0.4

52 4 5
                                    

   Yanına oturduğumda hoca daha gelmemişti. Alperen'e dönüp "Sen neden her yerden çıkıyorsun?" diye sordum. Kaşlarını çattı. "Aynı soruyu ben şimdi sana soracaktım." dedi. Sırtıma yaslanıp "Allah allah öyle mi?" dedim. Bu çocuğu ilk gördüğüm anda bile kanım ısınmamıştı. Hoca geldiğinde dönüp hocayı dinlemeye başladım. Sıraya bir şeyler yazmaya başladığında göz ucuyla baksamda üstüme alınmadım. Koluyla beni dürttüğünde yazdığı yazıyı okudum. "Dersten sonra bir kahve içmeye ne dersin?" dediğinde aslında reddetmek istemiştim ama içimden neyse gideyim bari diye geçirip "tamam." yazdım. Sonunda ders bittiğinde defterlerimi felan toplayıp çantama koymuştum. Çantamı omuzuma takarken Alperen'de yerinden kalktı. "Hadi gel ." dediğinde onu takip edip sınıftan çıktım. Yan yana yürüyorduk. "Ailemden bahsetmeni istiyorum falda bakalım bilecek misin." dediğinde "tamam" demekle yetindim. Kampüste bulunan kafeye gidip oturduğumuzda türk kahvesi sipariş etmişti.

Kahveler geldiğinde kahvesini hemen içip çevirdi. Bende kahvemi yavaş yavaş içerken ikimizde tek kelime etmemiştik. "Baya fal baktıran varmış sana inanıyor herkes." dedi. Kafamı aşağı yukarı salladım "evet herkes inanıyor, söylediklerimin çıktığını söylerler." dedim. "Güzel bir yetenek, ama ailem hakkında diyeceklerini gerçekten merak ediyorum." dedi. Dakikalar geçerken genelde Ece ve Cem hakkında sohbet etmiştik. Fincana dokunup "Soğudu bak bakalım neler söyleyeceksin." dedi. Dudaklarımı ısırarak fincanı önüme çektim. Yanlış bir şey söylemekten veya bana inanmasından korkuyordum.

    Fincanı elime alıp gözümü kahve telvelerinde gezdirdim. Telvelerin bıraktığı izler anlayana aslında çok şey anlatıyordu. "Ailede omuzunda en çok yük olan kişi sensin." dedim. Göz ucuyla ona baktığımda kollarını bağlamış, arkasına yaslanmıştı. Yüzündeki meraklı ifade söyleyeceklerimi merak ettiğinin apaçık kanıtıydı. "Ailende hasta olan biri var... Bu durum seni çok üzüyor. Yakında elinize çok büyük bir para geçecek ve bu parayı hastalık için harcayacaksınız." dedim derin bir nefes alıp bakmaya devam ettim. "Yorulmuşsun, ruhun yorgun gözüküyor. Liderlik vasfına sahip bir kişiliksin bu yüzden aile içinde çoğu şeyi sen yönetiyorsun." dedim. Kafamı kaldırıp yine ona baktığımda mimik oynatmadan bana baktığını gördüm. Çok dikkatli dinlediği belliydi. "Senin babanla büyük sıkıntıların varmış.  Aile içinde biraz baba konumuna geçtiğini düşünüyorum." dedim. Tam ağzımı açacaktım ki elini havaya kaldırdı "tamam yeter bu kadar." dedi. Kaşları çatılmıştı.

   Bir şey söylemeden elimdeki fincanı masaya bıraktım. "Ücreti ne kadar." dediğinde geriye doğru yaslandım. "Sana ücret yok." dedim. Kaşları hala çatıktı. Ondan para almayacaktım, sonuçta dolaylı yoldan da olsa patronumdu. "Söylediklerim çıktı mı ki?" dediğimde kafasını aşağı yukarı sallamakla yetindi. Kaşları hala çatıktı. Telefonum çaldığında telefonumu çıkartıp ekrana baktım arayan kişiyi görünce  açmasamsa söyleyeceklerini tahmin ediyordum ama telefonu açtım. "Efendim Emre."
    "Duru kafedeyimde seni göremedim fal baktıracaktım."
     " Tamam gelirim yarım saate." diyip telefonu kapattım.  Emre'nin benden hoşlandığını ve sırf benimle oturup konuşmak için sürekli fal baktırdığını biliyordum. Aptal değildim. "Benim gitmem lazım." dediğimde Alperen hala düşünceliydi. "Tamam." demekle yetindi. Masadan kalkıp mekandan çıktım. Kafe çok uzakta değildi yürüme mesafesindeydi. Anayola çıktığım sırada Alperen'e kafede fal bakarken yanımıza gelen kız önüme çıkmıştı yanlış hatırlamıyorsam ismi Kübraydı. "Selam."
"Selam."
"Bir şey merak ediyorum Alperen'le seni birkaç kez yanyana gördüm sınıftan beraber çıkıyordun kafede ona fal felan bakıyordun ne iş?"
"Merak ettiğin şeyi anlayamadım?"
"Yani aranızda bir şey mi var dedim cici kız."
"Yok."
"Güzel, ondan uzak dur."
"Ne diyorsun ya sen ? Ne saçmalıyorsun hem sanane?"
"Bana bak kızım Alperen'den uzak duracaksın o kadar yoksa başına geleceklerden ben sorumlu değilim." Kızın kurduğu bu aptal cümle sinirimi bozmuştu. Beni resmen tehdit ediyordu. "Defol git şurdan sinirlerimi bozma , kendini ne zannediyorsun ya sen?" dedim. Bir adım atmaya çalıştığım sırada önüme geçti. Artık bu gerizekalıya sabredecek gücüm kalmamıştı. "Çık önümden!" dedim. Pis pis sırıttı. "Çıkmazsam nolur?" diye sorduğunda kızı ittim. Kız bir iki adım geriye tökezlediğinde bir anda kendini yere attı ve var gücüyle bağırmaya başladı. "Ahhhhh!" dediğinde ne yaptığını anlayamamıştım. Kızı sadece elimin ucuyla itmiştim. Birkaç adım sesinden sonra Alperen yanımızda belirdi. Meraklı gözlerle bir bana bir Kübra'ya bakıyordu. Kübra zar zor ayağını tutarak ayağa kalkmış gibi yaptı. Yalancının önde gideniydi. "Alperen kız arkadaşına sahip çık! Hiçbir şey yapmamama rağmen kafede benimle konuşmanı kıslanmış gelip beni tehdit etti , Alperen'den uzak dur dedi." Kız resmen yalan makinesiydi. Hayretler içerisinde kalmıştım. Hayatımda böyle bir insanla ilk defa karşılaşıyordum. "Ya sen ne biçim bi insan çıktın. Yalancı, attığın iftiraya bak. Oyunculuğun Oscar ödülünü alır cidden tebrik ederim seni!" dedikten sonra hiç bakmadan yürümeye başladım. Alperen ismimi seslendiğinde arkamı dönüp bakmadım. Hızlı adımlarla yanıma geldi. "Dur, cüzdanını düşürmüşsün onu vermek için peşinden geldim!" dedi. Durup cüzdanımı alırken şoka uğramıştım. Cüzdanımı çantamdan çıkarmamıştım bile. Bu Kübra denen kız cidden sıkıntılıydı ve başımın onunla daha çok belaya gireceğini o an anlamıştım. "Teşekkürler." dedikten sonra cüzdanımı alıp yürümeye devam ettim.

—————

Kafeye girdiğimde Emre yine her zamanki yerine oturmuş beni bekliyordu. Yanına oturduğumda kahvesini çoktan içmiş falını kapatmıştı. Gülümsemeye çalışsamda az önce yaşadıklarım sinirlerimi bozmuştu. Kız cidden hayatımda gördüğüm en pislik insanlardan biriydi. Sinsi pislik. Oturduğum yerde ceketimi çıkarırken Emre kaşlarını çattı "ne oldu bir sorun mu var ilk defa seni böyle görüyorum." dediğinde gülümsemeye çalıştım. "Yok bir sıkıntım hastayım biraz." diye bir yalan uydurdum. Ona laf anlatmak istemiyordum. Emre'nin arkasında Ece'yi görünce kalkıp ona sarıldım. "Hoşgeldin." dedi gülümseyerek. "Hoşbulduk." dedim bende. Masada Emre'ye ardından Emre'nin önünde duran fincana baktıktan sonra "Ben sizi yalnız bırakayım rahat rahat bakarsın falına." dedikten sonra yanımızdan uzaklaştı.

Elimi uzatıp Emre'nin önünden fincanını aldım. Fala bakmaya başladığımda Emre söylediklermi dinlemiyor gibiydi. Daha fala doğru düzgün bakmadan beni durdurdu ve ücretini ödedi. Moralimin bozuk olduğunu anlamıştı bu yüzden böyle yapıyordu. Beni zorlamak istemiyordu. Ücreti aldıktan sonra ayağa kalkıp mutfağa girdim Ece'yi arıyordum. Nihayet bulduğumda yanına gittim. Yanına gittiğim anda kolumu tutup havaya kaldırdı "Koluna ne oldu?" dedi şaşkınlıkla. Kolumu daha yeni farketmişti. "Önemsiz bir şey , çay döküldü." dedim. Kaşlarını çattı. "Duru dikkat etseydin ya!" dedi. Suratı düşmüştü. Kardeşim gibiydi kıyamıyordu bana. İçim ona karşı sevgi dolmuştu. Kollarımı açarak sıkıca sarıldım. Ondan ayrıldığımda "Eve gidicem." dedim. Bugün yaşadıklarımı anlatacak halim yoktu hemde ortam müsait değidi. Başka zaman anlatacaktım. "Anahtarın var mı Aynur geç gelicekmiş, evde değil." dedi. Kafamı aşağı yukarı salladım."Var anahtarım, hadi sana kolay gelsin." dedikten sonra ona bir kez daha sarılıp mutfaktan çıkıp kafenin içerisine girdiğim sırada yine kaşıma çıkmıştı. Alperen geçen oturduğu yerde oturmuş kaşlarını çatarak bana bakıyordu. Anlam veremesemde pek kurcalayı umursamadım. Suratına bakmadan yanından geçip kafeden çıktım. Her adımımda gözlerini üstümde hissetmiştim.

      Mekandan çıktığımda bir kaç adım atmıştım ki bir el kolumu tutarak beni durdurdu.

    Umarım beğenirsiniz okuyan varsa yorum ve vote atarsa sevinirim🖤🖤🖤

FALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin