Bölüm 26

15 3 0
                                    

26.BÖLÜM

Aşk...

Telefonumun sesine uyanmış nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum. Başım çatlayacak gibiydi. Evet, hatırlamıştım. Gece burada kalmıştım. Saatlerce Sinan ile sohbet etmiş sonra da onun yardımıyla buraya gelmiştim. Allah kahretsin! Birden elim ayağım buz kesmişti. Sinan beni öpmüştü hem de dudaklarımdan. İlk kez yaşadığım bu tecrübenin izleri hale sanki dudaklarımdaydı. Peki şimdi ne olacaktı? Ben ne yapacaktım? Sinan ile karşılaşınca onun yüzüne nasıl bakacağım? Acaba o ne düşünüyor? Ya benim için kötü şeyler düşündüyse? Of ya nasıl bu noktaya geldim. Aslında amacım ona yaklaşmaktı ama sanırım böylesini de hayal etmemiştim. İyi de hadi gece içkinin tesiriyle ondan etkilendiğimi sanıyordum şimdi ayıldım, ama ben halen ondan hoşlanıyorum. Hatta duygularım o öpücükten sonra daha ilerlemiş bile olabilir. Acaba aşık olmak böyle bir şey mi? Bugün herkes izinli yani evde sadece ikimiz olacağız. Bu iyi mi kötü mü bilemiyorum. Ya da sessizce bu evden kaçsam mı? Ama böyle kaçmak ta olmaz ki! En iyisi yüzleşmek. Ama hiçbir şey olmamış gibi şimdi saat onda kahvaltısını mı hazırlasam? Ya neyin doğru olduğunu nereden bileceğim... Allah'ım ne olur bana bir yol göster. Bu kendimle hesaplaşmam sanırım bir saat sürmüştü. Ama sonunda kararımı vermiştim. Hiçbir şey olmamış gibi davranamazdım yani Sinan'ın yüzüne bakamazdım. En iyisi işten ayrılmak olacaktı. Bunun için hemen yukarıya çıktım. Mutfağın kapısı kapalıydı eşyalarımı almak için kapıyı açtığımda Sinan ile karşılaşmıştım. Elim ayağım titremeye başlamıştı. Tam ne yapacağımı düşünürken birden bana,

"Günaydın! O kadar da ses yapmamaya özen gösterdim ama sanırım başaramadım. Dün sen çok yoruldun. Ben bu arada çayı demledim bile. Kahvaltıyı da hazırladım. Sen acıkmadın mı?"

İçimden ne kadar da normal davranıyor diye düşündüm. Önemsemediği için mi, unutmak istediği için mi? Yoksa hatırlamıyor mu? Bunu anlamam biraz daha kalmam gerekecekti sanırım. Pek fazla yüzüne bakmamaya çalışarak Şeyyy...Kahvaltı mı? Ben daha kalkmamışsınızdır diye düşünüp kalkmamıştım. Keşke seslenseydiniz diyebildim. Bir yandan da bana bakıyor mu diye çaktırmadan onu izliyordum. Elinde ki salatalığın kabuklarını soymaya devam ediyordu. Gerçekten de kahvaltıyı eksiksiz hazırlamıştı. Bunca aydır bu evdeyim ama ilk kez böyle bir şeyle karşılaşmıştım. Hatta hiç bizimle beraber sofraya oturduğunu dahi görmemiştim. Gerçi haftada bir izin günüm olduğu için o gün neler yaşanıyor bilemem ama hem şaşırmış hem de hoşuma gitmişti.

Son derece çekinerek sofraya oturdum. Sanırım bunu fark etmiş olacak ki, hadi ama o kadar hazırladım başlasana deyince mecburen bir şeyler atıştırmaya başladım. Yüzüne bakamıyordum. Ama o, hiçbir şey olmamış gibi benimle sohbet etmeye çalışıyordu. Acaba konu ne zaman oraya gelecek diye merak ediyordum. Hiç acele etmiyor eni konu kahvaltı yapıyordu. O kadar da doğal davranıyordu ki içimden kesinlikle yaptığının hatırlamıyor diye düşünmeye başladım. Evet, o benden çok fazla içmişti belki hatırlamıyordur ama ben bundan nasıl emin olacaktım. Bu belirsizlik beni çıldırtıyordu. Derken ayağa kalktım elinize sağlık zahmet oldu. Ben etrafı toparlayayım size de bir kahve yapayım deyip kalktım. Afiyet olsun o zaman, odamda olacağım. Kolay gelsin deyip odasına çıkmıştı. Derin bir nefes almıştım. Kendimi kasmaktan karnıma ağrılar girmişti. Hemen kahvesini yapmaya başladım. Bir yandan da halen o öpücüğü düşünüyordum. Şimdi sarhoş değildim ama ben halen onu çok beğeniyordum. Biraz da bu duygum anlaşılacak diye kahvaltı boyunca yüzüne bakamamıştım. Onun ne düşündüğünü bilememek beni mahvediyordu. Çaresizce kalkıp kahvesini yaptım. Gittiğimde yine onu salıncakta uyurken buldum. Uyandırmadan kahvesini masaya bırakıp yine dolaptan bir battaniye alıp üstüne örttüm. Pervin burada iken odasına hiç çıkmadığım için yemeklerden sonra uyuduğunu bilmiyordum. Sessizce kapısın kapatıp odadan çıktım. Hep aklımda olan ama fırsatını bulamadığım odaya girip o defteri karıştırmaya başladım. Bir sürü isim yazıyordu. İsimleri incelemeye başladım. Hangi isim bana tanıdık gelecek diye tekrar tekrar okuyordum. Sonlara doğru Zeynep ve Oğuz isimlerine rastlamıştım. Ama bir sürü isim vardı tesadüfte olabilirdi. Sadece bazı isimler daire içine alınmıştı. Oğuz'da bunlardan biriydi. Allah'ım bu ne anlama geliyor olabilirdi? Bu ve birkaç sayfanın hemen fotoğrafını çektim ve riske girmemek için odadan ayrıldım.

Yaklaşık bir saat geçmişti ve ben bütün işlerimi bitirmiştim. Sessizce Sinan'a bakmış uyuduğunu görünce ben de biraz yatmaya karar verdim. Sonuçta ben de halen yorgun ve uykusuzdum...

Mutfaktan gelen sesler üzerine uyanmıştım. Saate baktım tam iki saat uyumuştum. Baya dinlenmiş hissediyordum kendimi. Hemen yukarıya çıktım. Yine Sinan kalkmış mutfakta bir şeyler hazırlıyordu. Beni görünce gülümseyerek "Yine uyandırdım seni. Demek ki çok gürültücü biriyim bunu anladım" dedi. Ben ise mahcup olmuş kusura bakmayın uyuya kalmışım diyordum ki. "Çok iyi yapmışsın. İkimiz de uykumuzu alamadık. Ama şimdi bir çay bizi kendimize getirir. İster misin?"

Şeyy. Ben alsaydım.

"Ne fark eder koydum bile."

Yine karşılıklı oturmuş çayımızı içiyorduk. Bu kadar mütevazi olması, ince düşünmesi beni ona daha da yaklaştırıyordu. Ben ona resmen aşık olmuştum.

KARMEN- iNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin