Chuuya, öğrenci konsey başkanı Sakaguchi Ango'ya sinir oluyordu ve bu siniri biraz daha artmıştı. İlk teneffüste, kulüp aktivitelerini hızlandırdıklarını söylemeye ve ses sistemi işini ne kadar çabuk halledebileceklerini sormaya gitmişti. Fakat Ango amatör bir müzik grubunun kendi başına ne yapabileceğini imalı bir tavırla sorarak, buna bütçe ayırmakta zorlanabileceklerini söylemiş ve Chuuya'yı resmen kovmuştu. İşte, bu da Chuuya'nın tepesini attırmaya yetecek bir şeydi.
"Hey, Oda-sensei'nin yalakası." Bir grup son sınıf öğrencisi, öğretmenler odasına doğru giden Osamu'yu kolundan tutup çevirmişlerdi.
Elleri ceplerinde sinirli yürürken bunu görmüştü Chuuya. Sinirini çıkartabilecek bir şey bulduğuna sevinmişti, gidip bu kendini bilmiş zorbalara sataşacaktı. Fakat önce Osamu'nun tepkisini görmek istemişti.
Osamu onlara bakmıyordu bile, kolunu çekip yoluna devam ettiğinde başına biriken gruptan biri önüne geçerek onu durdurdu. "Ne var?" diye tepki vermişti Osamu, ses tonundaki umursamazlık önünü kesen uzun genci kızdırmıştı.
Yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirdi önündeki. "Bana bak, böyle tavırlar takınmak seni havalı yapmıyor. Aksine mide bulandırıcı gözüküyorsun." Başını yana yatırdı ve devam etti. "Acıların çocuğu gibi takılmalar falan."
Chuuya, araya girecekti ama Osamu'nun bakışlarını görünce durup izlemeyi tercih etti. Pek de yardıma ihtiyaç bir durumu yoktu, kendini ezdirecek bir tip gibi gözükmüyordu.
Osamu, önündekilerin çekilmesini bekliyordu tek kelime etmeden. Çekilecek gibi de değillerdi. Arkadan biri, "Aah, bu da neymiş~?" diyerek elini Osamu'nun kulağına doğru uzattı. Bunu fark eden Osamu, el kulağına uzanmadan elinin tersiyle çarpıp durdurmuştu.
Bu hareketine önündeki güldü. "Bak sen, bir de artistlik yapıyor." Osamu onun savurduğu yumruğu da bileğinden tutarak yana çevirdi.
"Ne istiyorsunuz hala anlamış değilim ama çekilin önümden." Sesindeki bıkkınlık yüzüne de yansıyordu.
"Yoksa?"
Tuttuğu bileği tüm gücüyle sıktı. Bileğindeki damarlar birbirine giriyormuş gibi hissetmişti son sınıf öğrencisi, hızla çekti elini.
Yanında bunu izleyenler, Osamu'nun yakasına yapışmışlardı ama bunu da bölen neşeli bir erkek sesi olmuştu. "Aaah, yakışıyor mu bu size?" Ağzındaki lolipopu çıkartmış ayıplar gibi sallıyordu, dedektif gibi giyinmişti. Okulun öğrencisi olmadığı her halinden belliydi, kısa boyuna rağmen olgun duruyordu. Yanında da onunla aynı yaşlarda olan bir kadın vardı, yüzünde samimi bir gülümsemeyle öğrencilere bakıyordu.
"Kim oluyorsun da karışıyorsun?" diye terslemişti Osamu'nun yakasını sertçe bırakarak.
"Hmm, anladım." Omuz silkti kadın. "Bu okuldan olmadığıma göre benden dayak yemeniz benim için sorun olmayacaktır, değil mi?" Az önceki samimi gülümsemesinin yerinde tehditkar bir tebessüm vardı.
"Tch. Tadı kaçtı, gidelim." Osamu'nun önüne çıkan ilk ayrılan oldu, o ayrılınca da diğerleri peşinden gitti.
"Aferin, aferin! Hadi sınıflarınıza!" Arkalarından seslendikten sonra lolipopunu tekrar ağzına koydu.
Kadın, Akiko, Osamu'nun önüne geldi ve elini omzuna koydu. "İyi misin? Bir şey yaptılar mı?"
