14.

28K 727 47
                                    

Anlatmaya nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum. Son bir ayda hayatımda çok şey değişti. Şans yüzüme güldü ki, bunlar hep iyi yöndeydi. Okulun ilk haftasına karşın yeni arkadaşlar edinmiş, Jessie'nin kaldığımız  pansiyondan atılmaması için ne yazıkki yalancı şahitlik yapmıştım lakin bu olay bizim samimiyetinizi arttırdığı ve ortak arkadaşlar edinmemizi sağladığı için kendimi suçlu hissetmiyorum. Tam tersine, iyi ki yapmışım, diyorum.

Bunun dışında, ailemle birkaç kez iletişime geçmiş, onların sesini duyduğum için de mutlu olmuştum. Babam haftaya başlayan yılbaşı tatili için beni yanlarına çağırdığında da seve seve kabul etmiştim. Onları ve Chicago'yu çok özlemiştim.

Ve Harry.. Ona karşı içimdeki alevi körüklendiren adam. Her zaman arzuladığım ve arzulayacağım, yanındayken heyecanı tüm vücudumda hissettiğim, dokunduğunda vücudumu titreten, düşünmemi engelleyen, beni ona doğru sürükleyen adam.

Beni sahiplenmesi, koruması, dokunması, öpmesi.. her şekilde iyi hissettiriyor, onun ateşine daha çok kapılılmama neden oluyordu.

Bir ay öyle hızlı geçmişti ki benim için. Hızlı ve güzel. Hayal edip edebileceğim en inanılmaz zamanlarımı yaşıyordum. Öğretmenimle..

Bana bir gece piyano çalmış, beni cazibesiyle yakıp küllerimi savurmuştu adeta. Boğuk, kalın sesi piyano eşliğinde de aynı tınıdaydı. Sesi tüylerimi diken diken ederken, en derinime işleyen zümrüt bakışları da nefes almama engel olmuştu. O gece söylediği parçanın bir kısmını değişiktirip kendi ismimi eklemişti ve bu kalbimin sıkışmasına yetmişti. İsmimi derin sesinden duymak.. Yavaş ve tınılı bir şekilde hem de.. Bende inanılmaz derecede adrenalin oluşturmuştu.

Okulda beni odasına çeşitli bahanelerle çağırıp beni özlediğini söylüyordu. Odasına giderken tabiki notlar veya uydurduğu saçma sapan bir bahane yüzünden çağırmadığı ben de biliyordum. Odasına gidiyordum çünkü onu özlüyordum. Dudaklarını, saçlarını, ses tonunu, alaylı konuşmasını, aksanını, parlak koyu yeşil gözlerini, derin bakışlarını, bende yarattığı tutkuyu, heyecanı özlüyordum.

Bunun yanında, özel dersler devam ediyormuş gibi her gece evine gidiyor, lakin ders çalışmak yerine film izliyor, yemek yiyor veya sohbet ediyorduk. Ders anlatırkenki Harry bende ayrı bir etki bıraksa da Tanrı'nın bana verdiği güzellikleri anlatırken gözünde oluşan parıltıyı ve dudaklarında oluşan muzip sırıtmayı izlemeyi hiçbir şeye değişmezdim.

Harry'e karşı ilk haftaki kadar yoğun bir çekingenlik duymuyordum,  biraz da olsa alışmıştım. Lakin çekingenlik hissi hala varlığını belli ettiriyordu. Sanırım ona karşı hiçbir zaman özgüvenli olamayacağım.

Velhasıl, geçen bir ayda Harry'le aramızdaki bağ iyiden iyiye kuvvetlenmiş, bir saat görüşmediğimizde buluşma alanına koşar adımlarla gider olmuştuk.

Kapının açıldığını işittiğimde elimdeki kalemi defterin arasına yerleştirip defterin kapağını kapattım.

"Aşağı sokaktaki kafede buluşacağız Linda, sen de gelmelisin!" Jessie'nin neşeli sesi odayı doldurduğunda ona gülümseyerek baktım.

"Pekala." Başımla onu onayladım ve gardırobuma doğru yürüdüm. "Sence ne giymeliyim?" Dolabımın kapağını açıp kafam karışık bir şekilde kıyafetlerime bakarken Jessie yanıma geldi. Tayt ve bir bluz seçtiğinde konuştu.

"Kafe ortamı olduğu için bunlar hoş olacaktır. Hem bu taytın içinde kalçaların çok etkileyici duruyor." Jessie cümlesinin sonlarına doğru gözlerini kısıp bilmem kaç numaralı bakışını bana yolladığında gülmeden edemedim.

Dear Teacher (Sevgili Öğretmenim) [h.s]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin