Çok geç bölüm koyduğumun farkındayım bundan sonra her hafta paylaşmaya çalışacağım iyi okumalar.Vote tuşuna basmanız 1 saniye alır arkadaşlar biliyorsunuz.
Seyirciler bu soruma yüksek bir tezahürat ile karşılık verdiler.Gümüş taçlı herifinse yüzündeki şaşkınlık yerini endişeye bıraktı .Boğazını temizleyip gözlerini bana dikti, odamda görüşeceğiz dedi ve aniden arkasını dönüp gözden kayboldu, iddiayı benim kazanmam zoruna gitmiş olmalıydı.Alaycı bir tavırla elimi yere doğru savurdum avuç içimdeki kan kuma sıçradı havada bir kaç kez daha sallayarak elimi temizledim.Gardiyanların beni almasını bekliyorken muşmula suratlı gardiyanlar yerine kızıl uzun saçlara sahip bir kadın geldi.Beni götürmesini beklerken bana mavi gözlerini dikip "Seni sürükleyerek götürmemi beklemiyorsun herhalde." deyip alaycı bir şekilde sırıttı.Bende ona muzip bir şekilde sırıtıp takip ettim.
Arenanın dev kapısından girip bir kaç dar koridora saptıktan sonra üzerindeki işlemelerden kolaylıkla anlaşılan kapının içinden geçip dev salona girdik.Gümüş taçlı herif kadife kaplama tahtında oturmuş yanındaki korumanın kulağına birşeyler fısıldıyordu, geldiğimi görünce yüzündeki iğrenç sırıtışı ile bana döndü.Kafamı yana doğru çevirip kızıl saçlı kadına döndüğümde onunda bana bakıyor olduğunu farkettim gözlerinin içinde anlayamadığım bir his vardı.Gümüş taçlı herif ellerini göğsünde kavuşturup bana seslendi:-Anlaşmada küçük bir değişiklik oldu.
+Neden bahsediyorsun sen ?
-Açıkcası kazanmanmı pek beklemiyordum beni etkilemeyi başardın ve tabiki seyircilerimizi.
+Suratındaki o ifadeyi görmek için herşeyi yapardım.
-Bizim bir süre daha misafirimiz olarak kalacaksın.
+Bir süre ?
-Ölene dek!
Bana şeytani bir şekilde gülümsedi.Kızıl saçlı kadına imali bir şekilde baktım ona güvenmem doğrumuydu acaba benim tarafımda olduğunu hissediyordum.Gözlerimiz birbirini buldu ve onaylarcasına kafasını salladı.Kafasını sallamasıyla belindeki palayı bana fırlatması bir oldu.Bunu hesaplamış olmalıki palayı bana doğru değil de gümüş taçlı herifin önüne doğru fırlattı.Öne doğru sıçrayıp palanın kabzasını yakaladım sıkıca kavrayıp korumanın kafasına sapladım.Korumanın kaskı parçalandı ve pala kafatasını dağıttı.Arkamı döndüğümde diğer korumaların kanlar içinde yerde yattığını gördüm kızıl saçlı kadının ise ellerinden kanlar yere damlıyordu, oldukça marifetli olsa gerek.Palayı gümüş taçlı herifin boğazına dayadım, nefes almaya bile korkuyordu alnından damlayan bir kaç damla ter palanın çelik yüzeyine damlıyordu.Tam ağzını açıp bir şeyler geveleyecekti ki palayı boğazına daha sert bastırmam ile kelimeler boğazına düğümlendi.
Alaycı bir şekilde gülümseyip ''Anlaşmada ufak bir değişiklikk oldu.'' dedim.
Korku dolu gözleri faltaşı gibi açılmış bana bakıyordu.Palayı bileğimle döndürüp havaya kaldırdım ve kafasının tam ortasına sapladım.Gümüş taç ortadan ikiye parçalandı ve palanın kemiğe saplanma sesi duyuldu.Boş bakışlarla tahtından düşüp yere yüz üstü devrildi.Kızıl saçlı kadın tahtın önüne gelip tahtın altındaki bölmeyi açtı.Siyah bir torba çıkarıp torbayı havaya kaldırdı, içinden 'Passim Lux' yayını alıp sırtına taktı.Daha sona bana dönüp:
-Pek ihtiyacı olmaz değil mi ? dedi ve bir kahkaha patlattı.Bende ona eşlik ettim.
-Yer altı tünellerinden kolayca kurtulabiliriz ama...
+Ama ne ?
- Ben seninle gelemem, ben buraya aidim.
+Bu konuda eminmisin ?
-Çocukluğumuda burda geçirdim bu kan dolu vahşet yuvası benim evim.Bu yay da sana yolculuğunda yardım etsin.
+Ben yay kullanabileceğimi pek sanmıyorum.
Kelimemi bitirdiğimde muzip bir şekilde gülümsedi.Parmağıyla takip etmesini işaret etti.Bir yer altı mahzenine indik.Koca mahzenin ortasında bir kafes duruyordu sadece, kafesin içinde ise yaklaşık bir metre boyunda bir diktörgen kalıp vardı.Kızıl saçlı bana geri çekilmemi işaret edip yayını eline aldı.Var gücüyle yayı gerdirdi, parlayan ok yayın içinde gerildi ve fırladı, ardından büyük bir gürültü ile kafes parçalandı ama içindeki kalıp hiç zarar görmemişti.Gidip onu almamı işaret etti.Yavaş ve emin adımlarla ilerleyip kalıbı elime aldım.Tepesindeki oyuğa bastırıp kalıbı açtım.Kristal kadar parlak bir kılıç ellerimin arasında muhteşemliğiyle duruyordu.Kızıl saçlıya döndüğümde
-Büyülü kılıç 'Ekskalibur'. Sana yoldaşlık etsin.
Kılıcın üzerindeki gümüş işlemeler parıldadı, daha sonra yavaşça söndü.
Kılıcı kınına koyup belime astım.Yer altı tünelinin kapısını açtı ve bana şans diledi.Kendimi karanlık tünelin içine attım.Var gücümle koştum ayak seslerim dar koridorda yankılanıyordu.Bir kaç dakika koştuktan sonra önüme tahta bir kapı çıktı.Kapıyı yavaşça araladım, bir mağaranın içindeydim.Hava kararmıştı, burada dinlenmem gerekiyordu tanımadığım bir çevrede karanlıkta haraket etmek aptallık olurdu.Mağaranın kuytu bir köşesine uzanıp kafamı sert zemine yasladım.Gözlerim yavaş yavaş kapandı ve uykuya daldım.
Birinin beni dürtmesi ve adımı bağırmasıyla uyandım.Dante! Dante!
Gözlerimi kırpıştırarak açtım ve etrafa bakındım.Kate karşımda dikilmiş beni dürtüklüyordu.
Uyan artık saat kaç oldu okula geç kalıcaz.Derin bir iç çekip gülümseyerek yataktan doğruldum.Gözlerinin içine bakıp sırıttığımda ise göğsüme bir yumruk atıp 'Aptal.' dedi.Daha sonra yüzünü yıkamak için banyoya gitti bende arkasından onu takip ettim.Yüzünü yıkayıp tekrar odaya dönerken arkasından bakıp musluğu açtım.Soğuk su uykumun açılmasına sebeb oldu.Sallana sallana odaya girdim.Kate'in üstünü değiştirdiğini farkettiğimde yüzüme bakıp bir çığlık attı.Hemen arkamı döndüm yüzüm kıpkırmızı olmuştu, Kate 'Seni pis sapık.' diye bağırıp beni odadan dışarı tekmeledi.Yüzüm domates gibi kızarmıştı.Kapının önünde dikilip onu bekledim, kapıyı açtığında bana sert bir şekilde bakıp mutfağa gitti.Bende odaya girip okul üniformamı giydim.Boğucu üniforma ile işim bittiğinde mutfağa ilerledim.Kahvaltı masasına oturmuş bir şeyler atıştırıyordu.Bir kaç şey ağzıma attıktan sonra Kate geç kaldığımızı söyleyip beni çekiştire çekiştire dışarı çıkardı.Yalnızken okula hep kestirme yoldan giderdim ama Kate geldiğinden beri herkesin gittiği caddeden gitmeye başlamıştık.Yolda hiç konuşmadık, sessizce yürüyüp okula vardık.Okula vardığımızda tualete gitmesini söyleyip gözden kayboldu.Ne olmuştu ki böyle?
Okula geç kaldığımız için bahçe boştu.A bloğundan içeri girip sınıfıma doğru ilerliyordum.Merdivenlerden çıkarken birisinin sesini duydum.Merdivenlerin en altından bodrum katından geliyordu.Bodrum katına sessiz adımlarla indim.Stefan!
Yine başını belaya sokmuştu.Dev cüsseli yaklaşık 1.90 boyunda bir adam onu boğazından tutup köşeye sıkıştırmıştı.Stefan burnundan akan kanları koluyla silip birşeyler açıkmalaya çalışıyordu.Arkadaşımı bu halde gördüğümde yine aynı hisse kapıldım ama artık kontrol edebiliyordum.Adama seslendim 'Pis ellerini arkadaşımdan çekmen için üç saniyen var.'' Adam alaycı bir şekilde sırıtıp Stefan' yere bıraktı.Bana dönüp seslendi.
-Üç...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişte Kalan
FantasyDante liseye giden sıradan bir öğrenciydi.Belki fazla utangaçtı belki fazla güçsüz belki fazla asosyal. Onu diğer insanlardan ayıran ise kaderin onu seçen cilvesiydi.Geçmişte kalan öfke dolu bir ruh kaderin sonsuzluğunda onun ruhunu yakalamıştı. D...