kilitli oda?

968 98 56
                                    

"neden cevap vermiyor bu şerefsiz?"

hyuck sabahın beşinde kalkıp haince planlarını kurmuş, kendine güveni tam olarak üst katta, mark'ın kapısının dibinde, bir telefona birde kapıya bakıyordu. kendi kendine sinirli sinirli söyleniyordu da. mesajlarına hâlâ bir geri dönüş alamamıştı, ama hyuck durmayacaktı. bu yüzden yanında ne olur ne olmaz üst kattaki tek dairenin anahtarını da almıştı, babasının yedek anahtarı sakladığından haberi yoktu. bilseydi kızardı büyük ihtimalle ama umurunda değildi, zaten pişman da değildi.

yavaşça kapıyı açıp içeriye sıvıştığı sırada yüzüne muzip bir ifade yerleştirmişti, mark'ın tepkisini merak etmiyor değildi. anahtarı cebine yerleştirerek şöyle bir göz gezdirdi eve, bu sırada yeni dekorasyonu inceleme fırsatı bulmuştu biraz daha. güzeldi, inkâr edemezdi. ama kendisi gibi yapamazdı asla.

mark'ın uykusunun ağır olmasını diliyordu, çünkü şu anlık yakalanmak istemiyordu, çok erkendi.. parmak uçlarıyla amerikan mutfağına ilerlemeye başladı yavaşça, anında masada gördüğü elmaya göz koymuştu. kahvaltı yapmıştı ama bu mark'ı sömürmeyeceği anlamına gelmiyordu.

mutfaktan ayrılıp salona ilerledi sonra, hemen ardından bıraktı kendini koltuğa. saat daha altı buçuktu, biraz daha oyalanıp onu rahatsız etmeye başlayabilirdi. bu yüzden rahat bir ifadeyle kumandayı alıp televizyonu açtı, kafasına esen ilk çizgi film kanalına gelip durduktan sonra çıkan esrarengiz kasaba'nın eski bölümü olsa bile dikkatini vermişti televizyona.
ama tüm dikkatini vermişti.
saatlerce izlediğinin farkında bile olmamıştı.

o sırada mark güzel uykusuna devam ediyordu, hyuck'u unutmuştu bile.
ta ki duyduğu kahkahaya kadar.
gözlerini anında açıp bunun rüyalarının bir parçası olup olmadığını sorguladı birkaç dakika. ama ardından televizyondan gelen sesler, kaşlarının iyice çatılmasına neden olmuştu. kafasında çeşit çeşit sorular oluşmuş, sinirle burnundan solumaya başlamıştı anında.

ama bunu bekliyordu, bu yüzden şaşırmamış gibi yapmaya çalışacaktı. böylece ona istediği tepkiyi vermeyerek keyfini kaçıracaktı. yavaş ve sessiz adımlarla banyoya ilerleyip elini yüzünü yıkadı, yine de uykusundan uyandırılmak hoş değildi onun için. derin bir nefes alarak aynadaki yansımasına baktı, buraya taşındığı için pişmanlık mı duyuyordu?
belki.

geçen kısa bir sürenin ardından ne yapacağına karar vermişti, gayet sakin gibi durup mutfağa gidecekti.
ama tabii ki içten içe deliriyordu sinirinden.

banyodan çıkıp direkt olarak salona geçerken görüş açısına giren bedenle göz devirdi, hyuck bunu görür görmez kaşlarını çattı. bir televizyona bir saate bakıyordu, planı elbette bu değildi! kendine birkaç saniyelikte olsa söverken girdiği şoktan çıktı ve bakışlarını mark'ın bedenine çevirdi.

"kahvaltını yaptığını umuyorum, aksi halde sana da hazırlayacak değilim."

mark üstündeki delici bakışları hissetmişti de konuşmuştu böyle ima dolu. sırtı çoktan ona dönük olduğunda sırıttı bir süre, o sırada kendine hazırladığı sandviçleri çıkarmak ile meşguldü.
hyuck ise o sırada kahvaltı yaptığı için kızmıştı kendine, bu çok iyi bir fırsat olabilirdi ama bulacaktı bir şeyler.

"kahvaltı yaptım ama bir dahakine aç geleceğim buraya."

mark, hyuck'un sözlerinden sonra onu kendi içinde taklit etmeye başladı ama dakikalar içerisinde bir şey durdurdu onu. elindeki sandviçleri aniden tezgaha bırakıp hyuck'a döndü, hyuck ise bunu bekliyor gibi sırıttı kocaman.
mark sinirlenmeye başlıyordu tekrar, mutfaktan seri adımlarla çıkıp yanına kadar geldi.
hyuck bu sefer sırıtmayı keserek masum taklidi yapmaya başladı, aralarında gerçekten böyle saçma sapan bir ilişki olmasaydı mark bunu sevimli bulurdu.
ama şu an olmazdı.

upstairs & 𝑚𝑎𝑟𝑘ℎ𝑦𝑢𝑐𝑘Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin