♡Medya: Bulut.♡ (Önceki bölümlerde piercing (doğru mu yazdım bilmiyorum) yoktu ve bir süre de olmayacak.)
Bulut Gök...
Rüya'nın yüzümüze doğru tuttuğu aynaya tekrar baktık. Yaklaşık 10 dakika boyunca işlerini bitirmelerini beklemiştik.
Elimi kaşıma götürdüm. Bandaj yok gibiydi. Bandajın burnumda ve kaşımda olduğunu bilmesem fark etmezdim bile.
Kaşım ve burnumda ki bandajlar sürdükleri -tenimle aynı renkte- sıvıyla anlaşılmaz hâle gelmiş, aynı uygulama elmacık kemiğim içinde yapılmıştı. Dudağımın kenarı içinse, mikrop kapmaması için küçük bir bandaj yapıştırmış ve göze batan kırmızılıklar aynı sıvıyla belli olmayacak hâle getirilmişti. Ardından bandajı çıkardılar. Şimdi ise dudağımın kenarı patlamış değil de, sanki uçuk varmış gibi gözüküyordu.
"Vay anasını satayım!"
Dalgınca onayladım Kerem'i. "Al benden de o kadar!"
Uzay gururla gülümseyen kızlara baktı. "Siz neymişsiniz be!"
Esen sahte bir şekilde öksürdü. "Benim öğrencilerim." Göğsünü gere gere söylediği cümleye güldük.
Gülmelerimiz, merdivenlerden ayak seslerinin gelmesiyle son buldu.
Gözlerim kocaman açılarak kapıya baktığımda diğerleri de bakmıştı.
Biri geliyordu ve Büyüklerim'in ya da Tonton'un olma ihtimali yüksekti.
Kızlar masanın üstündeki malzemeleri Enes'in çantasına fırlatırken, Kerem ve Uzay kızların üstünden atlayıp pansuman eşyalarını koltukların altına atmaya başladı. Enes, çantamı aldı ve fermuarını çekip diğer çantaların yanına fırlattı. Bense karnımda ki çocuğu koltuk altlarından tutup kaldırmış ve oturduğum koltuğun yanına götürmüştüm.
Bana korkuyla bakan ufaklığa güven vermek istercesine gülümsedim ve işaret parmağımı dudaklarıma götürüp bastırdım. "Şşş... Sessiz ol. Korkacak bir şey yok."
Hızla doğruldum ve kalktığım üçlü koltuğa tekrar oturdum. Ama bu sefer ortasında değil, sağ tarafında oturuyordum. Uzay ve Kerem uçarcasına yanıma atlamış ve ellerine telefonlarını almışlardı. Rüya ve Canan kendilerini tekli koltuğa atmış ellerine -nereden çıktığını bilmediğim- bir dergi almış ve kafalarını birbirlerine yaklaştırıp bakmaya başlamışlardı. Esen ve Enes ise ikili koltuğa oturmuş Enes, Esen'e omuz atmış ve kendine çekmişti, Esen Enes'in omzuna kafasını yaslarken Enes' elindeki -yine nereden çıktığını bilmediğim- kitabı açmış ve okuyormuş gibi yapmıştı. Üstelik bunların hepsi aynı anda olmuştu.
Hepimiz aynı anda yerimize oturmuş ve her ne yapıyorsak aynı anda yapmıştık. Hepimiz oturur oturmaz, kapı açılmış ve karşımıza 1 adet Zafer dedem çıkmıştı.
Hepimiz sanki geldiğini yeni fark ediyormuşuz gibi ona baktık. Enes ve Esen birbirinden ayrılmış ve doğrulmuştu. Kerem ve Uzay ise masadaki ayaklarını indirdiler. Gülümsedim ve el salladım. "Merhaba!"
Elimi indirdiğimde, koltuğun yanına gitmesine özen gösterdim. "Merhaba, merhaba da..."
Kalbimin sesini kulaklarımla duyumsuyordum. Koltuğun yanında ki elim bir küçük elle tutuldu. Başta şaşırsam da bende ufaklığın elini kavradım.
"...aşağıya gelmiyor musunuz artık? Yemek yiyeceğiz, sizi bekliyoruz hâlâ."
İçime su serpilirken, Rüya "Hemen geliyoruz Zafer amca." demiş ve gülümsemişti. Dedem "İyi, hadi çabuk olun." diyip gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 YAŞ
RandomOnlar ailenin ne demek olduğunu bilmiyorken, birbirlerinin ailesi olmuştu bile... --- Her insan, sevdiği kişinin hayatını güzelleştirmeye çalışır. Yönelimi ne olursa olsun! Sevdiği kişi üzülmesin, hep mutlu olsun ister. Onu daima yanında, bir nefe...