"Ne yani sende mi gideceksin bunu yaparsak?" Diye sordum. Gözlerimin içine bakıp duraksadı ne diyeceğini düşünüyormuş gibi görünüyordu "hayır bu dünyada birine, birilerine bağlandığım için burada kalacağım" dedi. Rahat bir nefes verirken boynuna sarıldım.
Devin "hadi artık uyuyalım" dedi. "Salondaki iki kanepe var ve bir kişi de benim odamda kalabilir yatağım çift kişilik" dedim. Devin ve Ray koşarak salondaki iki kanepeye atladığında Gerard'la birbirimize baktık. Gözlerimi kaçırıp "yorgan ve yastıklarını götüreyim" dedim. Hızlı adımlarla Devin ve Ray'e yorgan ve yastıklarını götürdüm. İki kanepenin ortasına bırakırken Devin'e "çok kötüsün" dedim. Devin gülerek bana orta parmağını gösterirken Ray'de gülünce ikisine de kötü kötü bakarak Gerard'ı yalnız bıraktığım mutfağa gittim.
"Eğer rahatsız olacaksan ben yerde yatabilirim" dediğinde "saçmalama senden nasıl rahatsız olabilirim ki?" Dedim. Birlikte odama giderken hızlanan kalbimi yavaşlatmaya çalışıyordum. Gerard odama göz gezdirirken ben çoktan yatağa yatmıştım bile. Gerard yanıma yatarken kendimi sakinleştirmek için gözlerimi kapattım. "Biliyor musun önceden haftada 10 dakika uyumam bile yeterli olurdu şimdiyse günde 8 saat bile yetmiyor." dedi. Kendimi kötü hissederken ona döndüm keşke ona kendi kanımı verebilseydim tavanı izleyen gözleri bana döndüğünde kalbim tekrar hızlandı. Birbirimize bakarken yavaşça ona yaklaşmaya başladığımda Gerard'da aynı şeyi yapıyordu.
Yüzlerimiz arasında azıcık mesafe kalınca arkamı döndüm. "İyi geceler" Gerard'ın hayal kırıklığına uğramış gibi çıkan sesiyle "iyi geceler" dedi.
•
Belime sarılı kollar ile gözlerimi açtım. Sırtım Gerard'ın soğuk göğsüne değiyordu. Ellerini üstümden çekip kalktığımda Gerard yastığıma sarılarak uyumaya devam etti. Gülerek kafasına bir öpücük bırakıp odadan çıktım. Mutfakta kahvaltı eden Ray, annem ve Devin gülerek konuşuyorlardı. "Beni niye uyandırmadınız" diyerek masaya oturduğumda "rahatsız etmek istemedik" diyerek göz kırpan Devin'le hepsi gülmeye başladı. Kafamı ellerime gömerek güldüm.
İçerden paytak adımlarla gelen dağınık saçlı Gerard ile kendimi ona hayran hayran bakmaktan alıkoyamadım. Masaya oturup "günaydın" dediğinde hepimiz aynı şekilde karşılık verdik. Hepimiz yemek yerken Gerard'ın bizi izlediğini farkeden annem "yesene oğlum diyerek pankek tabağını ona uzattı. Yanında oturan Devin annemin uzattığı pankek tabağından bir tane alıp "bizim gitmemiz lazım Gerard'ın aç karnına içmesi gereken bir ilacı var" diyerek elinde pankekle ayağa kalktı.
Gerard da onunla birlikte kalkarken "belki bizde o ilaçtan vardır adı ne?" Diye sordu annem. Devin "rus ilacı Gerard bile adımı tam olarak telaffuz edemiyor" diyerek vedalaşıp evden çıktı. Annem bacağımı sıkarak "ne kadar tatlı bir çocuk" dedi. "Okula az kalmış hazırlanmam lazım" diyerek kaçtım. Arkamdan annem ve Ray'in gülüşmelerini duyabiliyordum.
Hızlıca hazırlanıp içeri girdiğimde Ray'in de gittiğini anladım. Annemle vedalaşıp kaykayıma binerek okula gitmeye başladım. Okula gittiğim yolum kenarındaki ormandan çığlık sesi duyunca kaykaydan inerek ormana yaklaştım. Asfalt yoldan çıkıp toprağa basmaya başladığımda çamura batan ayağımla asfalta tekrar çıktım. Bakınca üç metrelik bir alanın ıslandığını farkettim. Uzun zamandır yağmur yağmıyordu böyle büyük bir bölgenin çamur olması saçma geldi. Eğilip koyu renkli çamuru elime aldığımda elime gelen kırmızılıkla geriye doğru tökezledim.
Elime telefonumu alırken titriyordum. Ray'e kısa ama açıklayıcı bir mesaj atıp konumumu belirttim. Ucu sivri kaykay aldığım için kendimi tebrik edip kaykayı elime alıp ormana girdim. Çığlığın geldiğini düşündüğüm yere doğru koştum. Görüş açıma giren sarı saçlı birisiyle kaykayımı kaldırdım. Ensesine sivri olmayan kısmıyla vurduğumda ensesini tutarak arkasını döndü. Kaykayın sivri kısmını çevirip ona saplamaya çalıştığımda kaykayı elimden tek hareketle çekip bir ağaca fırlattı.
Ağaçta parçalanan kaykayıma bakarken yutkundum. Sarışın ve uzun boylu adam beni ittirerek ağaca çarpmamı sağladı. Boğazıma ellerini sarıp sırtımı ağaca sürterek beni havaya kaldırdı. Ellerimle ellerini çekmeye çalışırken gözlerim kararmaya başladı. Bir anda boğazımdan çekilen ellerle öksürerek yere düştüm. Gözlerimi araladığımda karşımda sarışın adamı tutan Gerard vardı. Sarışın adam gülerek "merhaba kardeşim" dedi. Gerard ise onu omuzlarından ittirerek "git burdan Mikey" dedi. Mikey uzaklaşırken Gerard eğilerek "vampirler asla seni incitemeyecek" dedi.
Mikey arkasına bile bakmadan giderken Gerard yanaklarımı tutarak "iyi misin?" Diye sordu. Kafamı onaylar bir şekilde sallarken Ray arkamızda kucağında bir kadınla "gitmeliyiz" dedi. Gerard kalkmama yardımcı oldu. Birlikte ormanın çıkışına doğru koşarken Devin dedesinin eski arabasıyla bizi bekliyordu. Arabaya biner binmez Devin hastaneye doğru gaza bastı. "Nabzı atıyor mu?" Diyen Devin'le kadının nabzına baktım. "Evet ama çok zayıf daha hızlı sür" dedim.
Hastanenin önünde durduğumuzda Ray kucağındaki kadınla koşarak acile girdi. Kadın Ray'in kucağından alınıp sedyeye koyulduğunda hep birlikte rahat bir nefes aldık. Ray hızlıca defterinden bir parça koparıp üstüne bir şeyler karalayarak bir hemşireye verdi.
Devin gülerek Ray'in omzuna vurdu "güzel hareket" dedi. Anlamayan gözlerle onlara bakarken Devin "kağıda seni 'kurtaran kişiye ulaşmak istersen' diye not düşerek numarasını yazdı" dedi.
Hep birlikte arabaya binip okula doğru gitmeye başladık. "Ehliyetin var mı?" Ray'in sorusuna Devin hayır anlamında kafasını sallayarak cevap verdi. Öne doğru uzanarak "peki arabayı dedenden nasıl aldın?" Diye sordum. "Arada izin veriyor ama ehliyetimi 4 yıl önce aldığımı sanıyor" dedi.
Okula vardığımızda ders çoktan başlamıştı. Ne de olsa yok yazıldığımız için kantinde ikinci dersi beklemeye karar verdik. Gerard vişne suyunu içerken biz kahve içiyorduk. İçeriye koşarak giren basketbol takımıyla Gerard'ın gerilerek sırtını dikleştirdiğini gördüm.
Rahat bir tavır takınarak sandalyede daha çok yayıldım. Okulun ucubesiydim ama kimse bana bulaşmazdı. Bunun bir nedeni vardı tabii ki. Dudağımdaki piercingle oynayarak basketbolculara bakıyordum. Hepsi bize doğru bakarken Devin arkasını dönüp bize geri döndü.
"Hemen gidelim burdan" dedi. Kaşlarımı kaldırarak ona baktığımda "bu sefer 4 kişiyi tek başına dövmen onları korkutmuyor gibi" dedi. Hızla masadan kalkıp en önden kantinden çıktım. 4 kişiyi tek başıma dövmüş olabilirim ama bunu onlar sarhoş olduğu için yapabilmiştim. Sağlıklı 8 basketbolcuyla yanımda yalnızca iki kavga edebilecek insan varken bir şey yapmazdım. Devin'in daha önce bardan döve döve attığı adamları hatırlayabiliyordum. Ray ise... Ray insanlara zarar vermeyi sevmez. Yanımda tek Devin varken onları dövmem imkansız. Gerard'ın yürümeye düzgün mecali yok zaten.
Devin kulağıma eğilerek sordu "ne yani yıllardır anlatılan hikaye yalan mıydı? 4'ü de sarhoş muydu?" Gözlerimi devirerek cevap verdim "1.68 lik boyumla ne yapmamı bekliyorsun?"
Devin'in gülmemek için kendini tutmasını görebiliyordum. Suratına bakıp onay verdim. Gülmeye başlayınca etraftan geçen tek tük kişi ona hayran hayran baktı. Haklılardı.
Çalan zille Gee ve Devin hariç herkes farklı yönlere ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our Lady Of Sorrows +18
Teen FictionOkumak için fan olmanıza gerek yok. Yazım hataları olabilir.