otuz dokuz

2.7K 173 192
                                    

KAYA

Elimdeki küçük topu havaya atıp atıp duruyordum. Evde kalmak kesinlikle sıkıcydı. Okulda olsam en azından çocuklar vardı ve onlarla vakit geçirebilirdim. Ilgaz'ın da gelmemesi bu durumu daha sıkıcı yapıyordu. Resmen kendi ellerimle itmiştim onu. 

Oflayıp duvardaki saate baktım. Aleda büyük ihtimal kursa yeni gitmişti ve gelmesine çok vardı, tabii annem ve babamın da. Ağlamaklı bir ses ile kendi kendime, "Sikik Enes," diye söylendim. 

Yattığım yataktan kalkıp dolabımın karşısına geçtim ve üstümdeki tişörtü sıyırdım. Aynadan karnımdaki morluklara bakıp yüzümü buruşturdum ve elimle dokunmaya çalıştım. İlk günkü kadar acımıyordu ama ara ara sancı girdiği oluyordu. Büyük ihtimal hayatımda yediğim en güzel dayaktı. Üstelik Ilgaz için yemiştim ve unutmama imkan yoktu o günü. Yüzündeki korku ifadesi gözümün önünden gitmiyordu. İtiraf etmem gerekirse o gün her saniye nasıl bana baktıysa aklımdan çıkmıyordu ve içimin tuhaf olmasına yol açıyordu. Ne yapmıştım da benden hoşlanıyordu ki? 

Bu uzun soruları kafamdan atıp tişörtümü indirdim ve dolabın önünden çekildim. Ona karşı hissettiğim bir şey varsa eğer o da aradaki cinsel şeylerdi. O da tartışılırdı. Ilgaz ile ne yaparsak yapalım umursamazdım ve tiksinmezdim -galiba- ama bunları başkası ile yaptığımı düşününce midem kasılıyordu. Kesinlikle beynime girmiş ve ayarlarımla oynamıştı. 

Salona doğru ilerlerken kapının çalma sesi ile duraksadım ve kapıya gittim. Aklımda hiçbir isim yokken kapıyı açtım. Gördüğüm yüz ile şaşırıp, "Sen gelmeyecektin hani?" diye konuştum. Kapıdan çekilip hala şaşkın bir ifadeyle içeri giren Ilgaz'a baktım. "Blöf yapıyordum salak, sen dururken Enes'i ne yapayım ben."

Söylediği şey ile aptal gibi sırıtarak içeri girdim. İkimiz de koltuğa oturduğumuzda kucağımdaki ellerime diktim gözlerimi. Saniyeler sonra ellerimin üzerine konan eller ile Ilgaz'a çevirdim bakışlarımı. "Ödev yapmaya geldim, burada mı yapacağız?" dediğinde ofladım. Ellerimiz hala iç içe dururken umursamamaya çalışarak, "Şu an o kadar çok sıkılıyorum ki ödev falan yapamam," dedim ve kafamı koltuğa yasladım. Dudaklarından küçük bir 'peki' çıktığında o da kafasını omzuma yasladı. Pozisyonumuz ile yerimde kıpırdandım, alışık olmadığım şekilde duruyorduk ve garip gelmişti. Ellerim benden bağımsız bir şekilde Ilgaz'ın saçlarına gittiğinde mırıldandığını işittim. 

Ortamın sessizliğini bozmak için, "Ne aldın gelirken?" diye sordum. Sorumla gülüp kafasını kaldırdı. Aramızdaki yakınlığı bozmadan, "Limonata," dedi ve ekledi, "İçelim mi şimdi?" diyerek. Kafa sallayıp onayladığımda aynı anda kalktık ve ben önde o arkada mutfağa ilerledik. 

Poşetteki limonataları çıkarıp tezgaha oturmuş Ilgaz'a uzattım. Kendi kutusunu açıp bir yudum aldıktan sonra "Sen içmiyor musun?" dedi. "Bardağa dökeceğim," diyerek cevapladım sorusunu ve yukarıdaki rafa uzanmaya çalıştım. Boyumun uzun olmasına rağmen yetişemediğim sırada Ilgaz eli ile durdurdu beni ve "Bekle, ben alırım," dedi. İtiraz ederek, "Bir yerini sakatlayacaksın, ben alırım," dedim fakat dinlemedi beni. Limonatasını kenara koyup dizlerinin üstüne çıktı ve rafa uzandı. Tezgahın ucunda oluğu için düşmesinden korkup hemen arkasında durdum. 

En üstte duran ve aşina olduğu bardağıma uzanıp almaya çalıştı. Kalçasını biraz daha kaldırıp bardağı aldı fakat dengesini bir şekilde kaybedip arkaya doğru eğildi. "Düşüyorum lan!" Heyecan ve korkuyla harmanlanmış bir şekilde öne doğru atılıp kollarımı açtım. Elinde sıkı sıkı tuttuğu bardak ile kollarıma düştüğünde sıkıca tutundu yakama. Titrek nefesleri ile "Korktum amına koyayım," dediğinde hızla atan kalbimi susturmaya çalışarak sırıttım ve "Ben de, geri zekalı," dedim ve tekrar tezgaha oturttum. 

Bardağı uzattığında ellerimiz birbirine değerken aldım ve limonatayı döktüm içine. Elini kalbine koyup, "Hala deli gibi atıyor kalbim," dedi ve kıkırdadı. "Güzel aksiyondu," diyerek ekledi. Kafa sallayıp, "Benim de öyle," dedim kalp atışlarımı kastederek. Limonatadan bir yudum alıp Ilgazınkinin yanına koydum. Tam karşısında olduğum için aramızda kısa ve değişik bir bakışma geçti. Ona biraz daha yaklaşmak adına bacak arasına girdim. Neden yaptığımı düşünmek yerine tekrar limonataya uzanıp birkaç yudum aldım. 

İkimiz de birbirimizden gözlerimizi almıyorduk ve sanki yarışmış gibi öylece yüzlerimize bakıyorduk. Aniden elini enseme atıp saç diplerimle oynamaya başladığında şaşırdım fakat belli etmedim. Yüzüme biraz daha yaklaştığında ne yapmak istediğini çözmeye çalışıyordum.

"Seni her öptüğümde bana karşılık verecek misin?"

Söylediği şeyin ne olduğunu anlamaya ve ne demem gerektiğini düşündüm. Limonatanın ona iyi gelmediğini düşünmeye başlayacaktım en sonunda. Konuşmam gerekirken kendimden adeta habersiz bir şekilde kafa salladığımı saniyeler sonra fark ettim. Bununla birlikte Ilgaz da iyice yaklaştı bana ve durdu. Dudakları dudaklarıma çarparken kaşlarımı çattım. Bunu neden yapıyorduk?

Soruma cevap düşüneceğim sırada alt dudağımı dudakları arasına alması ile vazgeçtim. Ona ayak uydurarak üst dudağını kendime çekip emdim. İkimiz arasında sakin bir öpüşme geçerken dudaklarından bir mırıltı çıktı. 

Elimi beline yerleştirip dilimi çıkardım ve ağzını yokladım. Aradığımı bularak dillerimizi buluşturdum ve olayı derinleştirdim. İtiraz etmeden karşılık verirken üst dudağını hafifçe dişledim. İnleyip devam ettiği sırada bana da aynısını yapacağını sanarken dilimi emmeye başlamsıyla inledim. Açık bir şekilde hoşuna gitmişti ve buna devam ederken elimi kasıklarında gezdirdim. Dudaklarıma doğru inlediğinde sırıttım ve alt dudağına geçip tekrar dişlerim arasında sıkıştırdım.

Elimi tekrar beline çıkarıp dudağını son kez ezdim dudaklarımla ve geri çekildim yavaş yavaş. Gözleri gözlerimden ayrılmazken bir şey diyecek gibi durdu. Ne diyeceğini merakla beklerken kapının çalma sesi ile ikimiz de gözlerimizi büyüttük. Anında geri çekildiğimde o da çıktığı tezgahtan indi ve üstünü düzeltti.

Hızla mutfaktan ayrılıp kapıya yöneldim küfrederek.

____

aw yicem vuslata az kaldı <3

ve yine bir şey daha diyecektim ama unuttum

stay with me [bxb] +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin