görürdü akşam. "Kızım." diyen babamın endişeli sesini duyduğumda kafamı ondan tarafa çevirdim. "Efendim babacığım. " diyerek karşılık verdim. Birazcık kibar olayım ki akşam Toprak veledini dövdüğümde az fırça yiyeyim. "Alnına ne oldu senin? " konuşan yine babamdı. " Ne olmuş ki?" sorusunu babama yöneltmem, kafamı salondaki boy aynasına çevirmem, alnımdaki kırmızı şişliği görmem ve çığlık atmam aynı anda oldu. Ne olmuştu benim canım alnıma? Ulan şerefsiz Toprak seni akşam yakaladığımda alacağım intikamı iki katına çıkarıyorum lan. Neyse ki kâküllerim vardı ve şişliği kâküllerimle kapatabilirdim. Acaba saat kaçtı? İlk günden okula geç kalıp müdürle arama soğuk buz kütleleri koymak istemiyordum. "Saat kaç?" sorusunu annemle babama yönelttim. "Sekiz" cevabını duymamla gözlerimin kocamam açılması bir oldu. Ders 08.40'da başlıyordu. Daha servis ayarlayamamıştı babam. Bu yüzden bir süre okula yürüyerek gitmek zorundaydım. Okul evime yürüyerek yirmi dakika mesafedeydi. Hazırlanmam için yirmi dakikam vardı. Umarım sürem yeterdi. "Ben okula geç kalmayayım." gibi bir şeyler söylerek cevap beklemeden odama çıktım. Odamdaki banyoda hızlı bir şeklilde elimi yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Odama girdim. Dolabımdan yeni okul formamı çıkardım. Forma diz üstü mor etek, beyaz gömlek ve mor ceketten oluşuyordu. Ceketi giymeyecektim çünkü sevmemiştim. Zaten ceket zorunlu değildi. Formamı üzerime geçirdim, siyah düz saçlarımı açık bıraktım uğraşamazdım. Vaktim de yoktu zaten. Sadece kâküllerimi düzleştirdim. Alnımdaki şişliğin belli olmasını istemiyordum. Siyah montumu giydim ve eteğimle uyumlu olan mor beremi kafama geçirdim. Artık hazırdım. Dün akşamdan hazırladığım çantamı, telefonumu ve kulaklığımı alıp salona indim. "Hey! Hopp! Laan! Kimse yok mu? Gulu gulu." cevap yoktu demek ki annemle babam çoktan işe gitmişlerdi. Doğrusu ben olsam son söylediğim şeye ben de cevap vermezdim. Gulu gulu ne lan? Saate baktım. Sekizi yirmi geçiyordu. Güzel yetişecektim. Babamın salondaki sehpaya bıraktığı harçlığımı aldım. Siyah botlarımı ayağıma geçirdim ve artık tamamiyle hazırdım. Okula gitmek için evden ayrıldım ama içimdeki sesin 'Bu okulda pek iyi şeyler olmayacak.' diye fısıldamasının başıma geleceklerin habercisi olmasını beklemiyordum.
***
Eveet. İkinci bölümümüz de bitti. Bu bizim ilk kitabımız olduğu için ilk bölümler pek komik olmayabilir. Ama ileriki bölümlerde bölümleri daha komik yazacağız. Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın.❤
Yağmur&Evin