2. BÖLÜM: "Özgürlük"

1K 353 101
                                    

Doğum günü kutlaması'nın ardından herkes odalarına döndü. Bugün, benim için unutulmaz bir geceydi. Daha önce ailem hiç bir doğum günümü kaçırmamıştı. Acaba onlar olmadan geçen kaçıncı doğum günümdü.

•••

Perde'nin arasından sızan güneş ışıklarıyla, gözlerimi araladım. Bugün yeni hayatıma başlayacaktım. Bembeyaz bir sayfa açacaktım. Ve o sayfa da kesinlikle Selim de var.
Selim gitmeden önce bu kolyeyi boynumdan çıkarmayacağıma söz vermiştim. Sözümü tuttum ve bir an olsun bu kolyeyi boynumdan çıkarmadım.
"Alisa, bu pusula seni bana getirecek. Sadece hisset."
Selim'in sözleri adeta kafamın içinde yankılanıyordu. Onu, nerede ve ne pahasına olursa olsun, bulacağım.

•••

Kızlarla birlikte yemekhanede kahvaltı yaparken bir yandan da çene çalıyorduk.
Kahvaltı'dan hemen sonra odama çıkıp, bavulumu hazırlamaya başladım. Heyecanlı ve bir o kadar da stresliydim. Sonuçta bir evim, kalacağım herhangi bir yerim yoktu. Nasıl olacak böyle? Gerekirse sokakta kalırım. Ama, yine de sözümü tutacağım.

Kıyafetlerimi özensiz bir şekilde bavula tıkıştırmaya başladım. Bavulumu hazırladıktan sonra, kumbarama doğru uzandım. Okul'dan geldikten sonra, arta kalan bazı günlerimde çalışarak para kazandım ve bir süre idare edecek kadar param vardı.

Bir adım daha attım ve yurttan çıktım. Kızlarla vedalaştıktan hemen sonra, vakit kaybetmeden kendimi dışarıya attım.
İlk iş olarak, kalacak bir yer bulmam gerekiyor.
Bomboş yolda, elimde bavulum yürüyorum. Kendimi kulaklığımdan gelen müziğin ritmine bırakarak yürümeye devam ettim. Tatlı tatlı esen rüzgar adeta tenime işliyordu. Saçlarım rüzgarla birlikte savruluyor, ve benim aklımda olan tek şey, Selim...

"Cesaretim yok ki seni bulmaya" diyordu şarkı sözleri. Sahi cesaretim var mıydı?
"Aradığım cevapların peşinden koşmaya,
Aklımın içinde öldürüp seni,
Kendimi daha çok özgür bırakmaya"
Diye devam ediyordu şarkı.
Yürümeye devam ederken karnımdan gelen sesler ile yemek yemem gerektiğini anladım.

Sahilde boş bulduğum bir banka hemen oturdum. Elimde simit, karşımda ki uçsuz bucaksız denizi izliyor ve hayallere dalıyordum.
Selim yanımda, eskisi gibi gülüp eğleniyoruz.
Acaba çok değişmiş midir? Onu görünce tanıyabilecek miyim?

Hava karardı ve elimde bavulumla hâlâ yürüyordum. Nerede kalacağım diye kara kara düşünürken, girdiğim sokağın farkında değildim. Burnuma dolan içki kokusuyla kafamı kaldırdım ve aman tanrım bu da ne böyle? Ellerinde içki şişeleri olan adamlar, her biri bir tarafa sızmış bir şeyler mırıldanıyordu.

Buradan bir an önce gitmek istiyordum. Tam arkamı dönüp koşmaya hazırlanırken, aralarından birinin kolumu sıkı bir şekilde kavradığını hissettim. Kolumu ne kadar çekiştirsem de sıkı sıkı tutmuş bırakmıyordu.
İçki kokan ağzı ile "Vaay güzellik senin gibi insanlara burada az rastlanır, nereden geldin bakalım?" diye sordu.
O an korkudan ne yapacağımı bilemedim. Ve kolumu adamdan kurtarmaya çalıştım ama başarısız oldum. Adam kolumu o kadar sıkı tutuyordu ki canım çok yanıyordu.

Arkadan gelen bir ses "Bırak lan kızı" dedi.
Adam sesi tanımış olacak ki korktu ve aniden kolumu bıraktı.

Kendi kendime "Ben, bu sesi tanıyorum" diye mırıldandım. Arkamı dönmemle, sesin sahibini gördüm. Teyzemin eşini, yani teyzemin beni yetimhaneye bırakması konusunda tehdit eden pisliği.

"Sen! Senin yüzünden teyzem beni yetimhaneye bıraktı. Teyzem nerede? Söyle, ne yaptın ona? O beni ziyarete gelecekti, ama gelmedi." diye çığlık çığlığa yumruklar savuruyordum. Ama nafile, aldığı darbelerle yerinden milim kıpırdamıyordu.
"Alisa, her şeyi anlatacağım ama, lütfen sakin ol."

KalıntıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin