Yerin şiddetli bir şekilde titremesiyle uykusundan aniden sıçrayan Leo, gözlerini hızlıca açtı. Etrafında ne olup bittiğini anlayamıyordu. Hafif bir bulanıklıkla, odaya göz gezdirdi; duvarlar titriyor, eşyalar yerlerinden oynuyordu. Kalbi hızla çarpmaya başlamıştı, sanki göğsünden fırlayacakmış gibi hissediyordu. İçine dolan o tarifsiz endişe, bilinmeyenin getirdiği huzursuzlukla birleşmişti.
"Ne oluyor?" diye mırıldandı Leo, sesinde belirgin bir panik vardı.
Henüz tam olarak toparlanamamıştı. Bu sırada zihninin derinliklerinden tanıdık bir ses yankılandı, her zaman onun yanında olan, düşüncelerinin derinliklerinde hissettiği o kadim varlık, Öfke. Ses, her zamanki gibi soğuk ve sakin, ama bu kez alışılmadık bir karamsarlık taşıyordu.
"Leo, kötü bir haberim var. Savaş yaklaşıyor. Ve sen… Sen henüz yeterince güçlü değilsin."
Leo şaşkınlıkla gözlerini kısarak etrafına baktı. Öfke'nin sözleri anlam vermekte zorlandığı bir yük taşıyordu. İçinde yükselen huzursuzluk, bir kat daha artmıştı. Olayların ciddiyetini kavramaya çalışırken, bu savaşın ne olduğuna ve neden kendisini ilgilendirdiğine dair tek bir fikri yoktu.
"Ne savaşı? Ne demek yeterince güçlü değilim? Kiminle savaşacağım? Neyden bahsediyorsun?" Leo'nun sesi, kafasındaki karmaşayı yansıtıyordu. Ses tonu biraz sertleşmişti, haklı bir merak ve kızgınlıkla doluydu.
Öfke, bu soruları bekliyordu. Zihninde bir süre sustuktan sonra, soğukkanlılıkla açıklamaya başladı.
"Leo, karşına çıkacak olan Beck… O sıradan bir düşman değil. O bir iblis. İblislerin türü arasında en güçlü olanlardan biri. Onunla savaşman gerekiyor ve şu anki halinle ona karşı koyamazsın."
Leo'nun içi ürperdi. Beck? İblis mi? Bu kelimeler Leo'nun zihninde yankılanırken, bir anda içinde büyük bir ağırlık hissetti. Kafasında beliren yüzlerce soru, bu yeni bilginin altında ezilmişti. Savaş, iblis, Beck… Bütün bunlar bir anda üstüne yığılmış, nefes almasını zorlaştıran bir ağırlığa dönüşmüştü.
"Beck dediğim iblis, sıradan biri değil. Onu yenemezsen, bu dünyadan sürüleceksin. Başka bir gezegene ya da başka bir boyuta geçmek zorunda kalacaksın. Orada, senin gibi insanlar olacak, ama burada bıraktığın arkadaşların seninle olamayacak. Tek başına kalacaksın, yanında ben bile olmayacağım. Seninle bu zamana kadar konuşabildiğim son anlar bunlar olabilir."
Leo, bu sözleri duyduğunda kalbinin hızlandığını hissetti. Aklı karışmış, beyninde şimşekler çakıyordu. Öfke'nin dediği her kelime, ona gerçekdışı ve korkunç geliyordu. Arkadaşlarını geride bırakmak? Yalnız kalmak? Bir başka dünyaya sürülmek? Bütün bunlar, Leo'nun dünyasını altüst edecek büyüklükte şeylerdi. O, her zaman yanında olan ve ona yol gösteren Öfke'siz nasıl hayatta kalacaktı?
"Bunun bir şaka olduğunu söyle, Öfke," dedi Leo, sesi titriyordu. Ama bir yandan da gerçeğin farkındaydı; bu şaka olamazdı. Her şey fazlasıyla gerçek ve ürkütücüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Tanrısı : REENKARNE (Düzenleniyor)
FantasiSavaş alanın da yaşayan herkes tanrı ve yüce varlıklardı. Hepsinin karşısında tek bir kişi vardı. Beyaz ipeksi saçları boynuna kadar gelen ve adeta Yeryüzünün güneşi olan. Kırmızı gözleri ile karşısındakilere korku veriyordu. Uzun, büyük ve kan kır...