İçimden gelen alaycı gülümsemeyi bastıramıyordum, bu bana çok aşağılık geliyordu.İzleyicilerin saçma tezahüratları oldukça gürültülüydü onları fazla küçümsüyordum.İçimdeki bu his aklımı karıştırıyordu ben böyle birisi değildim, ben soğukkanlı bir katil değildim.Gözlerimi kapayıp yere eğildim,içimdeki öfke dolu merhametsiz ruhu bastırmaya çalışıyordum.Gözlerini açtım; kalabalığın sesi kesilmişti.Karşıma sırtında kırbaç izleri olan siyahi adam gelip beni alkışlayarak tebrik etti, bu davranışı karşısında şaşırmış bir halde ona bakıyordum, kulağıma eğilip 'Senden daha azını beklemezdim İblis.' dedi.Kelimesi bittiği anda belindeki tokmağı çıkartıp kafama geçirdi,arenanın tozlu kumu üzerine yere devrildim ve gözlerim kapandı.
Yanağımda hissettiğim ıslak dokunuş gözlerimi kırpıştırararak açmama neden oldu.Bu- Burası!, evimdi.Islak dokunuşun sahibide benim meleğim.Uyandığımı görünce kızararak hemen geri çekildi, bana açıklama yapmaya çalışıyordu 'Şey be- ben sadece, şey seni uyandırmak istememiştim.'Gözlerine odaklanıp yüzünü ellerimin arasına aldım ve ona dedim ki 'Yüzünü ellerimin arasına almam kolay bir eylem değil,sadece mutluluğun avuçlarıma inme şekli.'
Yüz ifadesi gevşedi; kırmızı yanakları soluklaştı, gözlerinin içi parlıyordu sanki.Cennetimin içinde kaybolmuştum, bu kadar etkileyici olması haksızlıktı.Gözlerini kapatıp omzuma başını yasladı, elimi başının üstüne koyup yatağa uzandım.Bir süre öylece kaldık, birbirimizin nefes alıp verişini dinliyorduk.Bu sessizliği bozan o oldu, bir sözcük mırıldandı 'Huzur.' Minik meleğim kollarımın arasında uykuya daldı.
Onu uyandırmamak için biraz bekledim,sonra yavaşça yanından çekildim başını yastığa yaslayıp yataktan kalktım.Onu izlemek çok gözalıcıydı , tüm masumluğuyla uyuyordu.Bu dünya için fazla masum, onu herşeyden koruyacağımı bir kez daha hatırladım hatta kendimden bile...
Mutfağa gidip birşeyler hazırlamak istiyordum, uyandığında gözlerinin içini güldürmek.Mutfağa doğru çıplak ayaklarımla yürüdüm,yerler oldukça soğuktu kış yaklaşıyordu.Hmm evet ne yapabilirdim, işte buldum; 'Pasta!'.
Pastaları çok severdi ve çikolatayıda, aklıma gelen en iyi fikir çikolatalı leziz bir pastaydı.Hemde kendi ellerimle yapacağım.Fırının alt çekmecesinden pasta altı için kakaolu keki alıp ambalajını yırttım, kakaolu kremşantiyi süt dolu kaba boşaltıp karıştırmaya başladım.Kendimi bayağı kaptırmıştım, etrafımı dağıttığımın ve gürültü çıkarttığımın farkında değildim.Kapıya doğru baktığımda, kapının kirişine yaslanmış dağınık saçları omuzlarının üstüne saçılmıştı.Sırıtarak yanıma yaklaştı ve yanağıma bir öpücük kondurdu, benim beceriksizim bana pastamı yapıyor.Boynumu eğip 'Uğraşıyor.' dedim.Kocaman gülümsemesiyle; 'Hadi elini yüzünü temizle de beraber yapalım.' Sesimi çıkarmadan banyoya yürüdüm.Aynanın karşısına geçince saçımdaki kremşanti tozlarını görüp sırıttım.Saçımı temizleyip, elimi yüzümü yıkadım ve tekrar mutfağa gittim.
İşin çoğunu bitirmişti bile, oldukça becerikliydi.En güzel kısmı kalmıştı; pastayı süslemek.Dolabımdaki pasta malzemelerini aldım; şekerlemeler,çikolata parçaçıkları,kakao çubukları.
Minik parmakları gerçekten çok becerikliydi.Tek tek bütün kutuları açtı ve pastayı süslemeye başladı, kenarlara desenler yaptıktan sonra pastanın tam ortasına kocaman bir kalp yaptı.İki yarısınada isimlerimizin baş harfini yazdı, K ve D.Bitirdiğinde geri çekilip gözlerime baktı, bende ona bakıp ben bunu yemeye kıyamam dedim.Oldukça yüksek bir kahkaha atıp bana sarıldı.Beraber pastayı buzdolabına koyduk.Ani bir hamleyle onu kucağıma alıp odama götürdüm, yatağımın üstüne yatırdım ve yanına sokuldum.Başını göğsüme yasladı ve gözlerini kapattı, bende kolumu omzunun üstüne atıp huzurla gözlerimi kapadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişte Kalan
FantasyDante liseye giden sıradan bir öğrenciydi.Belki fazla utangaçtı belki fazla güçsüz belki fazla asosyal. Onu diğer insanlardan ayıran ise kaderin onu seçen cilvesiydi.Geçmişte kalan öfke dolu bir ruh kaderin sonsuzluğunda onun ruhunu yakalamıştı. D...