ten - he's not yours

1.1K 162 54
                                    

Gergin adam, elini saçlarına götürüp parmaklarını tarak gibi kullanarak arkaya doğru taradı. Masasının üzerine birkaç evrak çıkartmış; bir yandan telefonda çekingen bir ses tonuyla konuşuyor, bir yandan da kağıtları kontrol ediyordu. Sonraki ders ünitesi için hazırladığı notlarını kontrol edip konuları tekrar etmek için kahvesi ile beraber masaya oturmuştu bir süre önce. Şimdi kahve soğuk, edebiyat dosyası başka bir yerdeydi. Olaylar çok ani gelişmişti, ne ara bu hale geldiğini gerçekten merak ediyordu ama şu an bu önemli olan mevzu değildi. Osamu'yu bırakmak istemiyordu, onun çekindiği bir yere bırakmayı hiç istemiyordu.

"Resmi olarak Osamu'nun velisiyim efendim." dedi telefonda görüştüğü kadına. "Sizi anlıyorum ama o benim sorumluluğum altında."

Böyle diyordu, diyordu demesine ama kadının ne katı ses tonunda ne de kararında değişiklik oluyordu. Sinir bozucu bir tavırla Sakunosuke'nin her dediğine karşı çıkıyor, kendini altta bırakmıyordu, adeta zavallı adamı çiğ çiğ yiyordu.

Birkaç saat önce, Sakunosuke'nin boş dersi ve bunun sonrasında öğle teneffüsünde ona oluşan boşlukta, bir arama gelmişti. Sınıfının velilerinden biri olabileceğini düşünerek açmıştı fakat durum bundan biraz daha farklıydı. Telefondaki kişi, kendisini Osamu'nun teyzesi olarak tanıtmış ve onu yanına almak istediğini söylemişti. Sakunosuke bunun ancak yüz yüze konuşabilecekleri bir konu olduğunu söyleyerek kapatmıştı aramayı. Boş derslerinde öğretmenler odasında oturup kitap okurdu, bunun yerine bu konuyu düşünmüştü. Osamu mafya gibi bir örgütün kullandığı bir çocuktu, öyle aniden kendini akrabası olarak tanıtan birine elbette bırakmazdı onu. Üstelik, madem teyzesi, ne diye bunca zamandır yetimhaneden almamıştı ki bu çocuğu? Teneffüste yanına gelen Osamu'ya bunu sorunca, biraz tepkisiz kalsa da duyduğunda kocaman açılmıştı kahverengi gözleri, başını eğip mahcupça istemediğini söylemişti. Sadece "İstemiyorum." demesi yeterliydi ona.

Huzurla çalışmasının başına oturduğunda da kadın tekrar aramış, adama yeterince zaman tanıdığını söyleyerek devam ettirmişti meseleyi. Resmi belgeler olduğunu, Osamu'nun rızasını anlatmaya çalışıyordu çaresizce.

Ülkede yardıma ihtiyacı olan çocukların sayısının artmasıyla kişinin geçimini sağlayabileceği kadar çocuğu yanına almasına izin verilmişti, Osamu da bunlardan biriydi. Bunca zamandır kimse çıkıp da kendisini Osamu'nun akrabası olarak tanıtıp yanına alan olmamıştı, aniden birinin çıkması ve Osamu'nun onu istememesi Sakunosuke'yi gereğinden fazla endişelenmeye itiyordu. Bunun nedeni Sakunosuke üç yıldır bu çocuğu tanıyordu ve neler yapabileceğini aşağı yukarı biliyordu.

Telefonu kadını ikna edemese de susturup kapatmıştı, telefonunu masaya koydu ve iki eliyle başını ovuşturdu. Ekranı açık kalan telefona göz ucuyla baktığında Osamu'nun geç kaldığını fark etmişti, ayağa kalktı. Açık kalan pencerenin perdesini çekerken dışarıya baktığında sağanak yağmurun altında şemsiyeyle koşuşturan Osamu'yu görmüştü. Onun geldiğini görmesine sevinmişti elbette ama böyle koşuşturarak tüm üzerini çamur ve su yapıyordu, üstelik sabah çıkarken botlarını değil spor ayakkabılarını giymişti ve bu yüzden ayağı tamamen ıslak olmalıydı. O şekilde içeri gireceğini bildiği için bir çift terlik ile kapının önünde onu bekledi.

Osamu geldiğinde yüzünde kocaman bir sırıtış vardı, üzerini batırdığını ve bu yüzden azar işiteceğini biliyordu. Sakunosuke içeri girmeye çalışan Osamu'yu eliyle durdurdu ve terlikleri gösterdi. "Doğru banyoya. Çocuk musun sen?"

Elindeki şemsiyeyi de üzerinde kalan tüm yağmur suyunu içeri dökerek gireceğini bildiği için o içeri girmeden aldı. Osamu kıkırdayarak banyoya giderken şemsiyeyi kapının önüne silkelemiş, iç çekerek kapının önünü silmek için malzeme almaya içeri girmişti.

"Üzerindekileri kirli sepetine at, sağa sola değil!" Bu sırada Osamu pantolonunu rastgele bir tarafa fırlatmak üzereydi. Beni korkutuyorsun, Odasaku.

Sakunosuke temizleme işini hallederken kendi kendine söylenmişti. "Madem şemsiye kullanıyorsun, nasıl oluyor da bu kadar batırabiliyorsun üzerini? Anlamıyorum..."

Osamu'yu kontrol etmek için banyoya yöneldiğinde kıyafetlerin sepette değil makinenin önünde olduğunu görünce içinden güzelce azarlamak gelse de kendine hakim oldu, yere atılan kıyafetleri kaldırmak için eğildi. Osamu gelebilecek azarı beklediği için sessizce duşakabine girdi ve oraya oturarak üzerindeki bandajları çıkartmaya başladı.

"Makinenin önüne koyarak bana iyilik yapmaya çalıştığını düşüneceğim Osamu ama bu havada çamaşır yıkanmaz, biliyor muydun?" Sakince çamaşırları sepete dolduran Sakunosuke'den azar gelmesini bekliyordu oysaki, buna şaşırmıştı Osamu.

Sakunosuke, okul ceketini atmadan önce bir farklılık hissederek ceketi kaldırdı ve o şekilde baktı. "Bu senin değil."

***

"Şemsiyemi Dazai-kun'a mı verdin?" Gözlerini kocaman açmış şaşkınlıkla ona bakıyordu Yuan.

Chuuya, başını tabakları dizdiği servis tepsisinden -yağmurdan sığınan birkaç müşterileri vardı- kaldırarak kıza döndü. "Niye böyle tepki verdin ki? Şemsiyeni yemez herhalde, yarın getirir."

Onları dinleyen Shirase de bu sırada tezgahı siliyordu. Shirase ve Yuan, Chuuya'dan yavaş yavaş uzaklaşıyor olsalar da noktayı koymadıkları gibi aynı evi paylaşmaya devam ettikleri için onunla konuşmaya devam ediyorlardı ama bu artık eskisi gibi değildi. İkisi, Chuuya'nın sorunlu eleman Dazai Osamu ile yakınlaşmalarını(?) fark ettikleri için onunla içten içe bozuşuyorlardı.

Servisi yapmak için ayrıldı yanlarından Chuuya. İkisi gelmeden birkaç dakika önce Osamu'yu şemsiyeyle beraber kapı dışarı etmişti Chuuya. Yani, sağanak yağışın altında kalmamak için başını sokacak bir yer aramış olması gayet normaldi fakat Chuuya'nın da bu kafede çalıştığını bilgi edinme yetenekleri ile öğrenmiş olduğu için özellikle buraya gelmişti Osamu.

Islak olduğu, çık dese çıkmayacağını bildiği ve zaten Chuuya bu yağmurda onu dışarı koymayacak kadar vicdanlı biri olduğu için onu bir kenara çekmişti. "Beni içeri aldığın için teşekkür ederim Chuuya, beni şaşırtıp duruyorsun.~" diyerek gülümsemişti Osamu.

"Kes sesini, senin yüzünden şimdi orayı temizlemem gerek." Etrafına bakınarak bir çözüm yolu aramaya çalışmış, sonunda karşılarındaki kapıyı göstermişti. "Personel odası, oraya git ve kimseye gözükme. Müşterileri kaçırıyorsun."

"Kimse bir yere kaçmıyor ki, hatta içeride-- Bir, iki... beş kişi var!" Bunları söylerken kendini odada tek başına bulmuştu. Canı öyle istediği için etrafı karıştırırken Chuuya'nın formalarına denk gelmiş ve kendi üzerindeki yaş ceketini çıkararak Chuuya'nınkini giymiş, üzerine küçük gelmesinin sevimli olduğunu düşünürken o halde Chuuya'ya yakalanmıştı. Kısık sesli küçük bir tartışmadan sonra Osamu şemsiye ve Chuuya'nın ceketi ile koşarak kafeden çıkmıştı.

Servisi yaptıktan sonra geri dönerken durup dışarı baktı Chuuya. Osamu'nun evine varıp varmadığını düşündü, bunu fark edince kendine kızarak tezgah arkasına gitti.

Lost KidsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin