"adamlar sağda bekliyordu mark, senin beni orada koruman gerekiyordu!"
"sen bana sola gitmemi söyledin gerizekalı! saklanmış adamları nasıl görebilirdim?"
mark sinirle elindeki konsolu koltuğa bırakıp elleriyle gözünü ovuşturdu.
üç saat önceki kalp hızlandırıcı an, hyuck'un telefonunun çalması ile aniden sonlanmıştı. buna şükretmişti mark, aksi taktirde donmuş bir şekilde kalırdı dakikalar boyu.
hyuck ilk defa ona bu kadar yaklaştığı için utanıyordu çok, bu yüzden telefona bakma bahanesiyle tuvalete koşmuştu.sonrasında kafalarını dağıtmak için oyun oynamaya karar vermişlerdi. tesadüftür ki, ikisinin de artık uzman olduğu oyunlar ortaktı.
bu yüzden hiç düşünmeden oynamaya başlamışlardı ama..
bireysel olarak mükemmel oynasalar da takım olarak berbatlardı.
bu oyundaki milyonuncu mücadelerini de şimdi kaybetmişlerdi."son bir tane daha."
"yine kaybedeceğiz, niye uğraşıyoruz..?"
mark bıraktığı konsolu tekrardan eline alıp hyuck'un eline de kendi konsolu tutuşturdu.
"oynuyoruz dedim, lee donghyuck."
hyuck bu üç saat boyunca mark'ın çok inatçı biri olduğunu kavramıştı, istediğini elde edene kadar durmak istemeyen bir karakteri vardı. aslına bakarsak.. hyuck bu tavırlardan hoşlanmıştı o yüzden ona ayak uyduruyordu.
"pekâlâ mark lee, bu sefer de kaybedersek seni suçlarım yalnız."
son bir kez mark'a bakış atıp gözlerini ekrana çevirdi. mark bu üç saatin sonunda galibiyeti alacağını biliyordu, almaması imkansızdı. bu yüzden gözlerini ekrandan çekip konuştu:
"kaybetmeyeceğiz."
yumruk yaptığı elini yavaşça kaldırdı, hyuck ise ona gülümseyerek karşılık verdi ve tokuşturdular yumruklarını.
bir oyun sayesinde iyi anlaşıyorlar gibi duruyordu.
şimdilik.
sadece şimdilik.oyuna odaklanmışlardı şimdi, kazanırsalar maddi olarak bir şey kazanmayacaklardı tabii ama bunun verdiği mutluluğu biliyorlardı.
"şuradaki orospu çocuğunu vurman gerek."
"arkadakileri sen hallet, ben işini bitireceğim bunun."
birkaç dakika sonra mark oyunda kan kaybından gitmek üzere olsa da hyuck halletmişti, bir iki saniye sonra da oyun bitmişti.
o sırada mark gözlerini sıkıca yummuştu, öldüğünü düşünüyordu konsolu sıkıyordu resmen.
hyuck ise dik dik ekrana bakıyordu, hâlâ bir şey çıkmadığı için.
sonra yüzünde kibirle mutluluğun karışık bir ifadesi belirmişti."mark!!!"
"yuh, ne var, ne oldu, ne bağırıyorsun?!"
"kazandık seni aptal!"
hyuck konsolu hızlıca koltuğa fırlatıp oturduğu yerden kalktı ve evin içini turlamaya başladı.
mark ise şaşkınlıkla gözlerini açarak ekrana baktı biraz. birkaç saniye sonra yüzündeki şaşkınlık ifadesi yerini gururlu bir ifadeye bırakarak genişçe sırıtmaya başladı.
hyuck evde kendi kendine koşarken bir yandan da mark'a bağırarak bir şeyler söylüyordu tabii."hepsi benim sayemde oldu!"
hyuck'un son lafı mark'ın kaşlarının çatılmasına sebep olmuştu aniden, hızlıca yerinden kalkarak hyuck'u koşarken izlemeye başladı yüzündeki huzursuzluk ifadesi ile birlikte. aslında hyuck ciddi değildi, tamam biraz aptal olabilirdi ama onlar az önce bir takım olmuştu sonuçta. sadece onun sayesinde kazanmamışlardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/214798243-288-k192064.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
upstairs & 𝑚𝑎𝑟𝑘ℎ𝑦𝑢𝑐𝑘
Fanfictionsunchan: burası senin evin değil kanada bozuntusu, hatırlatayım sunchan: evin sahibi benim sunchan: o müziğin sesini kıs sunchan: beni üst kata getirme gecenin bir vakti mark001: numaramı nereden aldın sunchan: bu...