"Çek elini üstümden."
İkidir ona bunu tekrarlıyorum o ise sadece gülmekle yetiniyor. Kolunu ittirmeye çalıştığımda bunun boşa olduğunu gördüm.Sonuçta o kasları boşuna yapmadı bu çocuk öyle değil mi ? Asansörün yardım düğmesine basalı daha iki dakika olmuştu ve güvenlik hemen müdahaleye başlamıştı. O ise hala beni aynayla kendi arasında tutuyor, beni tahrik etmeye çalışıyordu. Peki oluyor muydum ? Evet. Peki bunu ona belli ediyor muydum ? Hayır.
"Yeter be."
dediğimde gülümsemesi kesildi ve sinirlendiğini anlamam için gözlerinin koyuluğuna bakmam yeterliydi. Bana böyle davranan o, sinirlenen gene o. Elini belimden çekti ve geriye gidip parmaklarının arasından saçını geçirdi. Gerçekten şu an yunan tanrıları gibi karşımda dikiliyordu ve ben yutkunmakta zorluk çekiyordum.
"Seni hafife almışım Manken Hanım, tahrik olmayacağını tahmin etmem gerekirdi. Nasılsa alışıksın böyle yakınlaşmalara öyle değil mi ?"
Yüzündeki gülümsemenin zoraki olduğu belliydi. Sinirliydi fakat son sözleriyle beni de sinir ettiğinin farkında değildi. Oyun mu istiyordu canı, Cımoon beybi !!
"Ah bunu anlamanıza sevindim. Yattığım onca erkekten sonra sizden tahrik asla olmayacağımı anladığınıza göre artık peşimi bırakırsınız." Yüzünde belli belirsiz bir şaşkınlık ifadesi geldi geçti. Sinirliydi az öncekinden daha da fazla. Tanımasam bana aşık falan olduğunu hatta bana başkasının dokunduğu duyunca kriz geçireceğini sanırdım. Ama maalesef gözlemlerin sonucuna dayanarak söylüyordum ki bir playboy asla bir kıza aşık olmazdı. Alnında ki atan damar ben buradayım diye bas bas bağırıyordu. Üstüme yürüdüğünde az önce uzaklaştığım aynaya doğru geri geri adım atmaya başladım. O ise daha fazla üstüme gelip beni tekrar kendi ile ayna arasına almıştı. Bu kadar yakınlaşma fazlaydı. Asansörün önündeki güvenlik işini bir an önce bitirsin diye devam ederken kulağıma yaklaşıp fısıldadı.
"Beni hafife .." cümlesini tamamlayacağı sırada asansör hareket etti ve birkaç saniye içinde kapı açıldı, otomatik olarak kendimi dışarı attım. Derin nefesler almaya ihtiyacım vardı. O kadar yakınlaşmanın ardından uzak kalmaya ihtiyacım vardı.Tabi o buna izin verseydi.
"Benimle geliyorsun."
Koluma yapıştı ve beni kendi arabasına doğru çekmeye başladı. Biz şimdi bununla aynı okuldaydık ha? Bir de aynı sınıfta. Şans yine bana kıçıyla gülmüştü anlayacağınız.
"Az önce beni asansörde sıkıştıran bir adamla geleceğimi düşünmüyorsun değil mi ?"
"Gelecek misin demedim zaten geliyorsun dedim, dün hakkında konuşacağız." Dünün nesi hakkında konuşacaktık ? Ben gelmeyince kucağına nasıl başka bir kızı attığını mı ?
"Konuşacak ne var ki ?"
"Dün gelmiyorsun ve ardından bara geliyorsun, sence ?"
Vay canına sinirlenmişti. Ama o kadar kolay değil dün gördüklerim benim de aklımdan çıkmıyordu.
"Neyi konuşacağız ? Dün ben gelmeyince kendini nasıl bara attığını, sonrada o kızı nasıl kucağına aldığını mı ? Ben yeterince gördüm. Konuşmaya gerek yok."
Güldü ve hala gülüyor, bu da benim sinirimi daha da çok bozuyordu.
"Ah bana beni kıskandığını mı söylemeye çalışıyorsun Yağmur Atakoğlu ?"
"Hayır seni kıskanmıyorum bay…"
Ah lanet olsun ki adını bilmiyordum ama o cümlemi tamamladı.
"Kaya ARSLAN."
Ne ? Kahpe Bizans ve kahpe kaderden sonra şimdide kulaklarım bana oyun mu oynuyordu ? Kaya Arslan mı dedi o ?
"Kaya ARSLAN mı ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANKEN
ChickLit"Bir küçük hayal kırıklığı hikayesi" "Yeri gelmisken söylemeden geçemeyeceğim, sen çocuk sarılmaktan korkma."dedi ve gitti Kaan. O gün hoş geldi Yakışıklı.. Ve geri kalanlarla başı belada Yağmur'un. Yağmur kim mi ? Komedi ve karmaşıklığın sonunda k...