1.8

396 61 8
                                    

"Ben kendim giderim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ben kendim giderim."

Mark uzanıp kolumdan tuttuğunda uyarılmış bir şekilde anında kolumu çekip yüzüne baktım. İçerdekiler çoktan sızmıştı ve ben hala eve gitmeye çalışıyordum.

Ciddi bir yüz ifadesiyle, uykulu sesiyle; "Ben bırakırım, itiraz etme işte evine uzağız. Hem saat gece yarısını geçti çoktan. Merak etme bir şey sormayacağım." Dediğinde derin bir nefes alıp pes ettim ve kapıyı açıp çıktım o arkamdan beni takip ederken.

Pes etmiştim çünkü sonunda kapıya kadar gelebilmiştim. Yarım saattir salondan zor çıkmıştım. Bırakacağını geveleyip saçma sapan konuşmuştu. Zaten alkol kanıma yayılmıştı ki bu morfinden daha hafif olsa da ondan daha sinir bozucu bir etki bırakıyordu. Aptal gibi hissediyordum, küfür edesim geliyordu ve ağlayacak gibi burnum sızlayıp duruyordu.

Dışarı çıkınca Jeep'in yolcu koltuğuna yerleştim. Midemde ne varsa çıkardığım için hafif hissediyordum ve birinin arabasına kusmak da isteyeceğim son şey bile değildi. Üstelik bu Mark'tı.

Pekâlâ onu tanımıyordum ama beni bildiğini biliyordum. Küçük şeytan.

O şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırınca birkaç saniye içinde yola çıkıp gaza basmıştı ve hızla ilerlemeye başlamıştık. Kafamı cama yaslayıp onu izledim. Kapüşonunu kafasına çekmiş, gözlerini yola çevirmişti. Başım dönüyordu ve gözlerimi kapatınca daha da beter bir hal alıyordu bu.

Gözlerini bana çevirmeden, "Bir şey mi söyleyeceksin?" Dedi. Yüzü yoldan gelen ışıklarla parlayınca, benlerini fark ettim. Çizilmiş gibi duruyordu.

"Neden tişörtümü çıkarmamı istedin sen? Sapık bir tipin yok." Kelimeler ağzımda düşer gibi çıkıyordu, sinir bozucuydu.

Mark ince dudaklarını birbirine bastırıp gülüşünü tutarken gözlerini yoldan ayırmıyordu. "Nasıl bir tipim var?"

"Çocuk gibi." Dedim hızla, tükürür gibi. "Çocuk gibi bir tipin var. Yüzün minicik. Gözlerin zaten bakmasam fark edemeyeceğim. Burnun da küçük. Dudakların da..." duraksadım ve kaşlarımı çattım. O da devam etmemi bekler gibi sonunda bana baktı. Yüzümü kısaca inceleyip bakışlarını tekrar yola çevirdi ve yine gülüşünü tuttu.

"Neden öyle bakıyorsun?"

"Hani soru sormayacaktın?"

"Öyle bir sorudan bahsetmemiştim."

"Beni tanımıyorsun sen." Dedim bir anda alakasızca. Gözlerimi zor açık tutabiliyordum. Biraz kapatıp dinlendirmek istedim ama kulaklarım hala açıktı, onu dinliyordum.

"Seni tanımam neyi değiştirecek ki? Kollarındaki izleri mi? Yeni olsalar da onları görebiliyorum ama tişörtünün kolları kapatıyor. O yüzden tişörtünü çıkarmanı istedim. Şimdi sana ne benden falan diyeceksin. Ama bence de bana ne. Niye seni seçtim ki. Ne düşünüyordum cidden?"

Sesi metrelerce uzaktaki bir opera salonundan yankılanır gibi gelmeye başladığında aklımda oluşan görüntülerden birine tutundum ve bir rüyaya uçtum.

MorphineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin