12| Hakon'un Dönüşü

3.7K 420 264
                                    

14.08.2020

Sizi seviyorum. Gününüzün ve gününüzü izleyen günlerinizin güzel geçmesini dilerim 🌼

Bölüm yazmak çok zaman alıyor, yoruldum yahu :')

3000 kelimeye yakın olmuş, uzun bir bölüm. İyi okumalar ❣️
____

Ale: Antik Viking birası.

Audhild: "Zenginlik, servet" ve "savaş" adlı eski İskandinav unsurlarından türemiştir.

Arca: Temizce.
____

Sarı saçları örgülerle arkaya yatırılmış olan adam elinde tuttuğu koca içki şişesiyle yuvarlak masaya yaklaştı. Boynuz kadehlere ardıç ağacı meyvesi ve çeşitli baharatlardan yapılmış olan aleyi doldurdu.

Rune, Harald kadehini doldurur doldurmaz içkiyi kafasına dikmiş, sesli bir nefes verip sırtını sandalyeye yaslamıştı.

Conall da bir iki yudum alıp arkasına yaslandı. Mavi gözleri her biri farklı özellikler ve güzellikler taşıyan suratlarda gezindi. İçinde bulunduğu sıcak ortamı seviyordu, bu masanın etrafındaki herkesi seviyordu. Belki de kısa bir süre sonra, olası bir savaşta, onlardan birini kaybedecekti. Masadan biri eksilecekti, gülümseyen bir surat, neşeli kahkahalar, hararetli sohbetler... Bir can... Kafasını hafifçe iki yana salladı, derin bir nefes alıp bulunduğu anın soluğunda kalmaya çalıştı.

Esmer adam hafifçe eğilip önündeki kadehi masanın ortasına doğru itmişti. Gözleri, Harald'ın ela gözleriyle kesişti.

"İçmeyeceğim." dedi mahçup bir ifadeyle. Birçok yönüyle içinde bulunduğu gruba aykırıydı Karahan. Derinlerinde bir yerlerde utanç duyan bir taraf vardı ama bunun doğru olmadığını biliyordu, farklı olduğu için neden utanç duymalıydı ki? Farklılığı kimseye zarar vermiyordu. Yalnızca kendisini ilgilendiriyordu.

"Yine mi?" dedi Harald harelerin süslediği ela gözlerini devirip. Esmer adam gün içinde hana uğradığında da içmiyordu. Harald sebebini biliyordu ama bu durumu garip buluyordu. Esmer adamın güçlü görüntüsüne tezat vücut toleransının düşük olduğunu düşünüyordu.

Conall'ın merakla parlayan gözleri esmer surata kaydı. Eğlence gecesi de kadehinin dolu bir şekilde, masada öylece durduğunu hatırladı. O gün fazla önemsememişti.

"Neden içmiyorsun?"

Sorusu üzerine çekik gözler de mavi gözlere dönmüştü.

"Hastalığım var. Hem.. farkındalığımı da engelliyor." Omuz silkti.

"Nasıl bir hastalık bu?" dedi Arvid merakla, koyu gözleri kocaman açılmıştı. Sessizce oturduğundan herkes onun varlığını unutmuştu, gözler ani bir şaşkınlıkla ona dönmüştü.

"Midemden göğüs kemiğime bir acı yayılıyor. Bir yanma... Bazen sırtıma da vuruyor. Hareket etmem bile zorlaşıyor." dedi Karahan, sevimli bulduğu yuvarlak, genç surata tebessümle bakıp.

Arvid ise üzüldüğünü belli eden gözlerle ona bakıyordu. Karahan'ı sevmişti, gün içinde ara ara denk geliyorlar ve konuşuyorlardı. Arvid pek konuşmazdı, dinlemeyi severdi. Esmer adamın muhabbetini dinlemek de fazlasıyla hoşuna gidiyordu.

"Hassas bir bedenin var." dedi Conall şefkatle Karahan'a bakarak. İçinde yine bir sıcaklık yayılmaya başlamıştı. Belki içkiden, belki esmer adama olan üzüntüsünden, belki sevgiden...

"Bu ceza gibi! İçki bizim için sudan farksızdır." dedi Rûne, adamın omzuna kolunu atıp onu sertçe sarstı. Bu hareket esmer adamın omzundaki sızıyı uyandırmıştı, inlememek için kendini zor tuttu Karahan.

Valhalla'nın IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin