Karşı masada devam eden hararetli konuşmanın nereye varacağını meçhuldü. Kız ve oğlan o kadar büyük bir öfke ile konuşuyorlardı ki Siren gözlerini onlardan uzak tutamıyordu. Yeliz yine her nereye gittiyse gelmiyordu ve Siren'de bahçeye çıkmaktan korkarak kantinde kavga eden sevgilileri izliyordu. İnşaat izlemek gibi diye düşünüp kendisiyle alay etse de canı başka bir şey yapmak istemiyordu. Dışarıya çıkarsa o çocukla yeniden karşılaşmaktan korkuyordu. Ama içeriye gelme ihtimalinden de endişe ediyordu. Yalnız başına yakalanmak isteyeceği en son şey bile olmazdı.
Masadan çocuk kalkıp gittiğinde kıza üzülen Siren erkeklere yine öfkeyle doldu. En basit şeyde masadan kalkıp gitmelerinde, ortadan kaybolmalarından nefret etti. Her daim kendileri haklı olup üste çıkmaktan asla vazgeçmeyişleri insanı çileden çıkarmaktan başka bir şey değildi. Dünya onların etrafında dönerdi ve dünyanın merkezi onlardan başkası olmazdı. Doğruyu söylediğinde saçmalama, kırıldığını dile getirdiğinde trip atma demekten başka bir şey bilmezlerdi. İlişkide her şeyin onlara bağlı olmasından başka bir şey istemezlerdi. Kızlar onlar istediğinde gelecek onlar istediğinde gidecek ve bir nevi görünmez olacakları. Kendileri dünya üzerindeki tüm kızlara alıcı gözle bakabilirlerdi ama kimse onların sevgilisine ya da kız kardeşine bakamazdı. Her şeyin hâkimi olmak tabii bunu gerektirirdi.
Siren kendi masasından kalkıp kızın yanına gidip gitmemekte kararsız kaldı. Yardım etmek istese de bazı insanlara yardım edilemeyeceğini bildiğinden arada hissetti. Tanımadığı bir kızın yanına gitmek ters tepebilirdi. Üstelik daha az önce sevgilisiyle kavga ettiği akılda bulundurulursa siniri birkaç öfkeli boğa gücünde olan kıza selam verdiğinde bile başına bela açılabilirdi. Yine de bunu önemsememeye çalıştı. O sadece insanlığını yapacak ve yardım edebileceği bir şey olup olmadığını soracaktı. Bundan başka bir şey değildi. Kızın vereceği tepki onun kendi karakterine bağlıydı ve asla Siren suçlu olmayacaktı.
"İyi misin?" Kız başını olumsuz anlamda salladığında az önce çocuğun oturduğu yere oturup kıza baktı. Kafasını masadan kaldırmıyordu ve masada gözyaşlarından küçük bir göl oluşmuştu. "Senin için yapabileceğim bir şey var mı? Biraz nefes almak için dışarı çıkmak ister misin?"
"Şu an sadece ağlamak istiyorum."
"Ağlamak rahatlatır ama ne için ağladığına bağlı bu durum değişir."
"Beni ağlatan kişi sevgilim bile değil." Siren bir an yanlış bir tespit yaptığını düşümdü. Ama cümlede tuhaf bir şeylerin olduğundan emindi. "Aylardır beraber bir şeyler yapıyoruz, zaman geçiriyoruz ama o istediği zaman gelip sonra gidiyor. Bir şey sormaya kalktığımda ise hemen tartışmaya başlıyoruz. Yine öyle oldu. Günlerdir bana soğuk davranıyordu ve ben de merak ettim. Ne yapabilirdim ki? Şimdi de karşıma çıkma deyip gitti."
"Belki güven sorunları vardır." Kız kafasını masadan kaldırdığında mavi gözlerinin kızarmış hallerinden Siren korktu. "Yani, şey demek istedim. Sana karşı değil de insanlara karşı toplu bir güven sorunu varsa ve birileriyle yakın olmaktan korkuyorsa bir yakın bir uzak davranıyor olabilir. Bir tür ıssız adam sendromu?"
"Öyle bir şey değil."
"O zaman sebebini biliyorsan sana davranışlarının nedenini bile açıklamayan bir adamın peşinden neden koşuyorsun?"
"Senin daha önce sevgilin olmadı değil mi?" Başını sallama sırası Siren'deydi. "Daha önce âşık bile olmadın ve bana yardım edebileceğini sanıyorsun. Âşık olduğunda konuşalım." Siren verebileceği bir cevap olmadığından sustu. Karşısındaki kızı izlemekle yetindi. Hastalıklı bir hale geleceğine kedileriyle yaşayan bir teyze olmayı yeğlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ KIRAĞI
General FictionOlmamasına razıyım, yeter ki oluyormuş gibi olmasın. Franz Kafka