Herkes oturma odasına geçmiş, sessiz sessiz oturuyordu. Bulut'un sessizliği ve dalgınlığı, Rüya ve Uzay'ın dikkatini çekmişti.Uzay, oturduğu yerden kalkıp Bulut'un yanına geçti. Elini sırtına koyup, "İyi misin kardeşim?" dedi şefkatle. Bulut bakışlarını ona çevirmeden sadece kafasını salladı. Bir de belşi belirsiz mırıldanmıştı. "Hı hı..."
Rüya, "Ben ilaçlarını getireyim..." diyerek ayağa kalkmıştı. Hızlıca Bulut'un odasına girdi ve ellerini ağızına götürdü. Ağlarken sessiz olmaya çalışıyordu.
Kapının sesini duyunca arkasına döndü. Babası gelmişti. Kızına şefkatle kollarını açınca, Rüya vakit kaybetmeden kollarının arasına girdi. Birkaç dakika da babasının omzunda ağladıktan sonra, mutfaktan su aldı ve Bulut'un yanına geçti.
"Bulut..."
"Hı?"
Ölü gibiydi 'kardeşim' dediği insan. Ona bakmıyordu, gözlerinin içi gülmüyordu ve neredeyse hiçbir şeye tepki vermiyordu. Tek yaptığı şey boşluğa bakmak ve nefes almaktı. Tekrarladı kız titreyen sesiyle.
"Bulut..."
Düzgün bir cevap verdi bu sefer genç.
"Ağlama... Dayanamam..."
İstemsizce bir hıçkırık koptu kızın dudaklarından. "Bulut, hadi haplarını iç abi." Rüya, ağlayarak yanlarından gidince, Uzay'a kalmıştı haplarını içirme görevi.
Ama onlar bunu bir görev olarak görmüyordu. Onlar sadece kardeşlerine yardım ediyordu.
Haplarını sessizce içtikten sonra söylediği ilk şey, "Rüya ağlamasın..." oldu. "Ağlamasın o, iyiyim ben..."
Odadaki herkesin gözleri dolmuştu artık. Koskoca 18 yaşındaki çocuk, bir anda 8 yaşında oluvermişti.
***
"Bundan sonrasını ben hallederim çocuklar. Sağ olun, gecenin bir yarısı yordum sizi de kusura bakmayın."
Can ve Hülya anlayışla gülümsediler.
"Olur mu öyle şey amirim. Her zaman."
"Can haklı... Eğer birilerine ihtiyacınız olursa, buradayız."
"Sağ olun çocuklar."
İkiliyi uğurlayan Hakan, oturma odasına döndü. Çocukların uyuduğu koltuğun karşısına oturdu ve birbirine sarılarak uyuyan çocuklara baktı. Kızı, başka birine böyle sarılıyor olsaydı kızabilirdi. Ama sarıldığı kişiler, kızını ona getiren çocuklar olunca kıyamıyordu.
Daha dün gibi hatırlıyordu. 2 yıl olmuştu kızı kaybolalı...
.
Bir akşam yine kızlarının özlemiyle oturan çifte bir telefon geldi. 'Sanırım kızınızı bulduk. Buraya gelip kızınız olup olmadığına bakmanız lazım.' dediler onlara. 'Daha doğrusu arkadaşları buldu.'
Ertesi sabah söylenen parka heyecanla gittiler. İçlerinde azda olsa bir korku vardı. Bulunan kızın Rüya olmama ihtimali korkutuyordu onları. Söylenen parka vardıklarında yutkunmuşlardı.
Etrafta birilerini göremiyorlardı. Sonra bir ses duydular. İnce ve narin bir ses...
"Baba..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
6 YAŞ
DiversosOnlar ailenin ne demek olduğunu bilmiyorken, birbirlerinin ailesi olmuştu bile... --- Her insan, sevdiği kişinin hayatını güzelleştirmeye çalışır. Yönelimi ne olursa olsun! Sevdiği kişi üzülmesin, hep mutlu olsun ister. Onu daima yanında, bir nefe...