KEŞ Bölüm 5

864 42 7
                                    



Genç adam kardeşine sarılı kolunu, ondan ayırıp cebinden arabasının anahtarını çıkarttı. ''Benimle konuşmak istememenin hesabını eve gidince soracağım sana.'' Mete, ağabeyine gülümseyip hızla arabadaki yerini aldı. ''Bana kızacağını bildiğim için konuşmak istemedim.''

''Kızmayayım da ne yapayım? O kızı bana anlattığında ne dedim sana? Uzak durman gerektiğini anlamışsındır. Ona da söyledim. Bir daha yanaşmaz sana.'' Mete şaşkınlıkla ağabeyine döndü. 

''Onunla mı konuştun? Nasıl peki, iyi mi?'' 

Sinirle çenesi gerildi. Kardeşine baktı, sabır dilercesine. Yılmıyordu. ''Birkaç mesaj attım. Vicdan yaptı ya da korktu bilmiyorum.''

Kardeşi oturduğu koltukta kendisine döndüğünde bir şey isteyeceğini anlamış hemen reddetmişti. ''Hemen itiraz etme. Sadece ne yazdığını merak ettim. Gösterir misin?''Kardeşini susturmak için telefonunu verdi. O hızla şifreyi girip mesajları okumaya başlamıştı. Birkaç dakikanın ardından şaşkınlıkla bağırdı. ''Ağabey, ne yaptın sen?''


O merakla, bakışlarını yoldan bir anlık çekip kardeşine çevirdi. Başını ''Ne yapmışım?'' dercesine salladı. ''Sana onun bir sürtük olmadığını söyledim. Ne kadar üzülmüştür. Sen böyle biri misin, neden ona böyle davrandın?''


Adam sinirle arabasını sağa çekti. Kardeşine anlam veremiyordu. Kendi kıçını kurtarmak için, günlerce içeri tıktıran kızı düşünüyordu hala.

''Aptalsın sen cidden. O sürtüğün neler yazdığını okumadın sanırım. Sana torbacı dedi. O kız için kaç gündür nezarathanedesin sen. İfade değiştirmese ne olacağını biliyor muydun sen? Aptal!''


''Ona öyle hakaretler ettiğinde ne yapmasını bekliyordun? 'Hemen ifademi değiştiriyorum' demesini mi? Annesine bile laf söylemişsin. Seni tanıyamıyorum.'' Kardeşinin bu tavrına katlanamadı. Nasıl bu kadar kör olmuştu? Sinirle arabayı çalıştırıp yoluna devam etti. Evlerine geldiğinde ikisi de odalarına çekilmişti. Mete, Peri'ye ulaşmaya çalışırken telefonu paramparça olduğu için yanıtsız kalmıştı aramaları da mesajları da. Telefonu açık olsaydı da Peri yanıtlayabilecek durumda değildi.  


Peri'yi bulan hizmetliler hızla ambulans çağırmış, götürüldüğü hastanede yarılan kaşına ve alnına dikiş atılmıştı. Kafasını çarptığı için yirmi dört sat gözlem altına alınmış, tüm süreyi babasının kendisiyle ilgilenmesi için tuttuğu hemşire ile yapayalnız geçirmişti. Bağımlılığını henüz atlattığı için sakinleştirici verilmemiş fazla acılı ve ağrılı saatler geçirmişti. Fazla acınasıydı hali.

Nihayet eve döndüğünde yine babasının çalışanları yanındaydı. Hizmetli hızla kapıyı araladığında, kızı selamlamış ailesinin salonda beklediğini söylemişti. Bunu söylemese de babasının bağırışlarından nerede olduğunu anlayabilirdi. ''Kardeşin yine uyuşturucu krizlerine giriyor, saatlerdir hastane de sen eve yeni geliyorsun!''

Yutkunup salona girdiğinde bağıran bu sefer de ağabeyiydi. ''O uyuşturucu krizi geçirmedi. Bana kardeşimin hasta olduğunu birkaç dakika önce haber verdiğiniz için yanında olmamış olabilir miyim acaba?''

Babam hiçbir şey söylememişcesine Bartu'ya bağırmaya devam etti. ''Evine uğrarsan haberin olur Bartu Bey!'' 

Seda'nın bakışları beni bulduğunda hızla yanlarından ayrıldı. Yüzüne yine o yapmacık ifadesini yerleştirip anne moduna geçti. Peri kolunu ondan kurtarıp merdivenlere ilerledi. Aklına yine aynı şeyler gelirken, sakin kalmaya çalışıyordu. Babasının arkasından söyledikleri ile bu pek mümkün olmasa da Bartu hızla yanına gelmiş ve kolunu belime sarmıştı. Gelmeseydi muhtemelen birkaç saniye içinde tekrar Peri'nin bedeni yeri boylayacaktı. 

''Aman dikkat et Peri. Yine aptal ilgi merakın yüzünden kendini atıp, başımıza bela olma.'' 


KEŞ // Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin