10. Bölüm - Angelus

413 26 7
                                    

Derin ve uyanması imkansız bir rüyada gibiyim . İnanmadığım ama uyanmak da istemediğim bir rüyada . Kurduğum bütün hayalleri bir yana koyup senelerce mutlu olabileceğim bir rüya .

Dünya'da ilk defa bana ait hissettiğim bir varlık . Ve o Varlığın bana verdiği büyük sihir . Bu tarifi imkansız bir duygu . Benden iki tane varmış gibi güçlü , ve daha mutluyum . Her ne kadar bu haberi duyunca bayılmış dahi olsam , güçlüyüm . Onu hissediyorum .

Bu duruma yeterince alıştım . Kabuslar beni baygınlık ve uyku anımda yakalar. Zayıf ve savunmasız düşüncelerimle bana zarar verir . Kalbimi en derinden nasıl acıtacağını bilir .

Gözlerimi kapatan bir çift el var . Küçük ve sıcak iki el . Ardından duyduğum "Babacık." Kelimesi ve boynumda hissettiğim masum öpücük .

Bu hayallerimin ulaşamadığı güzelliğe sahip sevgilim . Bana yaşama sevinci veren , hayatıma renk katan , melekleri kıskandıran sevgilim . Angela ...

Bulunduğumuz yer eski ve terkedilmiş bir kiliseye bakan Yemyeşil , çiçeklerle dolu bir tepe . Kocaman tek bir ağacın gölgesinde piknik sepetimiz ve turkuaz bir cd çalar . İçinde rüyamızı kusursuz hale getiren bir şarkı Çalıyor . Bu bizim şarkımız . İndila - Love Story ... Gökyüzü ışıl Işıl . Tek bir bulut yok . Sanırım bu bir rüya .

Angela gözlerini bir an olsun benden ayırmıyor . Birine sadece bakınca bile hissettiğimiz derin kalp atışı , aşırı dozda sevgi ve biraz da kaybetme korkusudur aşk . Üzerinde uzandığımız örtünün heryerinde bebeğimizin ultrason fotoğrafları var . Her birinin üzerinde ise birer not .

" Annecik ve Babacık seni bekliyor . "
" Aşkımızın koruyucu meleği "
" Gerçek aşkın meyvesi "

Angela kollarımda sadece gökyüzüne bakıyoruz . Derken koca bir yağmur damlası Angela'nın karnına düşüyor . Olduğumuz yerden Kalkıyor ve etrafa göz gezdiriyorum. Tek bir bulut yok . Hava sıcak ve bu bir yağmur damlası için fazla büyük . Ve parlak .

Angela çığlık çığlığa Ultrason fotoğraflarının üzerine yığılıyor . Ona yardım etmek için yanına gitmeye çalışıyorum . Ama kolumdaki zincirler engel oluyor . Angela'nın etrafında kor bir ateş halkası oluşuyor . Çığlıklarını duymanız bile acı çekmenize neden olurdu .

Ateş söndü , zincir kırıldı . Nefes almaksızın Angela'nın yanına koşuyorum . Karnı kana bulanmış , ama gözlerinde hala aynı masumiyet var . Omuz hizasında ise onu ateşten kurtaran iki dev kanat izi . Çimlere simsiyah bir şekilde kazınmış halde .

Karnından elime uzanan küçük parmaklar ise kabusumu sonlandıran şey oluyor .

-" Gereğinden fazla heyecan yaptı ."

-" Lütfen ona hak verin ... Bunu beklemiyordu . "

Anneminki dışında anlam veremediğim yabancı sesler eşliğinde kendime geliyorum . Hadi ama hangi hemşire henüz şok atlatmış bir adama pat diye bebeğiniz olacak der ki ? Sevincimi belli edemeden bayıldım belki de ...

Genelde rüyalarımın bu şekilde sonlanmasına alıştım diyebilirim . Ama tek fark buranın hastane olmaması . Duvarımdaki Nirvana posterine bakıyor ve derin bir oh çekiyorum . Evimdeyim .

Telefonuma uzanıyorum ve gördüğüm manzaranın karşısında korkuyla karışık bir heyecan yaşıyorum . Genelinin Angela dan geldiği yedi yüz yirmi dört mesaj . Cidden mi ? Hastayken cevap veremedim diye bana trip mi attı ?

Ah doğru ... Hormonlar .

Ilk yaptığım şey onu aramak oluyor . Telefonu açar açmaz soluk soluğa ;

SürgünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin