☆~8~☆ "Anlaşma ¤1¤"

334 59 68
                                    

Aidan gözlerini zorlukla açtı. Uyandığında karanlık bir odada buldu kendini. Elleri ve kolları zincirlenmişti, soğuk metalin acısı vücudunu sarhoş ediyordu. Oda sessizdi, ancak kapının açılma sesi duyulduğunda içinde bir endişe belirdi.

"Demek sonunda kendine geldin."

Kurtadam, karanlık odada zincirlerden kurtulmaya çalışsa da, gücü yetmiyordu. Her çaba, zincirlerin soğuk dokunuşuyla sona eriyordu. Odanın sessizliği, sadece kurtulma çabalarının hüsranını yankılatıyordu. "Ne istiyorsun benden? Neden buradayım?"

Michelle vampir krala haber yollayarak Aidan'ın onun esiri olduğunu söylemişti. Karşılığında da Jullian'ı istemişti. Şimdiden ortalık karışmıştı. Planı istediği gibi gidiyordu. "Merak etme. Kardeşim geldiğinde buradan kurtulursun. Ya da belki de kurtulamazsın. Bu senin uslu durmana bağlı."

Aidan, hızla hareket ederek karşısındaki kişiye doğru atıldı, ancak zincirler onu engelledi ve hareketini sınırladı. Öfkeyle zincirleri kırmaya çalıştı, fakat çabaları boşa gidiyordu. Odanın karanlık köşelerinden gelen bir gülme duyuldu.

Düşmanın sinsi bir gülümsemeyle Aidan'a baktı. "Zincirler çok dayanıklıdır. Ben özel olarak hazırladım. Nasıl? İyi değil mi? Jullian'ı da böyle zincirlemişsinizdir değil mi?"

Aidan, gözlerindeki kararlılıkla, "Kardeşim güvende," dedi. Düşmanına açıklama yapmak ona göre değildi, ancak içsel bir güçle dolu olan bu karşılaşma onu konuşmaya zorluyordu.

Düşman, Aidan'ın sözleri üzerine sadece sinsi bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Benim yanımda daha da güvende olacak."

Aidan, soğukkanlılığını koruyarak, "Bu söylediğine kendin inanıyor musun gerçekten?" diye sordu.

Düşman, Aidan'ın sorusuna karşılık vermek yerine sessiz kaldı.

Michelle, ellerini sıkı bir yumruk yaparak Jullian'ın durumunu düşündü. Gözleri, geçmişteki anılarla dolu, hüzün dolu bir ifade taşıyordu. Birçok kez aklından geçtiği gibi, Jullian'ın burada gerçekten mutlu olup olmadığını ve güvenliğinin yeterince sağlanıp sağlanmadığını sorguluyordu. Öte yandan, bu düşünceyle baş etmek de zordu; zira Jullian'ı kurtarmak için başlattığı bu tehlikeli oyunun, birçok hayatı riske attığının farkındaydı.

Michelle, odanın loş ışığında düşüncelere daldı. Karanlık duvarlar, içsel çatışmalarını yansıtan bir zemin gibi görünüyordu. Her adımını dikkatlice planlamıştı, ancak her geçen an, bu oyundaki belirsizliği arttırıyordu. Bu, kendi iradesi ve başkalarının hayatları arasında sıkışmış bir liderin zorlu gerçeğiydi. "Eğer zehrimin tadına bakmak istemiyorsan uslu dursan iyi olur."

Aidan, son olarak Sarah'ı gördüğünü hatırladı, ama şimdi nerede olduğunu bilmiyordu. Sarah'a bir şey olmuş olabilir mi? Endişe içinde düşündü. "Sarah... Sarah nerede?"

Michelle kapıya doğru adımlarını sürdürürken, Aidan'ın sesini duyunca durdu. İbsisin görünümüne bürünerek, onu kandırdığı kızdan bahsediyor olmalıydı. Ancak henüz hepsinin bir oyun olduğunun farkında değildi. "Sarah mı?? Sevgilin mi yoksa?"

Aidan, keyifle ona dönen kurta baktı ve söyleyecek bir şey bulamadı. "O nerede? Eğer ona zarar verirsen ne olursa olsun seni öldürürüm anladın mı?"

"Maalesef burada değil.. Hatta onunla hiç tanışmadım bile."

"Nasıl yani.." Aidan Sarah'ı gördüğünden emindi, "Onu gördüm, size doğru gelmişti. Yalan söylüyorsun."

"Ben yalan söylemem. Hepsi seni kandırmak için bir oyundu. Yani sevgilin yüzünden şimdi bu durumdasın." Michelle keyifle odadan ayrıldı.

~~~

꧁Zamanın Kapıları: Kehanetin Peşinde꧂Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin