☆~7~☆ "Kusursuz plan"

418 67 91
                                    

~~~

Jason Jullian ile birlikte, tozlu yollarda iz sürerek, birkaç ibsis'in peşine düşmüştü. Ancak, bu sefer rüzgarın taşıdığı ince çıtırtılar, yoğun ormanın kuytularında kayboluyordu. Yeşil yaprakların arasında izlerini takip etmek, çöldeki kadar basit değildi.

Ormanın içinde, ağaçların gizemli suskunluğu her adımda duyuluyordu. Jason'un gözleri, ormanın yoğunluğundan dolayı kaybettikleri izleri ararken, ışığın ormanın tavanına sızmasını engelliyordu. Hedeflerini bulmak, bu karanlık gölgede bir o kadar zor olacaktı.

Ağaçların yüksek gövdeleri, güneşin doğrudan ulaşmasını engelliyordu, bu da ormanın içinde hava karardıkça bir labirente dönüşmesine neden oluyordu. Jason, ormanın içinde bir yerde durmuş, belki de bir iz yakalamaya çalışıyordu.

Yeşilin tonları, ormanın farklı derinliklerine ayrılmış gibiydi. İç içe geçmiş dallar ve yoğun bitki örtüsü, onlar için bir labirent oluşturuyordu. Jason'un yorgun bakışları, bu doğal engellerle dolu ortamda bile ibsis'lerin peşini bırakmamaya kararlılığını gösteriyordu.

Güneş, ormanın gölgesine huzurlu bir veda ederken, Jason ve Jullian, bu gizemli ormanda izlerini sürmeye devam etmeye kararlıydı. Alacakaranlık ormanın içine sızdıkça, hainlerin izini bulmak için doğanın içinde daha derine doğru ilerlemek zorundaydılar.

"Onları bulmak istiyorsan sınırı geçmeliyiz," dedi Jullian kararlı bir tonla.

İzlerini sürdükleri ibsislerin hepsi düşman topraklarına geçerek onları atlatmıştı. Jason, Jullian'ın bahsettiği sınırın ötesinde ne olduğunu biliyordu, ve bu bilgi onu tedirgin ediyordu. "Belki de geçmemize gerek yok. Sınırın diğer tarafında kimin olduğunu ikimiz de biliyoruz, öyle değil mi?" diye cevap verdi.

Jullian, Jason'ın onun abisi hakkında düşündüğünü anlamıştı. Ancak Jullian'ın, bu gerçeği kabul etmek istemediği belliydi. "Sınırı geçmezsek bundan emin olamayız," diye devam etti Jullian.

"Sınırı geçemeyiz," diyen Jason, Julian'ın önerisine karşı çıkıyordu.

"Neden? Yoksa seni kandırmamdan mı korkuyorsun?" diye sordu Jullian, gerçek nedeni anlamaya çalışarak.

"Beni istesen de kandıramazsın," diye karşılık verdi Jason.

"Haklısın, kandıramam. O zaman sorun ne?" diye sordu Jullian, anlamaya çalışarak.

Jason sessiz kaldı. Sınırı geçmekten korkmuyordu, ancak babasına tehlikeli bir şey yapmayacağına dair söz vermişti. Baba sözü pek dinleyen biri değildi, ama babası aynı zamanda kral olduğu için karşı gelmek daha da zorlaşıyordu. Bu yüzden risk almaktan kaçınmak zorundaydı. "Önce iblisler hakkında bilgi toplamamız lazım. Böyle onları bulmamız daha kolay olur. Hadi gidelim."

"Nereye?" diye sordu Jullian.

"Gidince görürsün," dedi Jason, dönerek ilerlemeye başladı. Jullian ne yapacağını bilmiyordu. Sınıra bu kadar yakınken öylece geri dönmek istemiyordu. Aslına bakılırsa, artık ne yapmak istediğini kendisi de bilmiyordu. Zaten sınırı geçmek istese de yapamazdı. Jason, büyüsüyle güçlerini sınırlamaya devam ediyordu. Bu yüzden onun peşinden gitmekten başka şansı yoktu.

~~~

Jennifer Jullian'ın sürekli Jason'la takılmasından hoşlanmıyordu. Sonuçta babasını Jullian konusunda o ikna etmişti. Üstelik onun mühürlüsüydü. Onunla zaman geçirmeye en çok Jennifer'in hakkı vardı. Şu an bunları düşündüğüne inanamıyordu. Resmen Jullian'ı Jason'dan kıskanıyordu. Delirmiş olmalıydı. Kendi-kendine düşündüklerine güldü. Biraz ileride geçen gün Jason'la gelen kızı fark etti. İsmi neydi? Taylordu değil mi? Evet Taylor. Yanında başka bir kızla sohbet ediyorlardı. Jennifer de yanlarına gitti. "Merhaba Taylor. Nasılsın?"

꧁Zamanın Kapıları: Kehanetin Peşinde꧂Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin