"Acaba bunu söylediğimizde ne tepki verecekler acaba?" Ellerini yanağına koymuş, başını heyecanla sağa sola sallıyordu Atsushi. Böyle heyecanlıydı ama söylediklerinde bir tepki alamamışlardı, sanki hepsi bunu söylemelerini bekliyor gibilerdi. Buna somurtmaya başlamıştı bir köşede.
Onları izlerken yüzünde bir gülümseme oluştuğunu fark etmişti Chuuya. Günlerim tekdüzeleşmeye başladı artık ama bundan şikayetçi değilim, diye geçirdi içinden. Gitarı kucaklayarak tellerinde gezdirdi parmaklarını. Pencerenin yanına oturmuştu, gözlerini kapatıp hafif rüzgarın savurduğu saçları yüzünü okşarken düşünceleri arasında bir şeyler yakalamaya çalışıyordu.
Fakat bunun yerine kulaklarının dibinde bir ses duydu: "İsim verdin mi?" İrkilmişti istemsizce bununla. Gitarına sarılıp baktı sesin sahibine.
"Manyak mısın be?" diye çıkıştı Chuuya. Dibine kadar girmiş Osamu, bir şeyler fısıldıyordu.
"İsim verdin mi?" Gözlerini kırpıştırarak tekrar sordu sorusunu. Bahsettiği şeyi Chuuya'nın anlamadığının farkındaydı ama yine de ısrar ediyordu bu şekilde konuşmakta.
Aralarına biraz mesafe koymak istercesine geriledi Chuuya. "Neye isim vermiş miyim? Ne diyorsun?" Tek kaşını kaldırdı.
İşaret parmağını kaldırdı Osamu. Kırmızı gitarı işaret etti. Chuuya'dan aldığı tepkiler onu tatmin etmiş ve en sonunda konuya açıklık getirmeye karar vermişti. "Ona." Oturuşunu düzeltti olduğu yerde. "Genelde isim verirler. Sen verdin mi?"
Osamu'nun basit bir şeyi karmaşık hale getirmiş olmasına kaşlarını çatmıştı kızıl. Bu yüz ifadesini takınınca gözlerinin mavisi daha bir derin oluyordu. Gözlerini kapatıp iç çekti. "Hayır, koymadım." Önüne dönüp gitarını inceledi. Böyle bir şey aklına daha önce hiç gelmemişti, belki de sebebi buydu.
"O zaman benim adımı koy." dedi Osamu gururla göğsünü gererek. "Senin ilham kaynağınım çünkü."
Chuuya'nın yüz ifadesine bakılırsa bu fikirden pek hoşlanmış gibi gözükmüyordu. Osamu bu sözlerin onu kızdıracağını düşündüğü için söylemişti ama pek de kızgın gözükmüyordu Chuuya, bu yüzden sessizce önüne döndü.
***
Çıkışta, kulüp dersliklerinde tek başına takıldı biraz Chuuya. Okulun boş olduğu anda çıkmak ve kimseye takılmak istemiyordu ama içinden bir ses bunun pek de mümkün olmayacağını söylüyordu, bu etken elbette Osamu'ydu.
Bu sırada dersliğin dışında, hemen kapının yanına çökmüş Chuuya'yı dinliyordu Osamu. Alışkanlık edinmişti gelip onu dinlemeyi. Chuuya onunla karşılaştığında hoşnut bir ifade takınmasa da onun sesini dinleyebilmek için çoğu şeyi göze alırdı Osamu.
Chuuya'nın derslikten çıkacağını anladığında oturduğu yerden kalktı yavaşça. Başını çevirdi sanki o olduğunu bu şekilde anlamayacakmış gibi.
Derslikten elleri cebinde çıkan Chuuya durup ona arkasını dönmüş uzun oğlana baktı. Cevap verdiği de yoktu. İç çekti Chuuya. "Sapık gibi peşimde dolandığın için hakkımda dedikodular çıkıyor." Osamu'nun önüne geçti. "Bir derdin varsa yüzüme söyle."
Pes edip tek eliyle saçlarını arkaya atarak başını kaldırdı Osamu. "Ben peşinde dolanıyorum diye neden senin dedikodun çıkıyormuş ki?"
Bak bir de kabul ediyor! Mavi gözlerini devirdi bu soruya. "Hakkında kötü dedikodu çıkmayacak kadar popüler ve meleksin(!) de ondan." Yaklaştı bir adım daha. "Neden dibimde dolanmakta bu kadar ısrarcısın?"
Osamu gözlerini kısarak karşısındaki perisini, evet, Chuuya onun küçük perisiydi, süzdü. Bir cevap bekliyordu ondan, farkındaydı fakat verebileceği bir cevabı yoktu. Aslında, cevabı verecek cesareti yoktu. Dışına yansıttığı güçlü izleniminin altında korkağın teki yatıyordu, bu sebeple yoktu cevabı.
"Periler küçük olur." dedi kızılın sorusunu tamamen yok sayarak. "Sen de küçüksün."
Tek kaşını kaldırıp anlam vermeye çalıştı kendince. "Bu tümdengelimini neye borçluyum?"
Osamu omuz silkti bilmiş bilmiş sırıtarak. "Peri olduğunu söylemedim ki, tümdengelim olmuyor." O da yaslandığı duvardan doğrulup karşısındakine yaklaştı. "Ama evet, söyleyeceğim. Sana yer cücesi demek daha hoşuma giderdi ama bir perisin."
"Haah, şuna bak sen." Başını kaldırdı Chuuya, ona göre şu an Osamu her zamanki kelime oyunlarından birini yapıyordu. "Perilerin küçük olduğunu nereden çıkardın peki? Ya büyüklerse?"
"Hmm," düşünüyor gibi elini çenesine koydu, "eğer büyük olsalardı görebilirdik. Küçük olmalılar ki göremiyoruz." Gülümsedi genişçe. "Ama ben bir periyi buldum." Çantasını omzuna alarak çıkışa doğru yöneldi Osamu. "Ve bu perinin peşinden koşuyorum." Arkasını dönmeden el salladı kızıla, yavaş adımlarla yangın merdivenlerinden aşağı indi.
Chuuya yanaklarını şişirerek ofladı, diğer tarafa yöneldi o da. Başını eğdi merdivenleri bir bir inerken, Osamu'nun az önceki sözleri yabancı olduğu bir hissi uyandırmıştı içinde, kolay etkilenen biri olmaktan nefret ediyordu. "Sanki perilere inanan var da, şov yapıyor."
Okulun bahçeye açılan giriş kapısına vardığında dışarıya baktı başını gökyüzüne kaldırıp. Yağış yoktu, şanslı gününde olmalıydı ki yanında şemsiye getirmemişti. Gözlerinin mavisi gökyüzünün koyu bulutlarla kirlenen mavisine üstünlük kuruyor gibiydi, öylece kıstığı gözleriyle gökyüzüne bakıyordu. Periler... Yoksa o perilere mi inanıyordu? Ne aptal ama.
Yürümeye başladı düşüncelerinin arasında. Evine gitmek istemiyordu, gidecek bir yeri de yoktu başka, nereye gidebilirdi ki? Mırıltıyla konuştu kendi kendine, "Ozaki-san'ın yanına gitsem rahatsız eder miyim acaba..?" Yolun karşısına bakındı. Kouyou'nun evi bu cadde üzerindeydi. Adımlarını o tarafa yönlendirdi. Kouyou onu her zaman dinlerdi.
ー
Animede Dazai: Sülüksün Chuuya
Homura'nın ficinde Dazai: Perisin ChuuyaSelamlarr, Homura döndü ㅜㅜ
Umarım bozmadan devam edebilirim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost Kids
FanfictionYetişkinlerin problemleri yüzünden kaybolmuş bir grup çocuğun hikayesi. soukoku. school au