İÇ SESE KULAK VER

143 7 0
                                    

"Gitmeni istemene şaşırdım doğrusu, az çok mankenlerle aram iyidir." Göz kırptı ve küçük bir kahkaha sesi kulaklarımı tırmaladı. Yüzümün yanmasının nedeni bu kez sinirdi. Saf sinir ilk kez bedenimi ele geçiriyordu. Acı iyiydi, mantığı açık tutardı. Mantığım şu an buradan çıkıp gitmem gerektiğini söylüyordu fakat bu o kadar kolay olmamalıydı o daha sert bir şekilde ödemeliydi bunu. Kasıklarına tekme olabilirdi ya da yüzüne sert bir tokat. Fazla açılmış olan mantığım harekete geçti. Ondan kurtulmak için önce kasıklarına sert bir tekme indirdim iki büklüm önümde dururken yüzüne geçirdiğim tokatla ev yankılandı. Bu kez onun gözlerinde de aynı duygu vardı. Saf sinir. İlk defa onunla aynı duyguları paylaşıyorduk, belki son olurdu çünkü onu bir daha hayatımda göreceğimi pek sanmıyordum.

"Ben senin o tanıdığın vücudunu pazarlayan mankenlerden hiçbir zaman olmadım bay playboy." Evet daha tanımıyordum onu nasıl biri olduğunu bilmiyordum ama six packleri, fazlaca şişmiş ego, yer çekimine meydan okuyan göt ve o güzel yeşil gözleriyle playboydan başka bir halt olamazdı.

Arkamı döndüm ve bu kez kapattığı o hızlı kapıyı açıp bir çırpıda dışarı attım kendimi. Neyse ki kızların dairesi tam karşıdaydı bu yüzden çok uzun süre yürümeyecektim. Kapıyı çaldığım kimsenin açmamasına şaşırsam da sonra aklıma evden çıktıkları geldi. Peki şimdi ne yapacaktım ? Biraz kapının önünde oturup bekledikten sonra müzik dinlemek için elimi cebime atmamla anahtarı bulmam bir oldu. Aklım neredeydi ki benim ?

- Nerde olacak six packleri olan egolu çocukta.

+Sana mı sordum ben kendi kendime düşünüyorum.

-Salak ben zaten senim, iç sesinim.

-İçim de kal o zaman.

-Yalnız sen bu çocuktan sonra iyice mala bağladın.

+İç sessin ama Gamze'yle Hasret'ten pek farkın yok.

-Sonuçta onlarda aklı başında insanlar.

+Ne demek istiyorsun sen bana be ?

-Diyorum ki azcık beni kullan kızım bu hallere düşmezsin. Bak ben varım ama kullanamıyorsun, hayır kızlarda yok iyice mala bağladın.

+Sen bir gir içeri, sus bir ya. Çenen düştü mübarek.

-Ben sustuğumda aklın direk dalyana kaysın değil mi ?

+Dalyan ? ha yakışıklı

+Acaba şu anda ..

-Al işte başladı.

OF. İç sesimle kavgamı bitirdikten sonra eve girip anahtarı masaya attım. Radyo da çıkan şarkı benim olsun diye aklımdan geçirirken radyo açıldı birden. Nasıl ya ? Tövbe bismillah!! Allah'ım bildiğim dualarla sana geliyorum  yarabbim.

"Kim var, kim açtı ?"

"Orda biri var mı?" diye diye söylenirken ayağımın altında duran radyonun kumandasını görüp elime aldım. Kendi kendime sövdükten sonra huzurla koltuğa oturup şarkının son kısmını dinlemeye başladım.

Alt tarafı bir bakış değil miydi ama en yeşilinden

Kaderime yazmalı mı seni acil vazgeçmeli mi hevesimden

Bile bile seve seve biliyorum geleceğim peşinden

Yakacağım bu başı salacağım derde yine en şahanesinden

Bizans bana olan oyunlarına son hızıyla devam ediyor, şimdi de radyo mu ele geçirmiş. Alt tarafı bir şarkı değil mi? En iyisi mutfağa girmek kızlarda birkaç saate gelir zaten, bari bir halta yapıp bir şeyler hazırlayayım. Önce kolay yoldan başlayıp çorba yapmaya karar verdim. Buzdolabını açtığımda domateslerin hafif ezilmiş olduğunu görmemle aklıma gelen ilk şeyi yaptım. Fırınlanmış domates çorbası hem yapımı kolay hem de malzeme değerlenir düşüncesiyle kolları sıvadım. Çorbam ocakta kaynarken üzerine serpmek için kaşar rendelemeye başladım. Tabi elime kaşarı almamla aklıma ilk gelen okulumuzun number one bitchi olan Duygu geldi. Kaan'la ilişkimi uzun yıllar sürdürmemim bir diğer nedeni ise bu kızın bizim Kaan'ı sevdiğini bilmemdi. Kim bilir yokluğumda neler yapmıştır. Sarışın saçlı yelloz. Saçlarını yolarmışçasına kaşarı rendelemeye başladım, bir süre sonra rahatladığımı hissettim. Birkaç çıtırtı duydum ve bu olamaz değil mi ?

Çorbam taştı. Gözümün önünde taştı. Sakin kalmaya çalışarak diğer ocağa aldım ve aygazı temizledim, çokta sorun yoktu. Peki başka ne yapabilirdim ? Mutfak tezgahına yaslandım ve düşünmeye başladım. Bizim kızlara yemek beğendirmek çok zordu. İlla biri bir şeyi sevmezdi. Hele sarışınımız hayatında balık yememiş insan o yüzden yemek seçimlerini her zaman dikkatli yapmışımdır. Tabi her gün kesinlikle makarna yiyen biri olarak ikinci yemeğimi bulmuştum. Kremalı Fetuçini Makarna. Ispanak ve mantarlı sosu ayrı tencerede kaynatırken fetuçini makarnayı da başka bir tencere de pişirmeye başladım. Makarnayı süzüp kaynamakta olan sosun içine döktüm. 3 -4 dakika sos ve makarnaları karıştırıp bekledim. Borcama alıp üstüne permasan peyniri serpip bir köşeye koydum. Bu da tamamdır. Gamze sever diye dolaptan tavuk çıkarıp soslayıp fırın tepsisine dizdim. Tepsinin içine patates, kabak ve havucu küp küp doğrayıp güzel bir görünüm sağlayıp fırına verdim. Hasretçim için ise son olarak salata yapmaya karar verdim bol  Akdeniz yeşilliğinin bulunduğu bu evde Hasret'in yaşadığı nasıl da belli oluyordu. Kendi kendime güldüm. Onlar için bir şey yapmayı seviyordum.

Sofrayı kurduğumda artık çok yorgundum ve duş almanın iyi geleceğini düşünmüştüm. Yukarı kata banyoya çıktığımda telefonuma gelen mesaj sesine aldırmadım. Eminim bu da Vodafone'nin oyunudur. Duştan çıktığımda dolaptan siyah deri bir tayt alıp giydim. Üstüne transparan içimi gösteren düz siyah bir gömlek. Saçlarımı kurutup doğal dalgalı haline bıraktığımda boy aynasının karşısına geçtim. Islık öttürebilseydim eğer şu anda kendime öttürüyor olurdum. Manken gibi kızdım. Ah pardon, mankendim zaten bir aralar.  Elime telefonu alıp kendimi yatağa attım kızlar birazdan gelirdi. Telefonum da iki mesaj vardı. Ah Vodafone aşkım bir mesaj neyine yetmiyor diye açtığım sırada telefonuma gelen mesajın tanımadığım biri tarafından olduğunu gördüm. İyi de bu kimdi şimdi ? Ne yazmıştı ? Heyecanla mesajları açtım. Bu kadarı da olamazdı değil mi ?    

MANKENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin