Dün şarkıyı çaldığımızda daha önce hiç bu kadar iyi olmamıştı. Gerard o kadar içten söylemişti ki insanların onun vampir olduğunu anlamalarından korkuyordum. Ama bugün dünden de iyi çalabileceğimize inanıyordum.
Elimdeki kazıkları arabanın arkasına yerleştirirken Ray de arabaya bidon bidon benzin taşıyordu. Aklıma gelen fikirle mutfaktaki sarımsakları da arabaya götürmeye karar verdim. Devin "sarımsak uydurma" diyince geri dönüp arabaya bindim. Hepimiz beyaz gömlek, siyah kravat, siyah yelek ve siyah ceket giymiştik. Dışarıdan bakanlar cenazeye gittiğimizi düşünebilirdi. Devin ise gömlek ve yelek giymeyip ceketin içine sütyen altına da kısa bir etek giymişti. Yarışmanın olduğu yere doğru giderken Gerard'ın gergince parmaklarını dizine vuruşunu izliyordum.
Arabadan indiğimizde yarışmanın yapılacağı konser alanına gelmiştik. Bir binanın içinde olmamamız beni memnun etmişti. Devin bizden ayrılıp öğrencilerin oluşturduğu teknik ekiple ışıklar hakkında konuşmaya gitti.
Bundan çok fazla bahsetmişti ama hiçbirimizin bir şey anlamadığını fark edince bizimle uğraşmayı bırakmıştı. Kulis olarak kullanılacak büyük kulübeye girdiğimizde bizim için ayrılan küçük yere geçtik. Devin arkamızdan gelirken elindeki tuhaf pembe çantayı sallıyordu.
Bin bir türlü ısrarla bize makyaj yapmasını kabul ettirtti. İlk başta Ray oturdu. Devin çantadan tarak çıkartınca kalkmaya çalıştı ama Devin o kalkmadan kafasına tarağı sokunca oturmak zorunda kaldı. Sarımsı uzun kıvırcık saçlarını arkaya doğru yatırdı. Yüzüne pudra sürüp göz altına siyah kalem çekti. Gözlerinin altında küçük bir morluk yapıp ellerini çırparak Ray'e aynayı gösterdi, tam bir vampire benziyordu. Ray ifadesiz bir şekilde "duş almak istiyorum" dediğinde Devin gülerek saçını son kez elden geçirdi.
Gerard'ı koltuğa alırken Gerard sırıtıp ellerini Devin'e göstererek "lütfen canımı yakma" dedi. Devin kafasına bir tane vurup farklı bir pudra çıkardı bu pudra Ray'de kullandığından koyu renkliydi. Gerard'ın çok beyaz olan tenini makyajmış gibi göstermeye çalıştığını anlayabiliyordum. Gözünün altına kalem çekip biraz morluk ekleyerek onu da yolladı.
Derin bir nefes alarak koltuğa oturdum. Devin açık renkli pudrayı yüzüme sürüp öbürlerine ne yaptıysa bana da aynısını yaptı. Dudağımdaki ve burnumdaki piercinglerin etrafına hafif bir kırmızılık ekleyerek omzuma vurdu. Arkadaki koltuğa geçtiğimde Devin saçını bağlayarak kendi makyajına başladı.
Kendi makyajını da yaptıktan sonra bize ayrılan alandan çıkıp sahnenin arkasında gösteriyi izlemeye başladık. Bizimle birlikte 15 grup vardı. Yayın akışına göre en son bizi çıkaracaklardı. Bunu Devin'e borçluyduk. Çıkan ilk 10 vasat grubu dinledikten sonra Ray kendini sırt üstü yere bırakıp "katlanamıyorum" diye bağırdı. Çıkan gruplar son 5 te iyileşirken geçen yıl bizi yenen grup çıktı. Gerçekten güzel çalıyorlardı. Şarkıları bittiğinde herkes çığlık atarak alkışlamaya başladı. Gerard da alkışlarken ellerine vurup alkışlamasını durdurdum.
Hep birlikte sahneye doğru ilerlerken karşı grup yanımızdan geçiyordu. Önümde yürüyen Gerard'a atılan omuzla ayağımı uzatarak omuz atan kişinin yere düşmesini sağladım. Yere düşenin arkasından gelen arkadaşı üstüme yürümeye başladığında Devin dizinin arkasına vurup yere düşürdü. Arkamızda kalan grup bize yetişememesi için hızlanıp sahneye çıkarken arkamdan "ibne orospu çocuğu" diye bağırılınca arkamı dönüp gülümseyerek karşılık verdim.
Sahneye çıktığımızda hepimiz yerimizi aldık. Ben ve Ray gitarlarımızı son kez kontrol ederken Devin cebinden çıkardığı yaklaşık beş tane bageti oturduğu yerin yanına bıraktı. Bu kadar baget getirmesini garip bulmuştum. Gerard mikrofonun demiriyle oynuyordu. Üstümüze ışık geldiğinde hepimiz hazır bir şekilde okulumuzun adının anons edilmesini bekliyorduk. Verilen anonsla Gee "bizim yazdığımız bir şarkı 'vampires will never hurt you' umarım beğenirsiniz" dedi. Şarkıyı çalmaya başladığımızda ben ve Ray vokal yaparak Gerard'ın sesine destek çıkıyorduk. Devin giydiği çamaşır sayesinde çok ilgi görüyordu. Onun önünde toplanan erkeklerden birkaç tanesinin kafasına çalmasını etkilemeden iki üç tane baget attığını görmüştüm.
Gerard'ın çığlık attığı kısımda kalabalık coşmuştu. Yavaş yavaş şarkının sonuna gelirken Gerard terden sırılsıklam olmuş saçlarını arkaya atarak bana bakarak gülümsediğinde kendimi tutamadan Gerard'ın yanına gidip onu öptüm. Kalabalıktan kocaman bir çığlık yükselirken geri çekilip çalmaya devam ettim. Gerard "Can you stake me before the sun goes down" diyerek şarkıyı bitirdiğinde daha önce hiçbir grubun alamadığı kadar alkış aldık. Hep birlikte selam verip sahneden çıktık.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kimseye görünmemeye çalışarak arabaya ulaşmaya çalışırken bir anda karşımıza çıkan Mikey ile duraksadık. Ağzı ve elleri kan içindeydi yüzü yer yer morarmıştı . Gözleri ise yaşlarla doluydu ve ağlıyordu. Yanımıza hızla yaklaşarak Gerard'a sarıldığında Devin ağlamaya başladı. "Hepsini öldürdüler."
Mikey'in dediği cümleyle tüylerim diken diken olurken Gerard anlatması için Mikey'i kendinden uzaklaştırdı. "Onun için her şeyi yaptım ama onu kurtaramadım. 2 haftadır ağzıma bir şey sürmedim. Alex herkesi öldürdü, herkesi." Dedi. Gerard ona tekrar sarılırken hiçbir şey anlamamıştım. Gerard'ın omzuna kafasını gömdüğü için boğuk gelen sesiyle "hepsini geri göndermeliyiz" dediğini duydum. Bu işte yanımızda olacak bir vampir daha olduğu için sevinmiştim. Hep birlikte arabaya sığışıp Gerard'ın söylediği yere doğru gitmeye başladık.