"Film bitti," yerimden kalkıp DVD'yi çıkarırken kendi kendime homurdanıyordum.
Mark'la 2 saat boyunca hiç abartısız, sesimizi dahi çıkarmadan filmi izlemiştik. Hayatımda yaşadığım en rahatsız iki saat olabilirdi çünkü ne konuşmam gerektiğini bilmiyordum. Belli ki o da bilmiyordu.
DVD'yi ona uzatırken oturduğu yerden gözlerini kaldırıp bana çevirdi. Ona yukarıdan bakmak hoştu. Güzel bir yüzü vardı, bunu inkar edersem yalancı olurdum. Siyah gözleri ne zaman görsem parlaktı ve saçları da ilgi çekiciydi. Dağınık tutamları parmaklarımı çağırır gibiydi.
"Ne yapmamı istiyorsun?" Mark'ın mırıltı tonundaki sesi gizemli gelmişti. DVD 'yi parmaklarımın arasından aldıktan sonra ayağa kalkınca gerilip bir adım geri atarak bakmaya devam ettim ona.
"Ne demek ne istiyorum?" Diye sordum. Benden birkaç santim uzun olduğu için kafamı hafifçe kaldırmak zorunda kalmıştım.
"Ne demek mi istiyorum? Benimle olup olmayacağını soruyorum. Bana karşı nötr davranıyorsun ve ben böyle şeylerden anlamıyorum bile. Gelip seninle film izliyorum."
Kaşlarım havalandı. "Mesaj atıp benimle oynarken bir şey anlamıyor gibi görünmüyordun."
Duraksayıp baktı bana. "Neden bu kadar hırçınsın? Sebebini söylemek istemediğin belli. Nasıl anlayabilirim?"
"Anlamanı istemiyorum."
"Yine başa döndük." Parmaklarını saçlarından geçirip geriledi ve salondan çıktı.
Beklemeden arkasından ilerledim ve onu takip ettiğimde portmantoda yakaladım. "Dur." Dediğim gibi bana döndü.
Ifadesi hala durgundu. "Gidiyorum."
"Nereye?"
Ince kaşlarını kaldırdı. "Eve?"
Susup derin bir nefes aldım. "Asıl sen ne yapmamı istiyorsun? Onu söyle." Diye sordum net bir tonda.
Mark bu soruyu beklemiyormuş gibi gözlerini kaçırıp kaşlarını çattı. "Ne demek ne istiyorum?"
Beni taklit ettiği için neredeyse gülecektim ama yüzüne bakıp, "Seninle olup olmamam hakkında benden ne istiyorsun?" Diye sordum.
"Istiyor musun?"
Omuz silktim. "Görüştüğün başka biri mi var?"
Kafasını hızla iki yana salladı. "Hayır. Senin?"
"Hayır." Dedim.
Dudak büktü cevabıma karşılık. Sevimli göründüğünün farkında olup olmadığını merak ediyordum aslında. "O zaman... Akşam ne yapıyorsun?"
Düşünür gibi kollarımı göğsümde topladım, beni dikkatle izliyordu. "Annem eve erken gelecek, beni 7 gibi alabilirsin."
"Peki..." tereddütle bana bakarken her an gülecekmiş gibi duran dudaklarını birbirine bastırıyordu. "Bu çok tuhaf oldu."
Kafamı salladım. "Farkındayım."
"Tamam. Akşam görüşürüz."
Bana veda ederken ona kısaca gülümsedim. Arkasından kapıyı kapatıp evde tekrar yalnız kaldığımda mideme tuhaf bir kramp saplanmıştı. Neden kabul etmiştim? Zorla yapmışım gibi de hissediyordum ama o istiyordu başından beri bunu. Sadece konuşacaktık işte. Yani... umarım.