Küçük çocuk, tüm gerçeklikten, tüm dünyadan uzak izole ediliyordu. Varlığı insanları rahatsız ettiği için yanına yaklaşan kimse yoktu, ona acımasızca sözler söyleyen yetimhane müdüründen başka. Virüsün sebebi olarak görülen çocuk virüsün artık yaşamamasına rağmen on bir yıldır karantinada tutuluyordu ki en başından beri çocukta virüs belirtisi yoktu. Tamamen sağlıklı, bağışıklık sistemi de güçlü olan çocuk, yaşadıklarına hiçbir zaman anlam verememişti.
Aslında virüsün kaynağı bu çocuk değildi, annesiydi ama kadın virüse yakalandığında ona hamileydi. Virüs nedeniyle erken doğum yapan kadın, doğum sırasında hayata gözlerini yumsa da virüs çoktan yayılmıştı. Bebeğe hastalık dokunmamıştı, temizdi. Yine de hastalığın kendisi olarak görülmüş, araştırmalara tabi tutulmuş, varlıklı bir yetimhanenin bir laboratuvar odasında dış dünyaya kapatılmıştı. On bir yılını bu şekilde geçiren çocuk, dışarı çıkartılmıştı. Bu onun ilk kez dünyaya gelişiydi. Dış dünyanın ona gösterilmesinin sebebi, gerçek hayatı görmesiydi çünkü bir yıl sonra yetimhaneden çıkartılacaktı. Artık üzerinde deneyler yapılmadığı için yetimhanenin onu elinde tutmasına gerek yoktu.
On iki yaşında yetimhaneden çıkan çocuk, sokağın bir köşesinde başını eğmiş öylece otururken önünde bir hareketlilik hissetmişti. Bu hareketlilik ona yaklaştı, yaklaştı ve önünde durdu. Ona doğru bir el uzanınca beyaz çocuk, başını kaldırdı. Ondan biraz daha büyük duran bir kızdı elini uzatan, üzerinde üniforma vardı.
Kızın eline baktı, sonra kızın yüzüne. Yavaşça elini uzattı ve tuttu. Kızın yüzündeki nazik gülümseme, çocuğa güven veriyordu. "Ben Yosano Akiko."
Çocuk, yavaş kelimelerle konuştu, nasıl konuşması gerektiğini pek bilmiyordu. "Nakajima Atsushi..." Ardından sessiz kaldı.
"O halde Atsushi, benimle gelmek ister misin?"
Bu soruya gözlerini kocaman açtı Atsushi. Neden? Neden onunla gelmesini istiyordu ki? Bir şey diyememişti.
Akiko, unuttuğu bir şeyi hatırlayınca elini çekti, sırt çantasını karıştırarak bir saklama kabı çıkarttı. "Yemek ister misin? Ben yemedim." Çocuğun yanına oturdu ve çantasının bir kenarına diklediği çubukları da çıkarttı, kapla beraber çocuğa uzattı.
Çocuk hiçbir şey demiyor, sadece bakıyordu. Bunun üzerine Akiko, onun kucağına bıraktı elindekileri. "Yiyebilirsin."
Atsushi, yavaşça kabı açtı ve yemeğe baktı. Yeme konusunda hala tereddüt ediyordu.
"Biraz soğumuş olabilir..." Üzgün bir sesle söyledi Akiko. Çocuğun yavaşça yemeği yemesini izledi.
Karnını doyurduktan sonra Atsushi, doktor olmayı hedefleyen bu kızı takip etti.
Akiko, ailesini ülke içinde yaşanan saldırılarda kaybetmişti. Ailesi doktordu, o da ebeveynleri gibi başarılı bir doktor olmayı hedefliyordu. Arasında kaldığı çatışmalardan sonra bu hayali ona uzak kalmıştı ancak karşısına çıkan bir çocuk, onu yanına davet etmişti ve onunla yaşayarak, başlarında Fukuzawa Yukichi vardı, tekrar hedefi için çalışmaya başlamıştı.
Atsushi'yi yanında getirmeden önce, yanlarına iki çocuğu daha almışlardı, Yukichi yanında bir çocuk ile gelen ve ne yaptığının farkında olmasına rağmen gülümseyen Akiko'ya şaşkın gözlerle bakıyordu.
Tamam, adamın tek yaptığı küçük Ranpo'nun zekasına hayran kalmasından dolayı yanına alıp büyüdüğünde onunla çalışmak istemekti, fakat zaman geçtikçe bu çocukların sayısı artmıştı. Yanında ikisi onunla beraber çalışan altı çocuk vardı.
***
"Hadi bir isim bulalım." Yediği pirinçten kafasını kaldırarak konuştu Atsushi.
"İsim mii?" Heyecanlanmıştı Naomi. "Abim en iyisini bulur!"
Öğlen yemeklerini beraber bahçede yiyorlardı, kız kardeşler de yanlarındaydı. Ortaokul ve lise binaları yan yanaydı, Naomi Gin'i de suç ortağı yaparak ortaokul bahçesinden lise bahçesine atlamış ve abisinin yanına gelmişti.
"Böyle birden söylediğine göre umarım bir fikrin vardır." dedi Ryunosuke, kendi tatlısını kardeşine verirken.
"Evet, var!" Yine heyecanlı haline bürünmüştü. "Atsushi-sama ve Melekleri."
Elbette, bunu duymamış gibi yaparak kendi aralarında konuşmaya devam ettiler. Atsushi buna biraz üzülmüştü, en azından azarlasalardı onu, görmezden gelinmek canını sıkmıştı.
Ryunosuke, önlerine koydukları grup defterlerine baktı. "Çoktan birkaç taslağımız var ama bir ismimiz yok." Açıp içine yazdıkları notaları, mısraları ve kenarlara çizilmiş saçma şeylere baktı.
"Hepimiz sokaklarda kalmanın nasıl bir şey olduğunu biliyoruz sanırım." diye mırıldandı Chuuya.
"O halde..." Elini kaldırdı Atsushi. "Sokak Köpekleri?"
"Biraz kaba değil mi?" dedi Junichiro.
"Anlattıklarımıza göre hiçbirimiz nezaket görmemişiz." dedi Ryunosuke. "Biz nazik bir isim koysak ne anlamı olur?"
Saklama kabını kapatan Junichiro, "Haklısın." dedi.
Chuuya da gözünü defterde tuttu. "Stray Dogs."
Atsushi masanın üzerindeki kalemi alıp heyecanla defterin üzerine yazdı bunu.
Naomi, grubun ismini beğenmişti, eğilerek Chuuya'ya baktı. "Haha, yeni yakışıklı vokalist güzel bir isim buldu!!"
Junichiro kardeşine döndü ve sadece baktı. Naomi abisinin bakışlarını fark edince gülerek ona sarıldı. "Abim, en yakışıklı sensin!"
"O halde," elini yumruk yaparak kaldırdı Atsushi, "Stray Dogs en iyisi olacak!" Elini indirip beline koydu, kocaman gülümsedi.
Teneffüsün sonuna doğru, Ryunosuke kızların öğretmenlere çaktırmadan geri gitmelerine yardımcı oldu. Küçük bir azarı da unutmamıştı.
ー
Kısa oldu ama burada amaç Atsushi'nin geçmişi ve grubun ismiydi:")
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost Kids
FanfictionYetişkinlerin problemleri yüzünden kaybolmuş bir grup çocuğun hikayesi. soukoku. school au