'Karanlık geçmiş yavaş yavaş aydınlanıyor.Oysa buldukları karanlık geçmiş her tarafı kaplayacaktı.
Boş gözlerle onu izliyordum.Zor nefes alıyor arada bir güçlükle yutkunuyordu.Kendini toplaması için ona biraz zaman verdim.Sonunda kendini toplayıp bana boş gözlerle baktı.
'Sen İblisin Oğlu'sun.Yüce İblis Chorlotte'in ikinci çocuğu Hektor.Sahip olduğun bir sürü lakabın var; ama herkes tarafından bilinen 'Fısıldayan Ölüm'.Halkın dilinde bu lakap senin adını taşır, bende bu söylentilere kulak misafiri olmuştum tiz bir ıslık sesi duyulduğunda en son hatırladıkları şeyin parçalanan kafatasları yada koparılan kelleler olduğunu söylerler.Ama şimdi buradasın tam karşımda, acımasız bir yaratığa hiç benzemiyorsun seni kafamda daha farklı hayal etmiştim.
Söylenenler kafamı allak bullak etti şuan içinde bulunduğum beden kim bilir kaç masum insanı gözünü kırpmadan öldürmüştü.Ben bunları düşünürken kulubenin küçük bahçesinden gürültüler gelmeye başladı.Zar zor ayağa kalkıp bütün tehlikeyi göze alarak kapıdan dışarı çıktım.
Karşımda bağırıp çağıran bir grup köylü vardı, ellerindeki meşaleleri sallayarak 'İBLİS! İBLİS!' diye haykırıyorlardı.İçimde akan kan kaynıyordu sanki avuçlarımı sıkıp kendimi kontrol altına almaya çalışıyordum.İçlerinden en yaşlı olan yavaşça yanıma yaklaştı yüzümü avuçlarının içerisine alıp 'Oğul, benimle gel.' dedi.İçimde kaynayan kan sakinleşip duruldu, ve yaşlı adamı takip ettim.
Adamı takip ettiğim sürece hiç bir şey hatırlamıyordum bu çok tuhaftı, şimdi ise yıkık dökük bir barakanın içinde duvara zincirlenmiş şekilde buldum kendimi.Yarı çıplaktım, zırhım nerdeydi acaba neden burda zincirliyim hiç birşeyi aklım almıyordu.Barakanın gıcırdayan tahta kapısı sertçe açıldı ve içeri uzun boylu sırtında kırbaç izleri olan siyahi bir adam girdİ.Karşıma dikilip beni uzun uzun süzdü, sonra yakınlaşıp göğsümdeki kafatası döğmesini inceledi bu döğme onu tedirgin etmişti sanki.Kulağıma eğilip şunları söyledi 'Yer altına hoşgeldin.'
Ardından hızlıca yürüyüp barakayı terketti, kısa bir süre sonra birkaç kişi gelip kafama bir çuval geçirdiler ve zincilerimi çözdüler.Eski gücümden eser kalmamıştı sanki vücudumda beni engelleyen bir şey vardı ve çok halsizdim.Çaresizce iteleye kakalaya götürdükleri yere yürüdüm.Ayağımın altında sert ve soğuk zemini hissediyordum çok dik bir yokuşu iniyorduk Yeraltı!
Yavaş yavaş gürültüler arttı, haykırışlar kulağımı tırmalıyordu.Kafamdaki çuvalı çıkardılar ve küçük karanlık bir hücreye kapattılar.Gürültüler duvarın arkasından duyuluyordu, yalvarıyordu.Aniden yalvaran ses kesildi ve galibiyet dolu bir haykırma duydum.Burası bir arenaydı ve herkes canı pahasına dövüşüyordu.Bu soğuk hücrede aklıma takılan tek şey, eğer arenada ölürsem bu bedenin içinde hayatımı kaybedecekmiydim.Vucudumdaki ağırlığa uydum ve uykuya daldım.
Kapı kilidinin sertçe açılması beni uyandırdı.İçeri yine o aynı birkaç adam girip zincirlerimi çözdü ama bu sefer kafama çuval geçirmediler.Uzun ve dar bir koridordan geçtik; ve arenanın kanlı kumu üzerine ayağımı bastım.Rakibim seyircilere şov yapıyor elindeki eski rakibinin kafatasını sallıyordu.Kafatasını seyircilere fırlattı ve elindeki koca baltayı kavradı.Vucudumdaki halsizlik hala devam ediyordu, ne yapacağımı bilmiyordum.Sadece rakibimin ilk saldırısını savuşturacaktım daha sonra ne yapacağımı düşünürdüm.Rakibim bana doğru hızlıca ilerledi ve baltasını savurdu, sağa eğilerek zarar almadan geri çekildim ardından hemen üstüme yüklenerek çeneme bir yumruk yedim.Darbenin etkisiyle yere devrildim, arenanın kanlı kumunu yanağımda hissediyordum halsizliğin etkisinden kurtulmuştum sanki rakibim beni yere devirmenin galibiyetini kutluyor seyircileri canlandırıyordu.İşimi bitirmek için baltasını iki eliyle tuttuğunda ise ben çoktan hazırdım, baltayı kaldırdığı anda yerimden fırladım süratım karşısında şaşkına dönmüş yüz ifadesi muhtemelen onun son ifadesi olacaktı.Sağ omzunun üstünden boynunu tutup kollarımın arasına aldım ve rakibimin boynunu kırdım.
Sıçraıyışımın ardından yere çömeldim, rakibimin elinden baltası düştü ve yere devrildi.Doğrulup hayretten dilini yutmuş olan kalabalığa baktım, suratımda alaycı bir gülümseme beliriverdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişte Kalan
FantasyDante liseye giden sıradan bir öğrenciydi.Belki fazla utangaçtı belki fazla güçsüz belki fazla asosyal. Onu diğer insanlardan ayıran ise kaderin onu seçen cilvesiydi.Geçmişte kalan öfke dolu bir ruh kaderin sonsuzluğunda onun ruhunu yakalamıştı. D...