Yaralı bir Türk, Norslar'a esir düşer. İyi bir savaşçı ve zeki olduğundan onu kendi lehlerine kullanmak isterler. Bu hikaye Conall ve Karahan'ın hikayesidir. Valhalla'nın Işığı'nın hikayesi...
⋆⋆⋆
Kurgudur, gerçeğe uygun olmayabilir.
↬30.04.2020
Ben de fena sayılmam. Sadece şu dönem hayatın tadını pek alamıyormuşum gibi. Alabilen var mıdır muamma. Bir süreliğine İskandinavya'ya gitsem, doğanın derinliklerinde kaybolsam, varoluşun tabii kederini geride bıraksam daha iyi olacak sanki :)
İyi okumalar❣️
___
Paiva: Fin mitolojisinde güneş tanrısı.
___
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
___
"On ne voit bien qu'avec le coeur. L'essentiel est invisible pour les yeux."
"Sadece kalbinle gerçekten görebilirsin; esas olan göze görünmez."
-Antoine de Saint-Exupéry
⋆
Alçalan güneşin renkleriyle çevrelenmiş, yeşilin çeşit çeşit tonlardındaki fiyortların üst taraflarına tüm bereketiyle serilen, yabani çiçeklerle süslenmiş çayırlarda, uzun ağılın önünde, kayalıkların ve ağaçların arkasında onlarca koyun, keçi ve kuzu otluyor, arada bir başlarını kaldırıp etrafa bakarak birbirlerine sesleniyorlardı. Sürüde dalgalı tüyleri kirlenmiş, koca bedenli iki köpek ve koyunlara göre oldukça iri duran, zarif ve parlak derisiyle hayranlık uyandıran bir geyik de vardı. Yaşama gözlerini açtığı gün koyunların yanına bırakılan geyik, kendini onlardan biri gibi görüyor, onların arasına sokulup uyuyor ya da besleniyordu. Bir yavruyken ona süt veren koyunu ise annesi sanıyordu. Bu, yazgının acı ve tatlı, aynı zamanda esrarengiz bir oyunu olmalıydı.
Yeni kırpılmış yaşlı koyuna sürtünüp duran geyiği izlerken kaderinin bir geyikle aynı yoldan akmasının tuhaflığına hayretle gülümsüyordu Karahan. İkisi de gözlerini açar açmaz kendilerini hiç ummadıkları yerlerde bulmuşlardı. Ait oldukları yerlerden, aynı elin kavradığı zalim oklar koparmıştı onları ve şimdi ikisinin de yeni yuvaları vardı.
"Karanfilim..." Omzuna hafif bir baskı yapan güçlü parmakları hissederken kulaklarına sızan meraklı sesi işitti. Gri yünler, kahverengi deri, yaprak gölgeleri ve yeşil bitkiler gözleri önünde kıpraştı.
"... Ona mı bakıyorsun? ... Kendini koyun sanıyor." Koyu gözlerin yönünü takip ederek geyiğe ulaşan, kuşkulu düşünceler barındıran bakışlarının ardından, kendi kendine konuşurmuş gibi mırıldandı Conall.
Usulca kafa salladı Karahan, kumaş dokumak için kurulmuş tahta düzeneğin yanında duran, arkadaki eğimli tepenin, kalın gövdeli ağaçlardan budaklanan kıvrımlı dalların hareketli karaltılarının üstüne düştüğü sevgilisine baktı. Gözlerini, parlak mavi gözlere çevirirken kırmızıya çalan dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm vardı. "Ben de kendimi yarı Kuzeyli sanıyorum." Tek kaşı hafifçe yükseldi, sözlerini içten gülüşü takip etti.