"Can you
stake me
before
the sun
goes down?"Gitarı bırakıp alkışlayan müzik öğretmeni ve müdüre baktım. Müdür belli etmeden gözlerini sildi. Gerard şarkıyı söylediği için halsiz kalmış gibiydi. Kenardaki vişne suyunu içip yere oturdu. Yarışma yarın yapılacaktı. Yaklaşık bir aydır bu yarışma için uğraşıyorduk. Sonuçları görmeden hemen çıkıp planladığımız gibi ağaca gidecektik. Yarın dolunay vardı.
Gerard'ın yerden kalkmasına yardımcı olmak için elimi uzattım. Ellerimiz birleşince soğukluk hissetmediğim için kaşlarım çatıldı. Gerard zorlukla kalktıktan sonra göz altındaki morluklara ve kıpkırmızı gözlerine bakarak elimi alnına koydum. Saçlarının ilk gördüğüm haline göre seyrekleştiğini farkettim. Vücudu normal bir insanın sıcaklığındaydı. Alnındaki elimi bileğimden tutarak indirip gözlerimin içine baktı. Gözleri kapanırken üstüme düşen bedenini tutarak kucağıma aldım.
"Devin" diye bağırdığımda Ray'le konuşan Devin arkasını döndü. Kucağımdaki Gerard'ı görür görmez kaşlarını çatarak bize doğru geldi. Dolan gözlerimle "o ölüyor" dedim.
Birlikte okuldan koşarak çıkarken etraftaki insanlar bize tuhaf tuhaf bakıyordu. Devin bir aydır olduğu gibi yine dedesinin arabasını çalmıştı. Birlikte ona binip okula en yakın yere yani evime sürmeye başladı. Evin önünde durur durmaz kucağımda Gerard'la odama koştum. Perdeleri kapatıp klimaları çalıştırarak ortamı soğutmaya çalıştım. Buzdolabında bulduğum donmuş her şeyi Gerard'ın vücuduna yerleştirdim. Ray ve Devin de buzları yerleştirirken mutfaktan aldığım bıçakla elimi kestim.
Gerard'ın ağzına elimi koyduğumda Devin dolu gözleriyle odadan çıktı. Ray de arkasından onu takip ederken ben Gerard'a kanımı içirmeye çalışıyordum. Yudum yudum kanımı içmeye başladı. Derin bir nefes alarak kafamı Gerard'ın gövdesine yasladım. İçmekte zorlandığını görünce elimi ağzından çekip kanamanın durması için sardım. Derin bir nefes alarak boynumu Gerard'ın ağzına yaklaştırdım. Bilinci kapalı olduğu için işe yaramayacağını düşünüyordum bir anda hissettiğim dişlerle kendimi sıkarak sessiz kaldım.
Kanımı emen Gerard'ın yüzünü okşayarak gözlerimi kapattım. Biraz sonra kendimi geri çektiğimde yavaş yavaş gözleri açılmaya başlamıştı. Dudaklarının kenarından akan kanı yandaki peçeteyle silmeye başladım. Gözlerini kapatıp tekrar açtı. "Siktir" diye yüksek sesle konuşarak yataktan kalktı. Kenardaki peçeteyi alıp boynuma bastırınca kanadığını farkettim.
O boynumla ilgilenirken gözlerinin daha önce olmadığı kadar canlı baktığını farkettim. Gözlerim yavaş yavaş dolarken o hala boynumdaki kanı durdurmaya çalılıyordu. Gözyaşlarım eline aktığı zaman boynumdaki eli hareketsizleşti. Oturduğum yerden ulaşabildiğim beline sarıldım. Sırtımı ovalarken bir eliyle hala boynumu tutuyordu.
Boynumun kanaması durduğunda yatağa uzandım. Yanıma uzanan Gerard kollarıyla belimi sardı ve sırtımı göğsüne yasladı. Titrediğimi farkedince kenardan aldığı battaniyeyle beni sardı. Tıpkı bebekmişim gibi beni battaniyenin içinde kucağına alıp binbir tane soğutucunun çalıştığı buz gibi olan odadan çıkardı. Salondaki bir kanepeye beni bıraktı. Yanımda olmasını istiyordum. Öbür kanepeye doğru gittiğini farkedince kolumu uzatıp bileğini tuttum. Kafamın altındaki yastığı çekerek oturup kafamı kucağına aldığında gözlerim kapandı.
•
Gözlerimi açtığımda Gerard oturduğu yerde uyuyakalmıştı. Onu rahatsız etmemeye çalışarak kalktım. Eski haline göre kat kat daha iyi görünüyordu. Gri yerine bembeyaz olan teni ve buz gibi olan parmakları onun iyi olduğunu gösteriyordu. Ayağa kalktığımda gözlerim karardığı için aynı pozisyonda biraz durup sonra mutfağa gittim. Mutfakta bir şeyler hazırlayan Devin ve Ray'le şaşırarak buzdolabını açtım. Çıkan sesle Devin'in bağırması bir oldu "Gerizekalı! Kendini hiç mi düşünmüyorsun. Ya kanının hepsini açık olmayan bilinciyle çekseydi. Yaşayabileceğini mi sandın?"
Buzdolabını kapatıp ona döndüm "Şu an yaşıyor ve yaşıyorum. Önemli olan şey bu değil mi?"
Karnıma aldığım yumrukla buzdolabına çarpmam bir oldu. Yumruğu atan kişi Ray olduğu için çok şaşırmıştım. Aynı anda bana sarıldığında bende ona sarıldım. Kızarmış gözleriyle "bir daha bunu yapma" dediğinde kafamla onayladım. Ne diyebilirdim ki? 'Bir daha olsa bir daha yapardım' mı? Beni burda öldürürdü bu ikisi.
Gülerek Ray'in sırtını sıvazladığımda Devin bana pis pis bakıyordu. Masaya tıka basa dolu bir tabak bıraktıklarında ikisine de şaşırmış bir şekilde baktım. "Buzdolabındaki her şeyi tabağa koymuşsunuz" ikiside bana kötü kötü bakarak yemem için çatalı uzattı. Zorla tabağı bitirdiğimde kendimi daha iyi hissediyordum.
İçeriye giren Gerard ile Devin ellerini çırparak "hadi son bir kez daha çalalım yarın sahnedeyiz" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our Lady Of Sorrows +18
JugendliteraturOkumak için fan olmanıza gerek yok. Yazım hataları olabilir.