bunlar ne yapmaya çalışıyor lan

1K 118 62
                                    

saat artık yediye geliyordu, güneş çoktan kendini belli etmişti. güneş ışıkları mark'ın yüzüne doğrudan uzanırken hafifçe yerinde kıpırdanıp dün gece ki fırtınadan eser kalmadığını farketmişti mark.
yeni uyanıyor değildi, yarım saat öncesine kadar uyanmıştı. bu durum onu biraz mutsuz etse de yüzüne vuran güneşin ışıkları ve ona doğru sokulmuş donghyuck, onu iyi hissettirmişti. bunu inkâr edemezdi. hem de hiç.
ve hyuck uyanana kadar biraz düşünme fırsatı bulmuştu.

mark soğuk biriydi, duygularını belli etmezdi. herkesle iyi anlaşırdı ama herkese karşı mesafesi vardı. babasına bile vardı bu gizemli mesafesi. kimseye durduk yere kendisini açmaz, içini dökmezdi veya.. durup dururken bir insana sarılmazdı.
ta ki bu eve taşınana dek.

evet, hâlâ hyuck'a uyuz oluyordu. hisleri karşılıksız değildi, hyuck da aynı şeyleri hissediyordu mark'a karşı.
sinir hissediyorlardı.

mark onunla başka bir yerde, başka bir şekilde tanışmak isterdi ama bu da fena değildi. hiç tanışmayabilirlerdi.

hyuck'un ona olan agresifliği yüzünden mark da ona aynı şekilde karşılık vermişti. ne yapabilirdi başka?
ama son bir gündür yaşanan şeyler, mark'ın içindeki sebepsiz sinir, kendi içinde tuhaf bir yakınlığa, belki de sevgiye, bölünmüştü.
ki öyle olması gerekiyordu, artık aynı yerde yaşıyorlardı sonuçta. yanlış düşünmüyordu ki.
bundan sonra kumral çocuğun kendisine olan siniri ve soğukluğu onu etkilemeyecekti.

"günaydın, kanada faresi."

ve görüyorsunuz, hyuck yine aynıydı.

"günaydın, çakma kore malı."

donghyuck'un güne başladığı üç kelimeye karşılık, mark gülümseyerek cevap vermişti. ama bu gülümsemesini saklamıştı. saklamalıydı.
o öyle düşünüyordu.

donghyuck'un aniden mark'ı ittirip kollarını iki yana açması ve genişçe gerinip esnemesi ile mark ne olduğunu şaşırmış bir şekilde kafasını o yöne doğru çevirmişti. onun bu hali onu da esnetirken hyuck bunu fark edip küçük bir kahkaha atmıştı.

"yeni uyanmamış gibisin."

"yeni uyandım?"

hyuck yerinde doğrulup yatakta oturur pozisyona geldiğinde mark'a sorduğu sorunun cevabını almak için biraz beklemişti. mark'ın verdiği cevaba karşılık bilerekten son kez gerindikten sonra mark'ın üstündeki yorganı aniden indirmişti.

"beni esnetmeyi kes."

mark onun ardından bir kere daha esnedikten sonra onun bu muzdarip ifadesini görüp indirilen yorganı tekrardan üstüne çekmişti. hyuck, inadına bir daha indirirken mark aniden yerinden doğrulup yanındaki boş yastığı, yatakta oturan küçüğüne atmıştı.

"ya sabah sabah bu kadar agresif olmayı nasıl becerebiliyorsun?!"

yapmacık bir sinirle tuttuğu yastığı büyüğüne atmıştı hyuck. aslında agresif olmadığını biliyordu, sadece onunla atışmak hoştu. o sırada mark, üstünden yorganı yavaşça indirip hyuck gibi yatakta oturur bir pozisyona gelmişti. bakışları hyuck'un bakışları ile kesiştiğinde nefesini tutmak zorunda kalmıştı.
bunun sebebi ise sabahın ilk ışıklarının karşısındaki küçüğün saçlarını ve yüz hatlarını daha fazla belirginleştirmesiydi.
mark bakışlarını çekmek istemişti ama hyuck buna izin vermiyor, inadına bakıyordu ona.

"aç mısın?"

mark'ın ortamdaki tuhaf sessizliği bozması ile hyuck bakışlarını başka bir yöne çekmişti.

"açsın."

hyuck'un bakışları afallamışcasına ona dönerken mark sadece omuzlarını silkmekle yetinmişti. hyuck, onun kendisini bu kadar hızlı anlamasına ayrı uyuz olmuştu.
mark onu beklemeden yataktan kalkıp odadan çıkmaya hazırlanırken hyuck'un adımları kendisinden bağımsız onun peşinden gelmişti.

en fazla iki saat sonra??
"nasıl olmuş?"

"şahsen mutfakta bu kadar iyi işler çıkartacağını bilmiyordum, lee mark."

"beni tanımıyorsun bile, söylemiştim."

mark'ın lafından sonra cevap vermedi hyuck bir süre. haklıydı, ne demeliydi ki? tabağındaki omletin son parçasını ağzına tıkıştırdıktan sonra muzip bir ifade takınıp gözlerini mark'a dikti.

"o zaman tanıt demiştim ben de."

mark'ın içtiği su hyuck'un lafı ile boğazına kaçmış, bu cevabı beklemediği için afallamıştı ve hyuck bunu tahmin etmiş gibi bakıyordu ona.

"ciddi olarak mı söylemiştin ki?"

mark onunla dalga geçip geçmediğini anlayamıyordu, hyuck zor biriydi.

"elbette seni gerizekâlı! sonuçta komşuyuz ve birbirimizi tanıma hakkımız olduğunu düşünüyorum?"

kollarını bağlayarak arkasına yaslandı hyuck, bu sefer ciddi bir yüz ifadesi takınmıştı. ama bu laflardan sonra onunla uğraşmayacak anlamına gelmezdi.
mark oturduğu yerden kalkıp boş tabakları masadan almıştı çoktan, vereceği cevabı düşünmeye karar vermişti.

"ne bileyim, senden her boku bekliyorum."

"eeeeee, olmaz ki böyle! sen beni çoktan tanımışsın!"

bu cevap üzerine mark arkasını dönerek tuhaf bakışlarını hyuck'a yöneltti. bu bakışlar "siktir git, bir de bu tavırlarını mı çekeceğim?!" bakışına benziyordu biraz.
hyuck mesajı almış gibi bir çırpıda yerinden kalkmış, masayı toplamak için ona yardım etmeye başlamıştı.

"ne ya, en önemli özelliğimi çakmışsın."

"bu senin en önemli (!) değil, öne çıkan özelliğin hyuck. tabii, bir de salaklığını saymazsak."

bu lafı duyar duymaz mark, kendi kolunda derin bir acı hissetmişti.

"ne yapıyorsun lan?!"

hyuck ise ona cevap verme tenezzülüne girmemiş, yapmacık bir sinirle yardım etmeyi bırakmıştı. salona doğru ilerlerken mark bunun üzerine bir kahkaha atmış, onu sinir etmenin verdiği zaferle mutfaktaki işlerini bitirip koşarak salona gitmişti.

mark'ın peşinden geldiğini anlayan hyuck kendisini koltuklara atmayı tercih ederek gözlerini mark'ın kendisine yaklaşan bedenine doğrultmuştu.

"çok konuşuyorsun mark."

verdiği cevaba kendisi bile gülerken mark sinsi bir şekilde hyuck'a yaklaşmıştı ama hyuck bunu farketmemişti ilk anda. ancak mark aralarındaki mesafeyi en aza indirip onun yanına oturduğunda iş değişmişti. hyuck bunu farkettiğinde utandığını belli etmemek için birçok şeyi denemişti. ama mark ısrarla ona bakmaya devam ediyor, onun dibinden ayrılmıyordu.
ve hyuck anlam veremediği bu yaklaşıma karşılık vermeden duramazdı tabii ki.

omuzlarından onu koltuğa ittirmişti, artık aralarındaki mesafeyi en aza indiren oydu. mark bunu beklemiyor değildi aslında ama hyuck'un ne kadar ilerleyeceğini merak etmişti, tabii yanan vücudunu hesaba katmamıştı.
üstüne üstlük hyuck'un yavaşça üstüne çıkmasına karşı çıkabilirdi,
bunu yapmamıştı.

"ama hoş konuşuyorsun."

"ve birilerinin hoşuna gidiyorum?"

______
bölüm adı için üzgübüm ama çok güzel odlu ve aklıma başka bir şey gelmedi KAŞFÜWLDPĞDLWĞDLWĞFLWXL

ve öpüşseler de kurtulsak ✌🏻
ama öpüşmeyecekler ✌🏻
kızmayın bana ✌🏻😭😭😭😭😭😭

upstairs & 𝑚𝑎𝑟𝑘ℎ𝑦𝑢𝑐𝑘Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin