"İyi misin Yoora?"
Birkaç saat sonra kendine gelen Yoora'ya üzgün bakışlar ile bakarken o yavaşça açtığı gözlerini cama çevirdi.
"Özür dilerim, beni yanlış anladığın için... Min Hyuk'a karşı bir şey hissetmiyorum, onun da hissettiğini sanmıyorum. Lütfen aramızdaki bağı koparma.."
"Sus Aneliya"
Bakışları camda bitince gezinen Yoora'ya üzgün ve kızgın bakışlarımı gönderiyorken o durumu değiştirmişti.
"Seninle konuşmak için bir yüzüm yok."
"Ne?"
"Bir hata yaptım ben..."
"Neyden bahsediyorsun Yoora? Açık konuş"
İki dudağı arasından sıkkınca bıraktığı nefesi ardına cevapladı, "Kızdım sana, hemde çok. Gitmeni istedim ya da ben gitmeliydim. Bahçeye çıkıp hava alarak kendime gelmeyi düşündüm ve Yeol'ü gördüm bahçede. Bana... Bana senin de cezalandırmak istediğin biri var benim de, hatta senin iki kişi, diyerek yanıma usulca yaklaştı. Ne istiyorsun benden dediğimde ise en büyük ceza aldatmak olur dedi. Nalet olsun! Çok sinirliydim ve mantıklı düşünemedim. Min Hyuk üzülür diye düşündüm. Ah... Benden istediğini kabul etmiştim ama sonra korkup vazgeçtim. Bu doğru değil diyip kaçmak istesem de beni sürükleyerek ağaçların arasına çekti. Bir kere kabul ettin, dönüşü yok, dedi ve ellerimden sıkıca tutarak o şeyi bana koklattı. Kafam yerinde değildi, hiçbir şeyi o noktada artık hiç düşünemedim. Kendimde olmadığımdan faydalandı ve..." göz yaşları pınarlarından dökülmeye başladığında "Hayır!" diyerek kolundan tutup ayağa kaldırdım.
"Ağlamak yok! Evet, bu kaldırılıcak bir şey değil ama güçsüz görünmek yok! Korkma, ona haddini bildireceğim ama pes etmek yok! Ne olursa olsun.."
"Ben belki senin arkandan kuyunu kazmayı düşünmüşken sen bana yardım mı edeceksin cidden?"
"Benim kalbim kötü olmayı bilmiyor Yoora."
Sözlerime karşı dolmuş ve üzgün gözleri ile bakmış, sonrasında odağını çevirmişti.
"Sarılmak iyi gelebilir, durma."
Yalın bir konuşma ile sarılmasını beklediğimde yere odaklı gözlerime bakmış, tebessüm ederek sarılmıştı.
"Özür dilerim Aneliya"
"Bunun için geç kaldın seni salak!"
Uzun bir sarılmanın ardına Yoora'yı dinlenmesi için odasında bırakmış, sinirli adımlarım ile Yeol'ün odasına yürümüştüm. Açık kapısının önünde durduğumda elinden düşmeyen sigarası ile izmaritlerini yere atarak sallanan bir koltukta oturur vaziyette penceresinden dışarı baktığını gördüm.
Olabildiğince ses çıkarmadan yanına adımlayarak iki burun deliğine soktuğum parmaklarım ardına hareketsiz hale getirdiğimde ise "ANELİYA! BIRAK!" diyerek çırpınışını izledim.
"Yoora sana 'BIRAK!' dediğinde bırakmış mıydın?"
"İsteyen oydu!"
"SONRADAN VAZGEÇMİŞ AMA!"
Bağırarak cevap vermiş, sinirden damarlanan gözlerim ile ona bakmıştım ama o bir şey yapamayan hareketleri ile olduğu yerde öylece kalmıştı.
Yüzüne yaklaşarak bu kez sessiz tonda, "Nasılmış bir şey yapamıyorken sana dokunulması?" demiştim.
"Beni bırakman için ne yapmam gerekiyor?"
"Hayatımdan defolup gitmen"
"Pekâlâ, bırak beni ve terk edeyim burayı."
"Sence seni polise vermeden bırakır mıyım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blaČk shadÓw
Fanfiction"Bir gölgeden daha yakınım benim için var olan vücuduna." Konusu önceden ayarlanmış olunup, Başlama tarihi: 20.04.20 Bitiş tarihi: 24.07.20 © #sweet-kookiem