🌅🌅🌅
19:05 p.m.
"Çıkıyor musun kızım?" Annem ensesindeki saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırıp bana kısaca baktıktan sonra tezgahtaki işine geri döndü.
"Evet. Birkaç saate gelebilirim, ararım bir şey olursa." Diye mırıldandım bir yandan ördüğüm saçlarımın ucuna siyah ince tokayı bağlayarak. Üzerime beyaz tişört ve krem rengi diz üstü eteğimi giymiştim. Eteğimin üzerinde iki tane siyah düğme vardı. En son ne zaman giydiğimi bile hatırlayamıyordum. Şimdi giymemin sebebini de bilsem bile kendime söylemek istemiyordum.
"Şık görünüyorsun... Geçen günkü çocuk mu?"
"Anne!"
Sinsice gülümseyerek, "Annenden mi utanıyorsun? Hem Hyunjin'e ne oldu? Yoksa kazanova bir kızım mı var?"
"Anne!!" ona bakarak isyan edercesine seslendiğimde gülüşü büyüdü. Benimle uğraşmaya uzun zaman olmuştu çünkü evde aynı anda olamıyorduk bir türlü.
"Pekala. Iyi eğlenceler. Bir de eğer fikrimi soruyorsan... Onaylıyorum."
Mark hakkında ilk utandığım nokta bu olmuştu. Yani annem ilk kez bir erkekle berberliğim konusunda bana takılıp 'onaylıyorum' lafını söylüyordu; bu beni utandırmıştı. En son ne zaman utandığımı hatırlayamıyordum ama biraz... canlı hissettirmişti. Yanaklarım ısınıyordu.
Telefonuma gelen bildirimlerle birlikte çabucak eteğimin cebindeki telefonumu çıkarıp baktım.
eel.kram: aşağıdayımm
eel.kram: yukarı gelmeli miyim?
eel.kram: annenden izin alamadıysan gelebilirim
renee_harbin: zahmet etme sen
geliyorum beklegörüldü 19:10
Telefonu homurdanarak kapattıktan sonra anneme dönüp, "Gidiyorum ben görüşürüz." Dediğimde bana elini kaldırıp kısaca salladı ve tezgahtaki işine geri döndü.
Ben de portmantoya ilerleyip beyaz spor ayakkabılarımı aceleyle giydim ve kapıyı çekip çıktım.
Biraz gergindim. Sebebi de nereye gidecek olduğumuzu söylememesiydi. Tamam, beni alıp cehennem çukuruna atmayacağından falan emindim ama merak ediyordum işte.
Apartmanın ağır demir kapısını itip dışarı çıkınca direk tanıdık siyah Jeep'i gördüm. Beklemeden ilerleyip yolcu koltuğuna yerleştim ve kemerimi taktım. Aldığım ilk nefeste o tanıdık yoğun koku da beni sarmıştı. Tatlı bir şeydi... Karamel gibiydi.
Bindiğim gibi bir şey söylemeden direk gaza bastığından omzumun üzerinden ona göz atıp yüzünü incelemek gibi bir iç güdüyle ona dönmüştüm.
Kararan havadan dolayı yüzü gölgelenmişti, beyaz teni bronz görünüyordu ve siyah saçları sabahkinden daha düzgündü. Yine dağınıktı ama taramıştı belki, hafifçe geri atmıştı uçlarını.
Onu yan profilinden gördüğüm için mi yoksa hava alaca karanlık olduğu için mi bilemiyordum ama yüzü pürüzsüz görünüyordu. Kısa kirpikleri gözaltlarını gölgelemiş, ince dudaklarını iyice sıkıp birbirine bastırmıştı.