Kafede Alpereni görmeyeli birkaç gün olmuştu. Aynur ve Ece inadına geldiğini uyuzluk çıkarmak için yaptığını, aslında kafenin yada okumanın umrunda olmadığını söyleyip duruyorlardı. Bence de öyleydi. Çocuk gerçekten sıkıntılı bir insandı ve bu can sıkıcıydı. Onu bir daha görmemem iyi olmuştu, rahat rahat işimi yapabiliyordum.
Okula gitmek için yataktan kalktım. Hızlıca üstümü giyinip makyajımı yapmaya başladım. Çantama gereken eşyaları koyup evden çıktım. Kahvaltı yapmadığım için bir börekçiye uğrayıp kendime yiyecek bir şeyler aldım. Okula vardığımda derse neredeyse geç kalacaktım. Dersine gireceğim hoca sıkıntılı bir tipti. Dersine bir dakika geç kalsan bile almıyordu. Merdivenlerden koşar adım çıkarken başıma gelebilecek en kötü şey geldi. Merdivenden inen biriyle çarpıştım. Elindeki kahve koluma döküldü ve kolum yandı. Acıyla inlerken etraftaki insanlar dönüp bize bakıyordu. "İyi misin?" diye sordu bana çarpan çocuk. Kafamı iki yana salladım, kolum çok acıyordu. "Kolumu yaktın!" dedim. "Gel seni revire götüreyim." dedi. Gözyaşlarım eşliğinde revire gittik.
Doktor koluma pansuman yaparken çocuk sürekli özür diliyordu ama derse geç kalıcam diye hızlı hızlı koşan kişi bendim. Bir kez daha özür dilediğinde "Gerçekten senin hatan değildi." dedim. Telefonum çaldığında tam çantamı alacaktım ki karşımdaki çocuk cebinden telefonunu alıp kulağına götürdü. Benimki sanmıştım ama telefonlarımızın melodileri aynıydı. "Kardeşim revirdeyim, bir kıza çarptım kolu yandı." dedi. Birkaç dakika karşı tarafı dinledikten sonra "tamam." diyip telefonu kapattı. Doktora dönüp "çok mu kötü?" diye sordu kolumu göstererek. Doktor "galiba kahve çok sıcakmış ama problem yok hemen kremini sürdüm , mikrop kapasın diye bir de saracağım." dedi. Adam kafasını aşağı yukarı salladığında suratındaki ifadeden üzüldüğünü, bana acıdığını anlayabiliyordum.
Adım sesleri geldiğinde kafamı kapıya çevirdim. Gelen kişiye baktığımda şok olmuştum. Gelen Alperen'di. Onunla aynı fakültede okuduğumu bilmiyordum. O da beni gördüğünde şaşırmıştı. "Sen falcı kız." dedi. O da şaşırmıştı. Çocuk ikimize bakıp kaşlarını kaldırdı Alperen'e dönüp "falcı kız derken?" diye sordu. Alperen "Yok bir şey." diyerek onu geçiştirdi. Yanıma geldi ve kaşlarını çatarak koluma baktı. "Uff kötü olmuş ya." dedi. Kolum gerçekten çok yanmış su toplamıştı. Doktor geri dönüp kolumu sarmaya başladı. İşi bittiğinde "Sana söylediğim kremleri al her gün değiştir pansumanını." dedi. Kafamı aşağı yukarı salladım. Elime bir kağıt verdiğinde yerimden kalktım. Çantamı omuzuma alıp kapıya doğru yürüdüm.
Kolum gerçekten acıyordu ve bu şekilde derse giremezdim, zaten geç kalmıştım. Yavaş adımlarla yürürken telefonumu çıkartıp Aynur'u arayacaktım ki biri bana seslendi. "Bakar mısın?" arkamı dönüp baktığımda koluma kahve döken çocuk yanıma geldi. "Galiba fal bakıyormuşsun bana da bakar mısın?" diye sordu. Gülümsedim kolumu göstererek "şuan bakabileceğimi pek zannetmiyorum umarım başka zaman." dedim.
Çocuk dudaklarını büzdü. "Gerçekten tekrar özür dilerim ." dedi. Gülümseyip tekrar yürümeye başladım. Telefonumu çıkarıp Aynur'u aradım ama açmadı. Onun da bugün dersi vardı ve burda olması gerekiyordu. Tekrar aradığımda telefonu açtı "Efendim canım benim."
"Nerdesin Aynur?"
"Bizim fakültedeyim noldu ki?"
"Sorma ya koluma kahve döküldü sargıda şuan, canım çok yanıyor derse girebileceğimi sanmıyorum."
"Oha , kıyamam sana ben ya, nerdesin söyle geliyorum."
"Bizim fakültenin bahçesindeki kafeye gel."
"Tamam geliyorum."Telefonu kapattıktan sonra fakülteden çıkıp söylediğim kafeye oturdum. Birkaç dakika sonra Aynur'da gelmişti. Endişeli bir şekilde nazikçe kolumu tutup baktı, ama kolum sargılıydı. "Nasıl oldu bu böyle?" dedi. "Merdivenden çıkarken bir çocuğa çarptım elindeki kahve koluma döküldü."
"Hayvan neden önüne bakmıyor ki?"
"Hata bendeydi koşarak çıkıyordum merdiveni. Bu arada çocuğun yanına Alperen geldi onun arkadaşıydı."
"Ne! Kumral uzun boylu saçları biraz uzun bir çocuk mu?"
"Evet. Nerden tanıyorsun, yakın arkadaşı heralde."Aynurun suratında öfke ve kader aynı anda görüldü. "Demek Kaan da geri dönmüş." dedi. Kaan ismini daha önce duymuştum. Aynurla ilk tanıştığım zamanlarda sürekli ağlıyordu, aşk acısı çekiyordu çünkü sevgilisi bir anda ortadan kaybolmuştu, başta aramalarına ve mesajlarına tek tük yanıtlar versede sonunda uzun bir ayrılık mesajı atmıştı ona. "O Kaan, Alperen'in arkadaşı mıydı?" diye sordum. Kafasını aşağı yukarı salladı. Gözleri dolmuştu yanıt vermedi. O sırada yanımıza garson gelmişti. Bir şeyler sipariş ettikten sonra Aynur'un masanın üzerindeki elini tutup yanında olduğumu belirtmek için sıktım. "Zaten senin tipin değil, boşver." dediğimde gülümsedi. Sürekli arkasından 'zaten benim tipim değildi' dediği için bunu söyleyip onu güldürmeye çalışmıştım, biraz işe yaramıştıda.
"İyi ki varsın Duru, iyi ki seninle tanışmışım." dediğinde ayağa kalkıp yanına oturdum ve ona sıkıca sarıldım. Belki uzun yıllarca süren bir akadaşlığımız yoktu ama yıllarca süren arkadaşlıklara sığdırılamayanları biz bir yıla sığdırmış çok şey yaşamıştık. "Sen de iyi ki varsın." dedim.Aynur'un dersi başlayacağı zaman benimde başka bir dersim başlayacaktı. Kolumun acısı geçmişti bu yüzden ben de derse girecektim. Hızlı adımlarla sınıfa girdiğimde onu da orda görünce sinirlerim bozulmuştu. İçimden bu çocuk ne böyle her yerden çıkıyor demeden edemedim. O da beni görünce gülümseyip eliyle yanını işaret etti. Ben de küçük adımlarla gidip yanına oturdum. Aynur için öğrenmem gereken şeyler vardı.
🌕🌖🌗🌘🌑🌒🌓🌔🌕
YORUMLARINIZI MERAK EDİYORUM. Okuduğunuz için teşekkürler🌷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAL
RomanceOkuduğunuz bütün aşk romanlarını unutun. Bu gerçek bir aşk. Aşkı gerçekten kalpten hissetmek isteyenler için. Kapak tasarımı @edalt11