Chuuya, araya girenin kendi olmadığına üzülmüştü. Osamu ile konuşmak için bir neden arıyordu çünkü tüm o yetimhane yılları boyunca o kendi karanlığının bir köşesinde yaşarken bir kez bile yüzüne bakmamış, diğer herkes gibi görmezden gelmişti ve şimdi çıkıp hiçbir şey olmamış gibi konuşacak yüzü yoktu.
Osamu başını iki yana salladı. "İyiyim, teşekkür ederim." Gülümsedi Osamu. Chuuya Osamu'nun gülümsemesini ilk kez görmüştü ama bu gülümsemenin zoraki olduğu anlaşılıyordu.
"Sadece Fukuzawa-sensei'yi görmeye gelmiştik." dedi Akiko iç çekerek. "Şu hale bak, herkes zorba olmuş çıkmış."
Bu sırada Ranpo zaten açık tutmadığı gözlerini sıkıca yummuş, kaşları çatık bir şey düşünüyordu. "Hey, sen. O kadar da karanlıkta yaşamıyorsun." Osamu'ya yeşil gözlerini açarak bunları söyledi. "Sadece önüne bak." Ardından gülümsedi. "Dünyanın en iyi dedektifinden bedava öneri!"
Akiko, önce şaşırıp sonra gülümsemişti. "Derse girmeden önce Fukuzawa-sensei'yi bulmamız gerekiyor." El salladı Osamu'ya. "Kendine dikkat et."
İkisi ayrılınca asıl amacı Sakunosuke'nin yanına gitmek olan Osamu koridordaki saate baktı, gitmesinin bir anlamı kalmamıştı. Bu yüzden geri dönmeye karar verdi.
Chuuya'nın ayakları onu Osamu'nun peşinden götürmüştü, seslenecekti, vazgeçti ve durdu.
"Neden durdun, Chuuya?" Az önceki o yapma gülümsemesiyle arkasını döndü.
Fark edilmesiyle ürktü Chuuya. Ellerini ceplerine koyarak başını çevirdi. "Ne var? Senin yanına gelmiyordum ki." Onunla konuşuyor olduğu için heyecanlandığını hissedebiliyordu.
"Oh?" Kaşlarını kaldırdı. Dalga geçtiği her halinden belliydi, sesine ve yüzüne yansıtmaktan çekinmiyordu. "Kusura bakma, benim hatam."
Chuuya kaşlarını çatıp hafifçe yüzünü ekşitti. "Depresif ve rahatsız bir tipsin diye sana öyle acıyacak biri değilim." Yanına kadar geldi. "Bu yüzden sana ayrımcılık yapmayacağım." Bu 'kaşınırsan kaşırım' demekti.
"Öyle mi?" Normal bir insan kategorisine koyulduğu için sevinmişti Osamu. "Bu bir onurdur."
Chuuya suratında aynı ifadeyle buna sevinen Osamu'ya baktı. Birbirlerinin gözlerine bakıyor, bu şekilde konuşuyor gibi duruyorlardı, yine de kelimeleri tercih eden Osamu oldu. "Aslında, sonunda beni arkadan izlemek yerine konuştuğun için minnettarım." Osamu biliyordu ki Chuuya onu diğer yetimler gibi görmezden gelmiş olsa da hiçbir zaman bakışları diğerleri gibi kötücül olmamıştı. "Aşk mektubunu sonra yollayabilirsin." Elini geçiştirir gibi sallayarak sınıfına doğru yöneldi.
"Seni!.." Yumruğunu sıkarak kaldırdı ama tek yaptığı bu oldu.
Bu küçük tepkiye Osamu, arkasına dönerek dil çıkarttı ve koşarak sınıfına girdi.
Yeryüzünde Chuuya'yı sinir eden pek çok şey vardı ama hiçbirine böyle çok takılmıyordu. Osamu yalnız olduğu için onunla arkadaş olmak istemişti fakat şimdi ondan gerçekten nefret ettiğini hissedebiliyordu. Dazai Osamu, yalnızca küstahın tekiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost Kids
FanfictionYetişkinlerin problemleri yüzünden kaybolmuş bir grup çocuğun hikayesi. soukoku. school au