"Dıt dıt dıt dıt" çalan alarmımın sesiyle -gerçekten çalan- kendime geldim.
Offffff bugün de okula gideceğim. Yeter ama yaa. Ya on yıldır sınavlara giriyorum kime neyi kanıtladım hiç bilmiyorum. Hani diyorlar ya 'evren sonsuzdur' diye evren değil okul sonsuzdur.
Eğer biraz daha yatakta kalırsam okula geç kalacaktım.
Gerçi bu benim işime gelirdi ama annem beni gebertirdi.
Zorlada olsa kalkıp alarmımı kapattım ve her sabah yaptığım gibi etrafıma anlamsız bakışlar attım. Banyoya gidip rutin işlerimi hallettikten sonra okul formamı giydim. Formamın üzerine mor sweatshortümü giydim. Dün ördüğüm saçlarımı da açtım. Normalde düz olan saçlarım şimdi dalgalanmıştı. Saçlarımı ortadan ikiye ayırıp, kâküllerimi ellerimle taradım. Siyah montumu giyip, alnımdaki şişliğe de krem sürdüm. Şişlik gittikçe iniyordu. Ah Toprak ah! Ben sana bunun hesabını sormaz mıyım? Hesap diyince pis pis sırıttım. Çünkü aklımda çok güzel bir intikam planı vardı. Ama planımı gece herkes uyuduğunda uygulayacaktım. İçimden kötü kadın kahkası atmak gelse de atamadım. Malum planım anlaşılabilir.
Aynadan kendime son kez baktım. Siyah saçlarım beyaz tenimle zıttı. Ama bu zıtlık güzeldi. Bazen zıtlıklar güzel olabilirdi. Kahverengi gözlüydüm. Mor okul eteğim, mor sweatshortüm ve siyah montum da bana çok yakışıyordu.
Okul çantamı, telefonumu ve kulaklığımı alıp, odamdan çıktım.
Salona indiğimde kimse salonda yoktu. Mutfakta kahvaltı yapıyor olmalıydılar. Mutfağa girdiğimde tahminimin doğru olduğunu gördüm. Hemen masaya yaklaşıp Toprak'ın tabağından bir salatalık çalıp, ağzıma attım. Şu salatalıkları Toprak'ın tabağından yiyince de tadı bir ayrı güzel oluyordu. Herhalde ikisi de hıyar oldukları için birbirlerini tamamlıyordu.
Tabiî bu hareketimi gören Toprak değişiği durur mu?
"Anne ablam yemeğimi yedi!" dedi ağlamaklı bir sesle.
Pis oyuncu. Sadece bir tane salatalık yedim. Tabiî ikizini yedim yaa ondan ağlıyor.
Toprak kesinlikle meslek olarak oyunculuğu seçmeli. Çok meşhur olabilir.
"Yaprak, kızım karışma kardeşine." diyerek beni uyardı annem.
"Ama Valide Sultan sen de hep bana kızıyorsun. Sadece bir tanecik salatalık yedim. O kadarcık." dedim şirin olmaya çalışarak.Artık ne kadar başarılı olduğum muamma. Anneme 'Valide Sultan' diyordum. Çünkü bu hitap şekli ona çok yakışıyordu.
"Neyse gençler size afiyet olsun. Ben kaçıyorum." dedim. Mutfaktan çıkmadan annemin yanaklarını sıktım, babamın yanağından öptüm, Toprak ergeninin kafasına da bir tane geçirdim.
Bu hareketim Toprak'ın kafasını tutmasına neden oldu. Tabiî benimde kahkaha atmama.
Tam annem fırça atmak için ağzını açtı ki mutfaktan çıkarak kapıya koştum.
Siyah botlarımı da ayağıma geçirip evden çıktım.
Derin'i alana kadar şarkı dinleyebilirdim.
Telefonumu çıkardım ve kulaklığımı takıp şarkı listemden bir şarkıya tıkladım.
İngilizce bir şarkı çalmaya başladı. Telefonumdaki şarkıların çoğu ingilizceydi.
İngilizce Çevirmenlik okumak istiyordum. Zaten bu yüzden sözelim daha iyiydi.
Ortaokuldan beri sevdiğim tek ders İngilizceydi. Zeten ingilizcem iyi olunca Türkçe dersimde iyi oluyordu.