3

81 15 7
                                    

Annemin dün yaptığı pastayla birlikte sitenin içindeki basketbol sahasına doğru ilerliyordum. Bu gün Çınar ve arkadaşları basketbol maçı yapıcaklardı. Bu pasta da kazanan takımın ödülüydü. Annem böyle bir maç yapacaklarını duyduğunda pasta ödülünü kendisi teklif etmiş ve benim bundan haberim yeni oluyordu!

Şarkı mırıldanarak sahanın önüne geldiğimde maçın başladığını ve benim geç kaldığımı anladım. Aceleyle basketbol oynamayı sevmeyen ama onu dışlamamak için hakem yaptıkları Ceyhun'un yanına geçtim.

"Ay Ceyhun çok geç kalmadım değil mi?"

Ceyhun bir elini yanağına koymuş ve bıkmış surat ifadesiyle bana döndü.

"Yok be Çağla, daha yeni başladılar. Ben şimdiden sıkıldım ya ne anlıyorlar bunu oynamaktan?"

Ceyhun'un bu hâline güldüm ve elimdeki pasta kabını ona doğru  uzattım. Pastayı görünce bir anda tüm bezginliği gitmişti. Pastayı alıp teşekkür etti. O gülümseyerek pastasını yerken ben tüm dikkatimi maça odaklamış, neler olacağını merakla izliyordum.

Maç bitmiş ve Çınar'ın olduğu takım maalesef kaybetmişti. Diğer takımdan adını bilmediğim bir çocuk, pastasını yerken aynı zaman da Çınar'a laf atıyordu.

"Çınar, nasıl benzettik sizi ama!"

Çınar sadece gözlerini devirirken ben çocuğa öldürücü bakışlarımdan atıyordum. Keşke ona pasta vermeseydim.

Herkes yavaş yavaş dağılmaya başladığında Çınar'ın da kalktığını görünce hemen ayağa fırladım. O arkadaşlarına görüşürüz gibisinden bir şeyler deyip arkasını döndüğünde bende hala oturan çocuklara el sallayarak peşine takıldım. Evlerimiz yan yanaydı ve bizim tarafta oturan başka kimse yoktu. Onunla yürümek beni mutlu ediyordu ve onunda rahatsız olsa söyleyeceğini düşünerek rahatsız olmadığını varsayıyordum.

Yanına gelip onunla yürümeye başladığımda kafamı kaldırarak yüzüne baktım.

"Çınar?"

Kafasını bana çevirmeden 'hmm' gibisinden mırıldanınca elimdeki pastayı getirdiğim kabı ona doğru uzattım. Bana ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bakıyordu. Tepki vermeyince kabın kapağını açıp elimin çikolata olmasını umursamadan onun için ayırdığım pastayı alıp uzattım. Yürümeyi bıraktı ve olduğu yerde bir süre bana şaşkın bir şekilde baktı.

"Yiyemedin diye sana ayırdım."

Yüzünde ufak bir gülümseme belirirken elimden pastayı aldı. Yemeye başladığında yürümeye de başladık. Ona baktığımda hala gülümsediğini görünce bende kocaman gülümsedim ve yürümeye devam ettim.

Evin önüne geldiğimiz zaman elindeki pastanın yarısını bitirmişti. Ona dönüp görüşürüz diyeceğim sırada yarım pastasını bana uzattı. Sanki rolleri değişmişiz gibi bu sefer ben ona anlamazca baktım.

"Sen de yemedin."

O yiyemeyince bende yememiştim ve aslında bunu fark etmesi hoşuma gitmişti. Ama ben pastayı onun için ayırmıştım ve onun yemesi gerekiyordu. İtiraz etmek için ağzımı açacağım sırada yarım pastasını bana doğru uzattı ve çok kibar(!) bir şekilde "Ye." dedi. Ben elime tutuşturduğu pasta ile ağzım açık ona bakarken tekrar konuştu.

"Yediğini görmeden gitmeyeceğim."

Yavaşça pastayı ağzıma götürüp ısırdım. Çiğnemeye başladığımda hala şaşkınca Çınar'a bakıyordum. Bana hafifçe gülümsedi ve yanağımdan makas alarak kendi evine girdi. Bense bir yandan pastamı yerken bir yandan da demin kapanan Çınar'ların kapısına bakıyordum.

Ç&ÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin