2.S2.B YENİ BAŞLANGIÇ

186 46 8
                                    

Keyifli okumalar

Leo'nun gözleri yavaşça aralanmaya başladı, gözkapaklarının altındaki karanlık, parlak bir ışıltıya teslim olurken hafifçe inledi. Henüz tam olarak uyanmamış olmasına rağmen, kalbine saplanan ani ve keskin bir ağrıyla bir anda doğrulup ayağa fırladı. Göğsüne bastırdı, ağrıyı dindirmeye çalışırken derin bir nefes aldı.

"Öf... Kalbim, ahh lanet olsun! Bir gün de şu kalbimle uyandığımda normale dönebilsem..." diye söylenerek, parmaklarıyla göğsünü ovuşturdu. Her sabahın bir kabus gibi başlaması canını sıkıyordu. Elini başına götürüp hafifçe saçlarını karıştırdı ve etrafına bakındı.

Yattığı yer sıcak ve kuru bir zeminle kaplıydı. Göz alabildiğine uzanan, boş bir çölün ortasında, kayalıkların bile olmadığı bir düzlüğün tam ortasında, sanki dünyadan koparılmış bir parça gibi hissediyordu. Havanın titrek sıcaklığı ve sürekli esen hafif, ama yakıcı rüzgar derisinin her noktasına dokunuyordu. Üzerinde ne bir ağaç, ne bir gölge, ne de ufukta herhangi bir yaşam belirtisi vardı. Uzaklarda yerleşik bir medeniyete dair en ufak bir işaret bile görünmüyordu. Burası kesinlikle dünya değildi.

"Neredeyim lan ben... Başım da çatlayacak gibi ağrıyor," diye mırıldandı Leo, alnını ovuşturup başındaki zonklamayı hafifletmeye çalışırken. Bir anlık hafıza bulanıklığının ardından hatırladı. Farklı bir gezegene gelmişti. Kendisi ve diğerleri, bilinmeyen toprakları keşfetmek üzere gönderilmişti. Ama bir şekilde yalnızdı. Başkaları nerede olabilirdi? Mia... Aklına o geldiğinde kısa bir süre için baş ağrısını bile unuttu.

“Tamam, hatırladım,” dedi iç çekerek. “Yeni gezegene gelmiştim.” Hafifçe gözlerini kısarak kendi kendine söylenmeye devam etti. "Öfke seviyem kaç?"

Bir an durdu. Kendi içsel öfke enerjisini ölçmeye çalışıyordu. Ancak her zamanki yankılanan sesi duyamadı. İçindeki o güçlü öfkenin sesi, ona rehberlik eden o sarsılmaz iç güç, sanki bir anda susmuştu. Bunu daha önce hiç yaşamamıştı. Kalbi hızlanmaya başladı, göğsündeki ağrı neredeyse dayanılmaz hale geldi.

"Öfke... Öfke, nerdesin? Bırakma beni, ÖFKE!" diye seslendi Leo, sesi çölün sonsuz sessizliğine yankılandı. Fakat hiçbir şey olmadı. İçsel rehberi onu terk etmiş gibi görünüyordu. Panik, yavaşça tüm bedenine yayılıyordu.

Birden çevresindeki ortamın ne kadar garip olduğunun farkına vardı. Her şeyin sessizliği, hafif esen rüzgarın bile çok uzakta bir uğultu gibi geldiği o an, Leo, yüzlerce yaratığın ona doğru bakmakta olduğunu fark etti. Her biri ona dikilmiş, aç gözlerle bakıyordu. Yaratıklar uzakta değildi. Çeşitli büyüklüklerde, tuhaf şekillerde ve korkutucu görünümlerdeydiler. Pençeleri, keskin dişleri ve iri gözleriyle, her biri Leo’nun üzerine atılmaya hazır bekliyordu. Derin, boğuk hırıltılar, yaratıkların sabrını yitirdiğine işaret ediyordu.

Leo’nun gözleri genişledi, zihninde bir anda uyanan hayatta kalma içgüdüsüyle nefesini tuttu. Kendine hakim olmaya çalışarak içinden lanetler okudu.

"Yüce Usta Alemi... 9. Seviye mi? Ne günah işledim lan ben!"

Bu seviyede yaratıklarla karşılaşmak, özellikle tek başına, ölüm demekti. Derin bir nefes aldı, içindeki öfkenin yeniden kıvılcımlanmasını umarak, ama yine sessizlik... Kendine güvenen bir sesle yaratıklara dimdik bakmaya çalıştı. "Bunu yapamam," dedi içinden. "Onlarla savaşamam."

Karanlık Tanrısı : REENKARNE  (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin