1

808 46 18
                                    

Gökyüzünde bir tane bile bulut gözükmediğinde geleceğim" dedi.

Yalan söylemedi aslında.

Ben Seul'daydım, o Sankt Petersburg'ta.

Orası hep soğuk olur derler.

Benim gökyüzüm apaydın oldu ama o gelmedi,

Çünkü onun altında olduğu gökyüzü hep bulutlarla kaplıydı.

O günden sonra hep bulutlardan nefret ettim.

Aylar geçti,

" Hiç mi güneş doğmaz oralara? " dedim içimden.

Aylar geçti,

" Oralara güneş doğmadan gülümsemeyeceğim. " dedim.

Aylar geçti,

" İyi uyu. " dedim, " bir kış ayısı gibi iyi uyu oralarda " dedim.

Gülüşünün, içimdeki tek güneşin üzerini bulutlarla örtüp derinlere gömdüm.

Ben, güneşi galaksimde sakladım.

Ama şimdi,

Uzayın ta kendisini bulmuştum.

" Yalnız mı kalıyorsun burada? "

Elindeki anahtarla kapıyı açtı, içeri geçtikten sonra onu yatağının üzerine bıraktım.

" Hayır, " dedi katiyyetli sesiyle. " Marsla birlikte, bir de en yakın arkadaşlarımla. "

" Mars kim? "

Ne zamandır bu kadar meraklı olmuştum ben?

Sanırım evden dışarı çıkmamaktan karakterim değişmiş olmalıydı.

" Balığım. " eliyle kenardaki küçük masanın üzerinde koyulmuş küçük bir akvaryumu ve içindeki kırmızı balığı gösterdi.

Masanın üzerinde akvaryumun yanı sıra üst-üste birkaç kitap, kablosuz internet modemi ve telefonla kulaklık vardı.

" Arkadaş dediklerimse şarkılar, " hafiften gülümsedi ve birşeylere aydınlık getirmek ister gibi konuşmaya devam etti. " Yakın gördüğüm tek arkadaşlarım müzik. "

Karşılık olarak buruk bir gülümseme kondurdum suratıma, duvarlardaki gezegen resimleri dikkatimi çekerken gözlerimi tekrar beyaz gecelikli vücuduna çıkardım.

" Boya kutuları nerede? "

" Şu masanın en alt gözünde. "

Eğilip alt rafı açınca birkaç renkten istediğime en çok uyanını elime almış ve memnun olmuş halde bakmıştım. Bu tam bir gökyüzü rengiydi.

" Teşekkür ederim, sana da zahmet verdim. "

Sakatlanmış bacağını havaya kaldırdı ve güldü. " Dört kat beni kucağında taşıdın buraya, bana mı zahmet verdin? "

" Gerçekten nasıl oldu bu? "

" Pencereme birşeyler çizerken yeri boyladım. "

" Dördüncü kattan mı? Ölümden dönmüşsün. "

Karşımdaki perdeyi araladığımda küçük pencerenin üzerindeki gezegen resimleri gülümsememe neden oldu.

Evet, burası bir uzaydı.

Ve tıpkı uzayda olduğu gibi, burada da insanın gözyaşları akmazdı.

Meselâ aylar sonra kendimi bu uzayda, bu odada gülümserken bulduğum gibi.

" Nedir senin bu gezegen aşkın? "

" Bilmem, " montunu çıkarıp yatağın bir kenarına fırlattı. " Burası benim galaksim. "

Aniden gelen büyük bir gürültü sesiyle, ikimiz de ufak çaplı çığlık atmıştık tek odalı evindeki sessizliğin ardından.

Gözlerimi pencereden karşı binaya yönlendirdiğimde gördüğüm manzara ağzımın açık kalmasına yetmişti.

Binanın çatısı rüzgarla yağan karın gücünden tamamen uçmuştu.

Televizyonun sesi odayı kapladığında bir süre ikimiz de dinledik,

" Kötü geçen hava şartlarından dolayı hepinizden olduğunuz yerde kalmayı rica ve talep ediyoruz. Aksi taktirde beklenmedik felaketlerin kurbanı olabilirsiniz. "

Kar kristalleri durmadan yerle buluşurken gözlerimi dışarıdan çektim ve demin adının "Jennie" olduğunu öğrendiğim kıza baktım.

Hayretini gizlemeye çalışarak çaresiz bakışlarını üzerime çıkardı.

" Sanırım birkaç saatini burada geçirmen gerekecek."

Merhaba.

Bölümler Taehyungdan geliyor, bir süre sonra texting'ler başlayacak. Ikinci bölümde nasıl tanıştıklarını aydınlığa getireceğim, merak etmeyin.

Sevgilerle.

inner child | taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin