0.15

213 42 107
                                    

Bir anda kararan bakış açım, gözlerimi tekrar aralamama neden olduğunda kendimi odamda bulmuştum.

Çatı katında, bej rengindeki üstüme örtülmüş örtüm ile etrafı izlediğimde yaratığın yine bir işler çevirdiğini anlamam uzun sürmemişti.

"Min Hyuk!"

Aklıma gelen kişiyle belki onu da diriltmiştir umuduyla üstümden attığım örtü ardına hızla adımlarımı kapıya vermiştim ama karnıma giren bir sancı, duraksayıp karnımı tutarak acıyla inlememe neden olmuştu.

"Bu ne şimdi.."

Duvarlardan destek alarak diğer elim karnımda salona adımlamıştım. Önüme gelen saçlarımı sancıdan terleyen yüzümün gerisine çekmiş, salonun her bir kenarına bakmıştım ama Min Hyuk harici herkes koltuklarda oturuyordu.

"Min Hyuk nerde?"

Zorlanarak konuşmam ardına sırıtan her yüzün anlamını çözmeye çalışıyordum ama buna ne cevap verilirdi?

"Söylesenize, Min Hyuk nerde?"

"Kocası için bu kadar meraklı olması ne tatlı."

"Ne?"

Hyere'nin dediği şey ile olabildiğince şaşırıyorken bir anda arkamdan gelip belimi kavrayan eller ardına omzuma konan çene irkilmeme neden olmuştu.

"Güzel sevgilim beni mi arıyormuş?"

"Ne?"

Arkamdaki yüze bakmaya çalışarak şaşkınlığımı devam ettiriyorken gözlerim nihayet onun Min Hyuk olmadığını görmüştü.

İyi ama neden Min Hyuk'un ses tonu ondaydı...

"Neler oluyor?"

Kulağıma değen buz gibi olan nefesi ile "Bir süreliğine kılık değiştirdim. Beğendin mi?" demesi...

Bağırmak istiyordum kızgınlığımı atmak adına.

Neden Min Hyuk'un bedeni? Neden onun ses tonu? Neden olayları bozuyordu bu lanet yaratık!

Arkamdaki bedenin mâlum bölgesine bir tekme atarak ondan kurtulmaya çalışmış, açılan kolları ardına kapıya koşmak istemiştim bir sorun vardı.
Kanamam vardı...

"LANET OLSUN, NE OLUYOR?"

Sancım arttıkça bitap düşüyordum. Bacaklarım gücünü kaybediyordu ve artık yürüyemiyordum bile. Bahçenin orta yerinde direncini kaybeden bacaklarım yığılmamı sağladığında karnıma sarıldım acı içinde inleyerek.

"Neler oluyor... Ne yaşatıyorsun bana?"

Göz yaşlarım da yanaklarımdan süzülmeye başladığında yaratığın asıl bedeni durmuştu baş ucumda. Yüzü karanlıktı ama biliyordum. Zaten gözlerimi acıdan açamıyordum.

"Bunu neden yapıyorsun?"

Yüzünü bana eğerek o ince ama kalınlaştırmaya çalıştığı sesi ile cevapladı,
"Eğer benden başkasını seversen, bundan daha beterini yaşayacaksın."

"Seni sevmek zorunda değilim! Üstelik sen bir yaratıksın!"

"Şşş... Karıcım. Kocan ile nasıl konuşulması gerektiğini öğrenmelisin."

"Yabancı diline ne oldu senin?"

"Şu durumda bunu düşünmen... Neyse, bu acıyı yaşarken dediklerimi çevirmezsin diye düşündüm, karıcım."

"Neden... Hemen verdiğin bu acıyı al!"

"Bana emir veremezsin karıcım. Burda efendi sen değilsin," o soğuk dudaklarını kulağıma değdirerek devam etti, "benim."

blaČk shadÓwHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin