evet, güzelsin

888 103 96
                                    

o laflardan sonra hyuck'un fena derecede sinirleri bozulmuştu, kendisinin ileriye gittiğini düşünüyordu bir ihtimal. ama hızlanan kalbine engel olamamıştı, üzülmemişti ama küstah lafı elbette hoşuna gitmemişti. bu çocuğun sinirlenince çekici olduğunu düşünmüştü üstelik. düşüncelerinden hemen vazgeçip çömelmiş, yerde bağdaş kurduktan sonra bakışlarını mark'tan çekmişti. hyuck kendisi için bile tuhaf bir insandı, ama biliyordu ki mark onun hoşuna gidiyordu.

düşündüğü şeyler ile birlikte sinirle iç çekti. bakışları etrafta dolaşıyordu şimdi, nasıl çıkacaklarını düşünüp iyice moralini bozuyordu. ruh hali çok değişkendi bir de, birazdan kendisini bile atmaya kalkışabilirdi.

mark ise hızlıca ettiği laflardan sonra ondan uzaklaşmış, camı biraz daha açmıştı. ne bok yiyeceklerini bilmiyordu o da, telefonu yanında değildi ki birisini çağırsın. ileri gidip gitmediği umurunda da değildi şu anda, kızgındı sadece. hyuck'a bir kez daha küfrederken bakışlarını ona kaydırdı. hyuck o sırada başını eğmiş, parmaklarıyla oynuyordu; az önce neler yaşanmış olduğunu bilmese onun bu masum güzelliğine kapılırdı.
ve hyuck'un ondan hoşlanmadığını düşünüyordu. önceki yakınlaşmaları sadece öylesineydi.
ona göre.

"mark."

"hm?"

ikiside normal bir ses tonuyla o gün içinde ilk defa konuşurken birbirlerine bakmışlar, ufak bir bakışmadan sonra da mark camın kenarından çekilmişti. hyuck'un beklemediği şekilde karşısına oturmuş, ve o da sırtını duvara yaslamıştı. hyuck kafasını ondan çevirip aklına gelen şeyi söylememeye karar vermişti, bu duruma gelmelerinin sebebi kendisiydi zaten.

mark kenardan akustik gitarı çekmişti kucağına. hyuck'un bakışları bulmuştu gitarı. odaya ilk girdiğinde de dikkatini çekmişti, sanıyordu ki mark iki gitarı da çalmayı biliyordu.

"sen gitar çalıyor musun?"

hyuck kendisine yöneltilen soruyla gülümsedi ve kafa salladı. bir anda sinirini uçup gitmişti, konu müzikten açılınca her şeyi unutuyordu zaten. mark ise hyuck'un gözlerine bakmak yerine, gülümseyişine bakmıştı. o sırada kendine kendine gülümsediğinin farkında değildi bile. eh, sanırım o da iyiydi şu an. aslında hyuck ona müzikten konu açmak istemişti az önce, o yüzden ona seslenmişti ama mark çoktan açmıştı konuyu.

"müzikle aram iyidir, küçüklüğümde başladım gitar çalmaya."

"öyle mi.. ben de aynı şekilde."

aslında ikisinin düşündüklerinden daha çok ortak noktaları vardı, ama henüz farkında değillerdi.

"şu şarkıyı biliyor musun, if i can't have you?"

hyuck bildiği şarkının adını duyunca daha geniş bir gülümseme yerleştirmişti yüzüne.

"hmhm, biliyorum."

mark, hyuck'un sesinin güzel olduğunu biliyor gibiydi bu yüzden daha fazla bir şey demeden çalmaya başladı şarkıyı. hyuck ise hâlâ gülümsüyordu, mark'ın şarkıyı çalmaya başlamasıyla da boğazını temizlemişti hafifçe.

hyuck şarkıyı söylemeye başladığı gibi mark kafasını gitardan kaldırıp bakmıştı ona, sesi.. bu zamana kadar duyduğu en güzel sesti. bakışlarını çekmedi karşında oturan çocuktan. hyuck'un gözleri kapalıydı şarkıyı söylerken ama kısa bir süre sonra aralamıştı gözlerini. mark ile gözleri birbirini bulurken hissettiği kalp çarpıntısı sersemce gülümsemesine neden olmuştu.

upstairs & 𝑚𝑎𝑟𝑘ℎ𝑦𝑢𝑐𝑘Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin