evet, herkesin beklediği gibi.
hyuck şu an mark'ın yatağında uyumaya çalışıyor ama çakan şimşekler yüzünden bir türlü uykuya dalamıyordu. uyuyormuş gibi yapıyordu, utanmıştı çünkü, ama arada bir hızlanan nefesleri onu ele veriyordu. mark onun uyuyamadığını biliyordu ve kendisi de uyuyamazdı şu saatten sonra.mark hâlâ tam olarak uzanmamıştı, sırtını yatak başlığına yaslamıştı. hyuck ise onun hemen yanında yorgana sarılmış bir şekilde gözlerini arada bir etrafta gezdiriyordu. ne kadar karanlık olsa da içerisi, gözü karanlığa alıştığı için birkaç şeyi seçebiliyordu.
ama mark'ın duruşunu onun hoşuna gitmemişti bu yüzden rol yapmayı kesip yorgana sarılmayı bırakmış, yerinde doğrulup mark gibi sırtını yatak başlığına yaslamıştı."uykun yok mu?"
hyuck'un ani sorusu ile mark kafasını yanındaki çocuğa çevirmişti ve şimdi ikisi de doğrudan birbirine bakıyordu, zifiri karanlıkta birbirinin yüzlerini seçebiliyorlardı.
"sanırım hayır, senin?"
çakan şimşeklerin gürültüsü gittikçe daha da artarken donghyuck, yatağa daha çok gömülüyor gibiydi. şu an biraz daha rahat olsa bile mark ile birlikte olması, onun biraz tuhafına gidiyordu. yani hyuck, bu çocuğa deli gibi uyuz olmuyor muydu?
aralarındaki sessizlik ortamı biraz germişti, hyuck düşüncelere dalmıştı ve mark'ın onu izlediğinden haberi yoktu. ta ki içinden gelen ani sinirle küfredene kadar.
"sikeyim."
mark'ın kıkırdaması üzerine çevirmişti kafasını hyuck. gözlerini kocaman açarak ona bakmıştı, neresi komikti ki bunun? sinirli ve gergindi sonuçta. ama mark'ın gülüşü, onu ister istemez gülümsetmişti, o da bakışlarını kaçırıp kollarını birbirine bağlamıştı. sonra yüzündeki gülümsemesi tekrardan silinirken başını geriye yaslamıştı.
"pekâlâ, uykun var ama uyuyamıyorsun. değil mi?"
umutsuzca kafasını sallamıştı hyuck. derin bir iç çekip kafasını tekrardan mark'a çevirmişti. bu sefer mark ona bakmıyordu, bu da onun işine gelmişti. yüzünü biraz daha incelemek için bir fırsattı bu. yani zifiri karanlıkta incelebileyeceği kadar inceleyecekti, ki karşısındaki çocuk gerçekten güzeldi.
mark bunu farketmişti ama deli gibi utandığı için kafasını hyuck'a çevirememişti bir türlü. elektriklerin olmamasına dua etmişti o an, çünkü vücudundaki tüm kan yanaklarına çekilmişti.
ikisinin de aklında aynı şeyler dönüp dolaşıyordu aslında ama bilmiyorlardı.hyuck, uykusuna yenileceğini biliyordu, o uyku düşkünüydü. belki bu dinmeyen şimşekler onu zorlayabilirdi ama uyumamazlık edemezdi. bu yüzden bakışlarını mark'tan çekip yavaşça kendisini aşağı itti ve kafasını yumuşacık, mark'ın en sevdiği yastıktı normalde, yastığa koydu. mark ise ona uyum sağlayarak aynı şeyleri yaptı.
ama ihmal ettikleri kısım,
ikisinin yüzleri birbirlerine dönük bir şekilde uzanmışlardı ve aralarında çok az mesafe vardı.
çok az.
bunu o karanlıkta fark etmemişlerdi, ta ki nefesleri birbirinin yüzlerine çarpana dek.ikisi de aniden ve aynı anda geri çekilip gözlerini tavana dikmiş, utançlarından kıpkırmızı olmuşlardı. bir günde bu kadar çok tesadüf, onlara da tuhaf geliyordu. mark'ın nefesleri gün içinde milyonuncu kez düzensizleştiği sırada yanındaki çocukta aynı şeyleri yaşıyordu.
"mark."
ve hyuck'un kendisine fısıldar gibi konuşması, kısık sesi mark'a hiç yardımcı olmamıştı.
aslında o anda hyuck'un aklından daha iyi bir şey söylemek geçiyordu ama bunu yapamadı. sanırım bu utangaçlığının bir sonucuydu.
ve mark'ın kendisinin üstünde gezen meraklı bakışları, onu gittikçe yerin dibine sokar gibiydi."parfümünün markası ne?"
aniden gelen bu soruyla mark gözlerini devirmeden edemezken hyuck bir elini çoktan saçlarına götürüp tutamlarını çekiştirmeye başlamıştı bile. böyle sormayı hayal etmemişti ama ne yapabilirdi ki, kokusu hoşuna gitmişti!
ve bu soru mark'ın hoşuna gitmedi değildi, sadece donghyuck bunu sormanın aptalca bir fikir olduğunu düşünüyordu. tabii, mark'ın kahkahası ile aradaki gerginlik verici sessizlik yok olmuştu. ama hyuck tam tersine, daha da utanmıştı. şimdi içinden kendisine küfrediyordu ve bu işin içinden çıkmalıydı.
"ya sadece bir soru sorduk!"
"soruna gülmüyorum zaten aptal, kokumun güzel olduğunu biliyorum."
verdiği cevapla hyuck'un kafası aniden mark'a dönerken şok olmuş bir ifade takınmıştı yüzüne. mark'ın onu bu kadar iyi çözmesinden nefret etmişti. bunu soran ilk kişi olmamak için dua etmişti ama neye güldüğünü gerçekten anlamamıştı.
ve hyuck.. gerçekten aptaldı.
mark cevap vermeden onun anlamasını beklemişti ve beklediği gerçekleşmişti."siktir, sen beni mi izliyorsun?!"
"eh, öyle bir soru sorunca ciddi olup olmadığını merak edip yüzünü inceledim biraz, olamaz mı? yani hemen sonrasında sen baktın zaten bana, farketmedin."
hyuck dayanamayıp yorganın altına girip mark'ın bakışlarının esiri olmamak için kaçarken vücudunun yandığını hissediyordu.
mark ise durmayıp, beklenildiği gibi, onun ardından yorganın altına girmişti. o sırada şimşekler de çakmayı bırakmıştı ama şu an bu gelişme arka plandaydı."nefes alamayacaksın, çıksana şuradan donghyuck."
"of mark, sinir ediyorsun beni."
mark'a sırtını dönüp somurtmaya başlamıştı ama somurtması kendisinin beline sarılan kollar ile yerini şokla karışık bir ifade ve gülümsemeye bırakmıştı.
"biliyorum seni sinir ettiğimi ve sana sarıldığım için yarın bana huysuzluk yapacağını da biliyorum ama bırak, bugünlük böyle olsun. sana sarılmam uyumana yardımcı olabilir."
mark'ın cümleleri hyuck'un zihnine âdeta saplanırken derin bir nefes almaya çalışmıştı. ama ikisi de yorganın altındaydılar. nefes almak için hyuck hızlıca indirmişti yorganı üstlerinden.
ikisi de rahat bir nefes aldıkları sırada kalplerinin atışlarını farketmişlerdi.
yine."parfümün markasını da yarın söylerim."
hyuck kıkırdayıp mark'ın kollarının belinde sıkılaşmasını sağlarken ikisi de gülümsüyordu.
son şimşeklerin çakması ile hyuck aniden yerinde sıçrarken mark ona güven verici bir şekilde kendisine çekmişti.
bu şimşeklerden sonra etraf sakinleşmişti, artık sadece fırtınadan kalan yağmurun sesi yankılanıyordu pencerede. ama mark yine de bunu söylemek istiyordu. çünkü bu çocuk onun için farklı olacaktı. bunu biliyordu."korkma, yanındayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
upstairs & 𝑚𝑎𝑟𝑘ℎ𝑦𝑢𝑐𝑘
Fanfictionsunchan: burası senin evin değil kanada bozuntusu, hatırlatayım sunchan: evin sahibi benim sunchan: o müziğin sesini kıs sunchan: beni üst kata getirme gecenin bir vakti mark001: numaramı nereden aldın sunchan: bu...