Biliyordum uyandığımda onun yanımda olmayacağını, tekrar kaderin dipsiz kuyusuna çekileceğimi de biliyorum.
Yine o pis hücre ve çürümüş kan kokusu,koku burnumun içini karıncalandırıyor midemi bulandırıyordu.Kelepçelenip yaslandığım duvarın arkasından taraftarların yüzsüz hakaretleri ve arenadaki haykırışlar kulağımı tırmalıyordu.Kelepçeler bileğime fazla sıkı bağlanmıştı, gevşetmeyi denerken birşeyin farkına vardım.Kelepçlerim değişmişti, eski paslı kelepçelerin yerine parlak gümüş kelepçeler geçirilmişt.Her gevşetmeye çalıştığımda üstünde rün harflerinden oluşan yeşil işlemeler parlıyor ve bileğimi dahada sıkıyordu.Buna devam edersem bileğimden elime giden kan akışı aşırı basınç yüzünden durup kangren olmama yol açacaktı.Burda daha fazla kalamazdım bir yolunu bulup bu yerden kurtulmam gerekiyordu.Ve bunun için bu kelepçelerden kesinlikle kurtulmam gerekiyordu.
Kelepçelerle daha fazla oynamaktan vazgeçtim, bu hücreden kurtulmanın tek yolu gardiyan kelepçemi çıkarttığında burdan kaçmak olacaktı.Hafızamı yoklayıp buraya ilk nasıl geldiğimi hatırlamaya çalıştım, yer altındaydık ve yer yüzüne çıkan kim bilir kaç farklı yol vardı.Şansımı denemek bu hücrede tıkılı kalmaktan daha iyiydi.
Gardiyan kelepçeleri çözdüğünde onu daha kolay etkisiz hale getirmek için uyuma rolü yapmaya karar verdim.Hücrenin çelik kapısı gıcırdayarak açıldı ve ayak sesleri yanıma yaklaştı.Beni uyandırmak için bağırıyor ve dürtüyordu, bunun amacı neydi ki kelepçeleri çıkarması gerekiyordu.Sert bir sesle yanına bir kaç adam daha çağırıp beni sürükleyerek hücreden çıkardılar.Artık uyuma taklidinin pek işe yarayacağını sanmıyordum, gözlerimi açıp doğruldum.Gardiyan yüzünü bana dönüp ''Arenada uyurken ölmeni istemeyiz değil mi İblis ?'' dedi.
Söylediği şey karşılığında ona ölümcül bir bakış attım.Gardiyanlar beni bırakıp arenanın içine soktu, kelepçelerim hala elimdeydi bu şekilde mi dövüşmemi bekliyorlardı ? Kafasında gümüş bir taç takılı olan adam kürsüye çıkıp taraftarları canlandırdı.Bu gümüş taç evet o haydut çetesinin başında olan beni sihirli bir ok ile vuran adamdı.Daha sonra bana dönüp gülümsedi.
-İblis! Birazdan arenanın şampiyonu ile yüzleşeceksin, karşılaşmayı kazanırsan özgürlüğünü kazanacaksın kazanamazsan zaten ölü olacaksın bol şanslar.
Karşımda duran geniş kapı açıldı aramızda 100 metreden fazla vardı, kapı açıldığında içerisi çok karanlıktı hiç bir şey gözükmüyordu.Sadece ayağımın altındaki kumun üstünden soğuk bir rüzgar estiğini hissediyordum.Karanlığın içinde dev bir silüet belirdi boyu yaklaşık 2.80 civarında genişliğini göz önüne alırsak 150 kilodan fazla olmalıydı, içinde bulunduğum vücudun kesinlikle gözlemci bakış açısı harikaydı.Böyle bir insanın, insan olduğuna bile emin değilim doğal yollar ile yaşayamayacağına emindim.
Siluet haraket ederek arenanın kumuna ayak bastı.İnsandı, fakat cildinin üstünde sayısız kesik ve çiziğe sahipti.Bir anlığıma bilincimi kaybettim ve ağzımdan şu kelimeler döküldü:
Arenanın şampiyonu bayağı yorulmuş olsagerek biraz dinlenmesi gerek bence.
Karşımda dev bir düşman dururken içimde haykıran adrenalini bastırmak dahada zor oluyordu. Şampiyon karşımda dikilip beklemek için fazla öfkeliydi, gırtlağından hırıltılar çıkartıyor salyası keskin dişlerinden aşağı damlıyordu, buradan kuma çarpma sesini duyabiliyordum.Şampiyon sonunda haraket etti ve bana gittikçe hızlanan adımlar atmaya başladı, seyircilerin haykırışları da paralel olarak yükselmişti.Şuna eminim ki seyircilerden çoğu ilk darbeyi atlatamayıp yere devrileceğimi düşünüyorlardı.Onları yanıltıp şaşırmış yüzlerine sırıtarak bakmak bizim için çok hoş olacak değil mi ?
Artık bastırılamıyacak kadar güçlüydü, akıntıya karşı koymak yerine onla birlikte yüzmeye karar verip ona seslendim: 'Artık iş icraata geldi.'Bu cümle ağzımdan döküldüğü anda gözlerim yanmaya başladı, vücudumdan ellerime doğru sıcak birşeyin aktığını hissediyordum.En son aramızda yaklaşık 5-10 metre kaldığında sağ bacağımı destek almak için biraz açıp yere bastım.Sağ omzum gerilerek yükseldi , sol kolumu açıp dirseğimi yukarı doğru kaldırdım ve çarpışma anı...
Olan oldu ve bunu ben yapmadım, etrafa ağır bir sessizlik çökmüştü, meşaleler sönmüş ortama loş bir hava hakimdi.Seyirciler şaşkınlık ile dillerini yutmuş gibiydiler sanki, onlara dönüp alaylı alaylı gülümsedim.Gözlerinin içindeki korkuyu sezebiliyordum.Darbenin etkisini hala hissetmemiş olan rakibim; namı değer şampiyon, göğsünden yere akan oluk oluk kan ile yere yığıldı.Sağ elimi yukarı doğru kaldırdırdım, avuç içimde şampiyonun kalbinden geriye kalan parçalar duruyordu, sıcak kan avucumdan taşıp koluma doğru akıyordu.
-Hala atıyormu sizce de ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişte Kalan
FantasíaDante liseye giden sıradan bir öğrenciydi.Belki fazla utangaçtı belki fazla güçsüz belki fazla asosyal. Onu diğer insanlardan ayıran ise kaderin onu seçen cilvesiydi.Geçmişte kalan öfke dolu bir ruh kaderin sonsuzluğunda onun ruhunu yakalamıştı. D...